• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
BİR PSİKOLOĞUN ARIZALARI
14/03/2018
Marifet iltifata tabidir demişler. Allah'ın bile bilinmek istedim, varlık alemini yarattım dediği söylenir. Allah bile bilinmek, tanınmak istiyor. Bizim kültürde ise bu istek kötü bir meziyet olarak kabul edilir.

Oysa tanınma isteğini kötü yapacak olan sırf bunu istemek değildir. Bunu belki şan, şöhret gibi toplumca çok hoş görülmeyen gayelerle istemektir. Bence bunlar bile insanoğlu için kusur sayılmaz. Çünkü insan noksan bir varlık demektir, bu sebeple de ondaki bazı kusurları büyük eksiklikler olarak görmek çok doğru olmasa gerektir.

Bir çok kişiye göre belki ben de tanınmak istiyorumdur. Benim bunu isteyiş gayem olsa olsa daha çok insana faydalı olabilmek içindir. Şöhret olmayı hiç sevmedim. Her zaman arka planda kalmayı, sadece işimi yapıp işimle önde olmayı istemişimdir. Bu sebeple bir kaç ulusal tv teklifini bile reddettim. Aslında biraz içe kapalı, ilgiyi, iltifatı sevmeyen, çünkü bunun altında ezilmeye müsait biriyim. Bu ezikliği yaşamamak adına bunlardan hep kaçınırım genellikle. Birisi bana bey diye hitap ettiğinde sevinmem, adımla hitap edildiğinde daha fazla mutlu olurum.

Hatta bir ara çok düzgün konuştuğumda karşımdakini ezmemek ve onda yetersizlik duygusu yaratmamak için konuşmamı bile bilinçli olarak bozardım. Köyüme gittiğimde hemen konuşmamı değiştirir, eski yerel şiveyle konuşurum. Çoğu insan gibi şükür yeni ev aldım, arabayı da geçen sene yeniledim diyenlere inat hayatın hep sorunlarla geçtiğini, şehirde yaşamakla köyde yaşamanın bu manada çok da bir şeyleri değiştirmediğini falan anlatırım. Buna gerçekten de inanırım, o ayrı mesele. Bir insan bu kadar mı hassas olur arkadaş! Bıktım bu yönümden! Şaka tabi, bu yönlerim beni ben yapıyor. Bu sebeple de kendimi, bizzat kendi elimle kendime ettiğim onca haksızlığa rağmen hala sevebiliyorum.

Bir ülkede marifet iltifat görmüyorsa, insanların pek çoğu belli sebeplerle bundan imtina ediyorsa insanlar reklama ihtiyaç duyar hale gelir. Esasında buradaki reklamın amacı boyamak ve cilalamak değildir. Kendini, işini, eserini duyurmaya çalışmaktır. İlk başta dedik ya, üreten, bir eser ortaya koyan herkes bilinmek, tanınmak ister. Kimse sırf kendisi için bir şey üretmez şu hayatta! İnsanlar için üretilir. Haliyle de onların fark etmesi, haberdar olması, mümkünse de takdir etmesi beklenir. Bu, bir kusur değildir. Son derece insani bir taleptir.

İşini, emeğini, eserini tanıtmaya, bunun için ortaya konan tanınma gayretine reklam vs deyip küçümseyen, bir insanın yüzüne iltifat etmeyi yağcılık ve yalakalık zannederek ayıplayan, bir çok konuda son derece hatalı düşünce kalıpları olan bir kültürde yaşıyoruz. Bu kültür nice insanı küstürmekte, ne çok insanı üretecekken üretmekten kaçar ve kaçınır hale getirmekte, böylece ülkeye, topluma pahalıya mal olmaktadır.

Bu kültürün tozu dumanı hemen hepimizin üzerine sinmiş. Yıllar önce ülkenin en büyük yayın evlerinden birisinden kitabım çıkmış, çok dinlenen bir ulusal radyo kanalındaki bir programda kitabımdan düzenli olarak pasajlar okunuyordu. İşittiğimde, denk geldiğimde sevineceğim yerde eziliyorum. Sanki suç işlemişim gibi. Haliyle seminer teklifleri geliyor, kabul edemiyorum. Tanınmaya, şöhret olmaya çalışıyor demesinler diye! Utanıyorum. Güya psikoloğum! Toplum eğitimlisi eğitimsizi hemen hepimizi eninde sonunda aynı çizgiye çekip orada eşitliyor.

Bu gibi durumlar kendine bakışı da bozuyor. Nesin, neredesin, ne kadarsın, nasılsın, bir süre sonra bunu bilemez, ayırt edemez, konumunu tayin, yerini ve değerini takdir edemez hale geliyorsun. "Aman efendim estağfirullah" kültürü hepimizin kendilik algısını ve kimyasını mahvediyor. Bir kişi iltifat ettiğinde bu ifadeyle hemen reddediyoruz. Bu esasında nimete nankörlüktür de. Oysa bu gibi durumlarda yapılması gereken onaylamak ve teşekkür etmek olmalıdır. Bu doğru tepki kaliteli ve daha gerçekçi iltifatlar için de teşvik edici olacaktır.

Yazı yazdığım ulusal bir portal var. Çok ciddi, son derece profesyonel bir uzman ve makale havuzu. Psikoloğundan veterinerine kadar ülkede binlerce uzman bu platformda mesleki yazılar yazıyor. Oradaki binlerce uzmanın kaleme aldığı binlerce makalenin toplam okunma sayısının onda birisi (% 12 gibi, 3 milyondan fazla tıklanma) sadece benim yazı ve makalelerime ait. Benim gibi taşralı birisi için belki de bu muazzam bir başarı aslında ama o kadar mütevazi hale getirilmişim, gerçeklikle olan bağım o denli kopuk hale gelmiş ki bunu sevinilecek bir şey olarak göremiyorum. Gurur duymayı ise aklımdan dahi geçiremiyorum. Gurur duymayı kibir ve havalılık olarak gören; emek ürünü olduğu ve sahip çıkma amacı güttüğünüz için bir eserinizin altına adınızı yazmayı da enaniyet sanan milyonlarla iç içe yaşıyoruz maalesef.

Alanımda bir çok ilke imza attım. İki psikoloğun arasında bile konuşulurken çekinilecek gerçekleri korkusuzca tek tek tespit ederek toplumla paylaştım. Yeni, özgün, cesur tahliller, tespitler yaptım. Bozukluğa hastalık denilmesi gibi nice saklı gerçeği çoğu insan benimle öğrendi. Buna da sevinemiyorum. Hakkım yok gibi geliyor. Bunları da sıradan şeyler gibi algılıyorum. Yerel bazda yaptığım kitapçık bastırıp klinikte ücretsiz dağıtma türü bir çok öncü faaliyete ise değinme gereği bile duymuyorum.

500'e yakın video çektim. Büyük ölçüde kendime ait olan özgün terapi modelimle ve örnekleriyle vs tamamen kendi eserim olan iç kurgusuyla binlerce insana 24 saat çare oluyorum. Birileri eczanedeki ilacın verdiği şifayla bile gururlanırken ben kendime ait olan bilgi ve üretimlerle ne çok insana fayda sağlarken de gurur duyamıyorum kendimle.

Din alanında bile çoğu ilk defa dile getirilen ilginç analizler yaptım, ikna edici nice tespitlerde bulundum. Ya yeni bir şey söyle ya sus ilkesi hep prensibim olmuştur. Yazılarımı okuyanlar, videolarımı izleyenler, tespitlerimi takip edenler bilir. Ya yeni bir şey söylenir genellikle ya da unutulan bir şey hatırlatılır. Asla malumun ilanı, bilinenin tekrarı değildir. Bunları takdir edebilmek okumayı, araştırmayı, haliyle de kıyaslamayı gerektirir. Okumayan bir toplum fark edemez. Farkedemediğinde kıyas da edemez. Kıyas olmayınca bir bilginin, yazının vs değerinin takdir edilmesi de söz konusu olamaz.

Abartmıyorum; belki de ülkedeki binlerce psikologa gelenlerin toplamından daha fazladır; şahsıma gelen övgü, takdir, teşekkür ve yardım talebi mesajları. Bunların yüzde biri bile bir çok insanın burnunu kaf dağına çıkarmaya yeter de artar bile ancak benim kılımı dahi oynatmıyor bunların hiç birisi.

Ülkenin en tanınmış tıp otoritelerinden birisi, tanınmış bir psikiyatri profesörü "Müthiş bir analitik zekan var. Seninle aynı klinikte birlikte çalışmayı çok isterdim" diyor, bana mı söylüyor demiyorum. "Aman efendim estağfirullah" kültürü mü beni bu hale getirdi acaba? İnsan sevinmez mi, insan gurur duymaz mı, insan bunca senede, bunca başarılı işlere imza atar da gram değişmez mi?

Yoksa benim de bir psikologla konuşmaya, psikolojik destek almaya, artık yeter diyerek kabuklarımı kırmaya ve burnumu kaf dağı kadar olmasa da Ağrı dağı kadar olsun yükseklere çıkarmaya mı ihtiyacım var?

Niteliksiz ilgi ile, yüze iltifat etmeyi yağcılık diye hakir gören, arkadan konuşup konuşup sonunda boş yere dedikodusunu etmeyelim diyen ve bunu normal gören, aman efendim estağfirullah anlayışı ile, nimete nankörlük etmeyi ve hakikatleri inkar etmeyi öğreten, böylece öz güvenleri ezen, benlik algılarını bozan, öz saygımızı düşüren, ruhen aç kalmış, bu sebeple gözleri de bir türlü doymayan nice insanlar yaratan bir kültürde kimin buna ihtiyacı yoktur ki?



698 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı