• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış
03/02/2023
Sokak röportajında lise çağlarındaki bir genç konuşuyor ve bir süredir sosyal medya gündemini bu delikanlı meşgul ediyor.

Üslubu, dili, aksanı, tonlamaları... Hatta ses rengi bile o kadar tanıdık ki! "Gardaşlar gardaşlar" diyen (ama ilk fırsatla testereyle adam doğrayabileceklerinden adım gibi emin olduğum) abilerinin tıpatıp aynısı. İyi bir taklit, iyi bir kopya! Kısa sürede iyi iş çıkarmışlar; kim hangi fikri ekerse ona kat be kat fazlasını veren bu münbit topraklarda. 

Tertemiz Anadolu müslümanlığımız vardı, hepsini yerle bir ettiler. Bu, dinin evvela beşerileştirilip sonra da ideoloji haline getirilmesiyle ve kapalı devre dini grupların güç kazanmasıyla oldu. Kimse kimsenin ilahı olmaya kalkmazdı. Kimse kimseye Allah'ın soracağı soruları sorma küstahlığına kalkışmazdı. Kimse kimseye dini, inancı, yaşam biçimi üzerinden kudurmuşçasına saldırmazdı. Günah da gizliydi, ibadet de! İhlas vardı, gösteriş ve şov yoktu. Kimse kimseye dinini ve inancını baz alarak yaklaşmazdı. İnsan olmak yeterliydi. İçki içenler dahi saygı duyar, cuma gecesi içmezdi. Herkes güler yüzlüydü, neşeliydi, espriliydi. Hepsini çaldı; Allah'ın dininde Allah'lığa kalkışan, Allah'ın (haşa) ortağı ve vekili gibi davranma hakkını kendilerinde gören zalimler! Bunlarda zerre ihlas olsaydı eğer, vebal korkusundan gece gözlerine uyku girmezdi. Zira sevdirmedikleri gibi nefret de ettiren bu kimseler ve yapılar yüzünden milyonlarca insanın din ile araları açıldı. 

Elçinin müslümanı "Şerrinden emin olunan kimsedir." diye tarif ettiği rivayet edilir. Şayet güçlendikleri takdirde, kim bunların şerrinden emin olabilir ki! Bunların zihniyet türevlerinin hakimiyeti ele geçirdiği coğrafyalarda insanların bu grupların şerrinden ecnebilerin insafına sığınmayı tercih eder hale gelmesi, bu uğurda  Akdenizin soğuk sularına gömülmeyi bile göze alması masal da hikaye de değildir. 

Yazının hemen girişinde bahsini ettiğim genç; ülkemizde tevhidci ve tekfirci dini grupların, özellikle de Selefi akımların geldiği noktayı anlatıyor. Bu tip kapalı devre dini yapıların insanları nasıl da robotlaştırdığını çok iyi bir şekilde resmediyor. Dogmatik nitelikli dini ve ideolojik yapılara fikri yanlışları veya itikadi açmazları için değil, mantıkla ve rasyonellikle bağı kopardıkları için karşı olunmalıdır. 

Bu gencin de benzerleri gibi asla sorgulamadığı, kendi din algılarını ELEK'ten geçirmediği, daha yolun başındayken bilgiyi muhakeme zemini üzerine inşa etmediği, sadece önüne konanları ezberlediği ve sonra da bu ezberlerini tekrarladığı o kadar belli ki! 

Yazık!

Nice insanımız işte bu şekilde kaybediliyor. Dahası ülkesine, devletine, rejimine, komşusuna, akrabasına, hatta ana babasına ve kardeşine düşman hale getiriliyor. Bu akımlar kardeşi kardeşe düşman ediyor.

Bu kişileri yolun başında kazandınız, kazandınız. Kaybettikten sonra tekrar geri kazanabilme şansınız neredeyse sıfırdır. Çünkü çok kısa bir süre içersinde tek yanlı girdilerle (telkinle) şartlanırlar, katı kalıplar içersine girerler ve bu sebeple de kendilerini yeni ve farklı uyarıcılara karşı tamamen kapatırlar. Size ilmen ve fikren cevap veremediklerinde bile ikna olmazlar, en kötü ihtimalle iletişimi keserler, yine aynı dogmatik mevziye coşkuyla geri dönerler. Şartlanmayla oluşturulan anlayışları fikirle, bilgi ile, mantıkla değiştiremezsiniz.

Bırakın dindeki parça parça mevzuları, bunlar aslında dine genel bakış açısı konusunda bile Kur'andan tamamen uzaktırlar. Kur'an "şirk önemli bir mevzudur." diyerek yedi yirmi dört şirkten bahsetmediği halde bu gruplar Kur'anın bütünselliğinden kopmuşlar, sabah akşam şirk ve tağut deyip durmaktadırlar. Su çok önemli diye her dakika su içilir mi! Su çok önemli olunca yemek, meyve, tatlı, çerez, çay filan önemsiz hale mi gelir! Su çok önemli diye günün yirmi dört saati havuzun başında beklenilir mi!

Bu genç de tıpkı "Gardaşlar gardaşlar" diyen abileri gibi özetle şu "çok müthiş" argümanları savunuyor:

"Beşeri"

"Hakimiyet sadece Allah'ındır."

"Seçim şirktir."

Ve "Tağutu reddetmeyen Müslüman olamaz. Tağut, Allah'ın hükmüyle hükmetmeyen yöneticilerdir." diyor.

Polemiği çok seven mahalle/kamuoyu her zamanki gibi yine iki ana gövdeye ayrılıyor haliyle.

Birinci kesim "Evet, genç çok doğru konuşuyor." diyor.

Diğer kesim ise "Hayır, saçmalama." "müthiş" cevabını veriyor. Ne kadar yaratıcı bir yanıt, öyle değil mi!

Aslında ne "doğru" diyenler neden doğru olduğunu biliyor ne de "yanlış" diyenlerin "peki neden yanlış" sorusuna verebilecek mantıklı ve makul yanıtları var!

Hep derim: Bilgi güçtür. Ama fikir daha da büyük bir güçtür.

Tağutu Allah'ın hükümleriyle amel etmeyen yöneticilere indirgemişler. Çünkü yönetim biçimini hedef tahtasına koymuşlar. Amaçları dini bahane ederek insanlar üzerinde daha da rahat bir şekilde ilahlık taslayabilecekleri kalıcı saltanat rejimleri kurmak!

Dikkat edin:

Kendileri Allah'ın yalan söyleme, gıybet etme, israf etme vb. emirleriyle amel etmediklerinde tağut ve dinsiz olmazlar ama bir yönetim şekli olan demokrasi/laiklik kısas emriyle filan amel etmeyince tağut da olur dinsiz de. Bu taksimi kurt yapar mı, kuzulara şah olsa!

Kendileri zina hususunda Allah'ın celde emriyle değil de recm hükmü ile hükmederler mesela! Ama sorarsan "Hakimiyet sadece Allah'ındır, hüküm yetkisi sadece O'nundur" cevabını kilometrelerce öteden anında yapıştırırlar alnına! Hatta Allah'tan başkasıyla hükmedebilmek için Allahın "Biz koruyacağız" dediği kitabın ayetini keçiye dahi yedirirler. Laikliğin başkasının hükmünü Allah'ın hükmüne tercih etme konusunda kendileri kadar azimli ve iştahlı olduğunu hiç sanmıyorum!

Kendileri, Allah "Kitapta eksik yok" dediği halde "Hayır, kitapta her şey yok ki." diyerek hükmederler.

Allah "Bu kitap en doğru yola iletir" diye hükmettiği halde kendileri "Hayır, sadece Kur'anla doğru yol olmaz" diye de hükmederler. Fakat ne hikmettir bilinmez, Allah'ın hükmüyle hükmetmeyen hep TBMM filan olur.

Yetmez!

Kur'an "Allah'tan başka hakem aramayın" dediği halde, kendilerinin sayısız hakemi (paralel dini otoritesi) vardır.

Hayır, bunlar da kesmez!

Demokrasiye beşeri derler, kendileri ulemanın beşeri görüşleriyle amel ederler.

"Hakimiyet sadece Allah'ındır" derler ama ulemayı, Allah'ın "tek sahibi benim" dediği dinindeki hakimiyetine bile ortak ederler.

Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olur derler ama Allah celde derken rahatlıkla recmi filan savunabilirler. Daha Allah'ın dininde dahi Allah'ın dediğinin olmasına müsaade etmezler. Kendileri, Allah'ın kendi dinindeki hakimiyetini bile gaspetmişlerdir lakin bundan haberleri yoktur.

Hepsini tek tek sayacak değilim elbette. Saatlerce uzatabilirim bu örnekleri. Önceki makalelerimde bunları daha detaylı olarak ele aldım zaten. Görmek isteyen için bu kadarı bile ziyadesiyle yeterli!

Bakın, bu kadar basit bir muhakemeyi bile yapamıyorlar. Bu kadar basit çelişkileri dahi göremiyorlar. Sadece birileri tarafından dillerine dolandırılan bir iki klişe ezberleri tekrar edip duruyorlar.

Heyhat!

Allah'ın dindeki otoritesini elçisi ve ulema arasında üçe pay etmişler.

Allah'ı kendi dininin tek sahibi iken hissedarı/ortağı haline getirmişler.

Dinde Allah, elçisi ve ulema şeklinde üç otoriteleri olduğu halde halen "tek otorite, tek ilah" filan demeye devam ediyorlar. Halen tevhid, bir'leme deyip duruyorlar. Yahu otoriteyi üç'lemenin adı tevhid midir yoksa teslis mi?

Analitik bir yapı ve sorgulama zemini üzerine bina edilmemiş, sadece tek yanlı dini ve ideolojik propaganda ile şartlanmış dogmatik bir zihnin geldiği yer işte budur:

Robotlaşmak!

Bilimden uzaklaşmış, rasyonellikten kopmuş dogmatik ezberler insan aklını, insan zihnini, insan muhakemesini, insan ferasetini ne hale getiriyor! Demokrasi ve çoğulculuk bir kültür haline gelmediğinde zihinler çok yönlü girdilerle beslenemiyor. Beyinlere sadece tek yanlı girdiler yüklendiğinde ise işte bu kaotik tablo meydana geliyor. 

Dikkat edin: Sadece birkaç örnek verdim. Tüm bunlara ve çok daha fazlasına rağmen, her ne hikmettir bilinmez, kendileri "Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenler" kategorisine girmez. Sadece T.C girer.
 
Esasında T.C'yi ve demokrasiyi gözlerine kestirmişler. Gözlerini ta başından beri o hedefe dikmişler. Kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetirmiş. Günü gelince rahatça yiyebilmeyi kafalarına koydukları kişilere müşrik, devletlere de tağut demeleri bundan! Esasında Kurani ölçülere göre müşrik de tağut da kendileridir. Zira Allah'ın yetkilerine ve otoritesine ortak olan, Allah adına kanun ve kural koyan, kendi elleriyle yazdıkları bu kanunlara ve kurallara Allah'ın kanunu/sistemi adını veren, Allah adına (din gününün sahibi gibi) günah ve haram/helal yargılayan, kısaca ilahlığa soyunan, Allah'lığa kalkışan, böylece hadlerini aşan kendileridir.

İstiyorlar ki kullara ve rejimlere kulluğa son veren Cumhuriyet bitsin, yerine kalıcı bir saltanat rejimi gelsin. Onun da iplerini ağalarının ellerine versinler ve bu ülkeyi de birçok Ortadoğu ülkesi gibi sonsuza dek tepe tepe kullandırsınlar. Belli dini gruplarla yabancı misyon şefliklerinin, özellikle de İngilizlerin derin ve gizemli ilişkisi tarih okuyanlarca malumdur.

"Robotlaşmak" dedim az önce. Unutmayın: Robotlar bağımsız hareket edemezler. Ve yine unutmayın: Her robotun mutlaka bir sahibi vardır. Çoğu zaman da robotları uzaktan kumanda ile hareket ettirirler. Batı metal robot üretme teknolojisinde, bu coğrafya ise insan malzemesinden robot üretmede çok ileridir.
 
Zerre muhakeme içermeyen, rasyonellikten son derece uzak ve tamamen çelişkilerden oluşan bir fikri zemin üzerine koca bir ideoloji kurmuşlar. O ideoloji üzerine de "dava" diye diye kutsadıkları şeyi oturtmuşlar. Ve bunun üzerine de ömürlerini adamaya ahdetmişler. Adasınlar, umrumda bile değil. Yeter ki başkasının ömrü üzerinde hak iddia etmesinler. 

Kısaca, ilk fırsatta ülkeyi Ortadoğu cehennemine çevirmenin ayak sesleri hızla yaklaşıyor. Karşılarında ise sadece korkunç bir aymazlık ve cehalet var!

Sağ kesim sorgulamıyor çok fazla. Ayrıca "maazallah dinden çıkma" türü, kökleri asırlar evveline dayanan korku şartlanmaları var. Bu sebeple, derin endişeleri bulunuyor ve özgürce cevap üretemiyor.

Sol kesim ise bu meselelere zaten kökten yabancı. Zaman içinde, dincilik antipatileri nedeniyle, dine dair hemen her şeyden çok uzağa savrulmuşlar. Onlar da bu sebeple cevap üretemiyor.

Bir kesim sorgulamadığı için, diğer kesim ise bilmediği için yanıt veremiyor. Böylece saha bu vb. akımlara kalıyor.

Allah'ın ilham etmesiyle olsa gerek (yılların deneyimini ve emeğini asla inkar edemeyiz tabi. Zira Allah zar atmaz. Rastlantısal bir şekilde, durup dururken kimseye ilham etmez, öncelikle onu hak etmek de gerekir) , bu vb. akımları fikren yerle bir edecek ne çok detay, analiz, cevap, fikir ürettim. Fakat kimin umurunda ki!

Senelerce PKK ile silahlı mücadele edildi. Oysa bu örgütle, aynı düzeyde bir kararlılıkla, ilmi ve fikri yoldan mücadele yapılmadı. Halbu ki bir silahı ele veren insan değildir, fikirdir. İnsanı canlı bomba yapan şey bile fikirdir.

Ama bu ülkede en ucuz şeydir, fikir. Bu sebeple de onu rahatlıkla çalabilirsiniz. Bir fikri için bir insanı rahatlıkla defterden silebilirsiniz. Hatta fikri için bir insana rahatlıkla düşmanlık dahi edebilirsiniz.

Ancak bu akımlar farklı fikirlere sahip insanlar konusunda çok daha fazlası için hınçla, öfkeyle, kibirle bileniyorlar.

Zira bu zihniyetin dokusu mantıktan ve rasyonellikten uzaktır.

Bu zihniyet hem "Hidayet Allah'tandır" diye iman eden hem de "Niye hideyette değilsin ulan" diyerek insan linç edebilen bir zihniyettir. 

Günden güne mevzi kazanan bu zihniyetle yarın akıl zemininde görüşmekle, mantık ve bilim çerçevesinde konuşmakla, ayet örnekleri vermekle, filan raviden nakledilen hadisi delil göstermekle filan başa çıkamazsınız.

Benden söylemesi.

Şüphesiz en doğrusunu sadece Allah bilir.

Bu vb. konularda daha derinlikli bir farkındalık için diğer makalelerimi, özellikle de ELEK kitabımı okuyabilir, ilgili YouTube videolarıma da göz atabilirsiniz.

Psikolog İzzet Güllü
www.izzetgullu.net

 



1195 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
Tevhid, Tağut ve Beşeri Aldatmacası - 17/01/2023
Davetçilere Davet
 Devamı