• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
BİR HEMŞİRENİN ACI ÖYKÜSÜ
11/05/2018
Yaklaşık 1 ay önce, yaşadığım şehirde genç bir hemşire hanım evinin 11. katından atlayarak intihar etti. Aklıma ilk gelen antidepresan kullanıp kullanmadığı oldu. Bunu araştırmayı, bu konuyu aydınlatmayı çok istiyordum. Ancak vakit bulamıyordum. Geçici olarak çalıştığım evde sağlık hizmetleri birimi bünyesinde geçen hafta bu aileye ziyaret yapma imkanım oldu. Allah bu konudaki niyetimi hayata geçirmeyi bana nasip etti.

Yaşlı bir anne ve anneanne bu büyük acılarıyla baş başa kalmış, ikisi beraber yaşıyordu. Öncelikle selam verdim. Konuya girmekte oldukça zorlandım. Başsağlığı diledim. Hemen gözlerinden yaş akmaya başladı. Anne ara ara hala serum alıyordu. Teyzenin ilk sözü "Oğlum kimsemiz yok" demek oldu. İlk sözler, dil sürçmeleri, direnç noktaları vs psikolojide önemlidir. İlk cümlenin bu olması yaşanılan esas sorunun ne olduğunu ve bunun aile fertleri için ne kadar derinleşmiş bir ihtiyaç haline geldiğini gösteriyordu.

"Haftaya duruşması var, nasıl gideceğiz bilmiyorum, çaresizlik çok kötü yavrum" dedi; mahcup ve acıklı bir yüz ifadesiyle. "Onu dert etmeyin, ben gelip sizi alacağım teyze" dedim.

Rahmetlinin eşinin doktor olduğunu ve 2 sene önce ayrıldıklarını, hiç çocuğu olmadığını öğrendim.

Teyze "Oğlum çay koymak için mutfağa geçti, başımıza bu geldi. Hala mutfağa geçemiyoruz, aklımıza o geliyor" dedi. Çay koymaya mutfağa geçmiş ve oradan birden aşağıya atlayarak canına kıymıştı. Yaptığım kısa bir sorgulamada rahmetlinin psikiyatri ilaçları kullandığını öğrendim. İşine gidip gelen bir insanmış. Bu görüşmede şu üç husus dikkatimi çekti.

 

*2 sene önce eşinden boşanmıştı
*Hiç çocuğu olmamıştı
*Ve bu aile yalnız bir aileydi, kimseleri yoktu.

 

Gerek psikiyatride hastalık olmaması (psikozlar hariç) gerçeğine gerekse aldığım bilgilere göre ortada bir hastalık yoktu. Muhtemelen de rahmetli bu üç faktörün etkisiyle, ayrıca hepimizde de bulunan bazı gündelik/insani zorluklarla tek başına başa çıkmaya çalışırken zihnen ve ruhen yorgun düşmüştü. Bir yerden sonra gücünün tükendiğini düşünerek bu yolu seçmişti. Sizce hastalık mı daha yüksek ihtimal bu mu? Bu sorunun cevabını verirken o üç faktörü lütfen tekrar hatırlamaya çalışın.

Burada sorgulanması gereken bazı ayrıntılar var:

Rahmetliye, hasta olmadığı halde neden psikiyatri ilaçları başlanmıştı?

Hasta olmayan ama yalnız olan, kimsesi bulunmayan, eşinden boşanmış, hayatın muhtelif zorlukları karşısında tek başına mücadele veren, zihnen ve ruhen tükenen bir insana bu zorlu yaşam sürecinde gerekli olan ilaç verilip evine yollanması mıydı yoksa uzun süreli ilgi ile periyodik psikolojik destek miydi?

Bu psikolojik destek verilseydi sonuç yine de böyle olur muydu?

Bu destekleyici hizmeti vermeyenlerin, meseleyi sadece serotonine ve ilaca indirgeyenlerin bu konuda rolleri yok muydu?

Bu ilaçların intihar düşüncesi artırma ve cesaret verme gibi etkileri bu süreçte rol oynamış mıydı? Malum bu ilaçlar önce intihar düşüncesi yaratabiliyor, sonra da sağladıkları yalancı cesaretle bu süreci kolaylaştırabiliyor. Rahmetlinin çay koymak için mutfağa geçip aniden bu eylemi gerçekleştirmesini anımsayın!

Algının, inancın, bakış açısının, hatalı öğrenmelerin, olumsuz koşullanmaların (örneğin yalnızlık duygusunun ve buna neden olan hatalı yalnızlık algılarının) vs bu kadar önemli olduğu bir sorun alanında ortada bir doku iltihabı veya eklem romatizması varmış gibi yapmak, sadece ilaç verip insanları aynı dünyaya tek başlarına geri yollamak bu kişinin tedavi alması ama buna rağmen iyileşememesi demek midir?

Ruhsal yardım bu mudur?

Bu yardım esasında/gerçekte bu kişiyi yardımsız bırakmanın bir diğer adı değil midir?

Sonuç olarak her zaman söylüyorum:

Ey seri katiller!

Ey caniler!

Ey ruhumuza musallat olmuş, ruhsal yardım postu altında hayatlarımıza kasteden zalimler!

Ey hayatın ağır yükü karşısındaki olağan çaresizliklere, zihinsel ve ruhsal yorgunluklara ve bunun en doğal sonuçlarına bile hastalık muamelesi çeken şarlatanlar!

Bu şekilde kaç acının uzamasında, kaç acının derinleşmesinde, kaç canın yitip gitmesinde rolünüz var; bundan haberiniz var mı?

Bu sadece bir hafta önce yakinen şahit olduğum acı bir olay. Daha böyle kim bilir ne acılar, ne olaylar yaşandı, yaşanıyor.

Size sadece saygı duymamakla yetinmeyeceğim. Sizinle ömrümün sonuna dek mücadeleye, sizi, tüm yalan ve sömürülerinizi tek tek ifşa etmeye devam edeceğim.

Bu arada son sözüm geleneksel dinin simsarlarına: Hayatın onca yükü altında tek başına kalmış olan bu zavallı kadın intihar etti ya, ebediyen cehennemlik oldu; değil mi?

Ey zavallı ablam! Ruhun şad, mekanın cennet olsun. Mezarında rahat uyu. Uyku yüzü görmemesi gereken bizler bu kadar rahat uyurken sana bu hepimizden daha çok yakışıyor. Sana bu sonu hazırlayan sistemle ve o sistemin insafsız bekçileriyle sonuna dek savaşmaya senin manevi huzurunda bir kez daha söz veriyorum. :(



735 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı