• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
Damacananın Düşündürdükleri
02/08/2012

 

Üç tarafı deniz olsun, pınarlarından gürül gürül sular çağlasın. Yıllar boyu verdiğimiz vergilerle bir defaya mahsus su şebekesi döşensin ancak hammaddesi pahalı bir fabrika ürünüymüş gibi, hepimizin olan Allah’ın suyuna sanki başkasının babasının malıymış gibi her ay düzenli olarak para ödeyelim. Üstüne bir de damacanadan su içmek durumunda kalalım. Olsun, demokrasi ile yöneltiliyoruz ya, şükredelim yine de!

Kazanırken vergi ödeyelim, öderken vergi verelim. Alırken vergi, satarken de... Hatta dolaylı olanı direkt olanını bile geçsin. Ayrıca en temel hak olan sağlık hizmeti için her ay düzenli olarak prim de ödeyelim üstüne. Yetmez, üstünün üstüne fark ücreti falan da verelim. Ancak Show ana habere çıkmayan küçük Alican gerekli ücreti toplayamazsa kısa sürede ya ölecek ya da sakat kalacak falan olsun. Yine koca ülkede toplam 3500 olan tekerlekli sandalye ihtiyacından bir ikisini olsun karşılayabilmek için bizler şişe kapağı falan toplamak zorunda kalım! Olsun, şikayet etmeyelim yine de, imanımız var hamdolsun!

Her yanı taşeron firmalar sarsın! Bir firma çalıştırdığı her kişi için devletten aldığı ücretin ancak bir bölümünü çalışanına ödesin. Firma karı olarak ödenen bölüm kişilerin kendisine verilse ne çok kişi (kısmen de olsa) daha rahat edecekken belli firmaların fahiş karları milyonların en insani geçim standardından bile daha önemli olsun. Bu firmalar başkasının taşlarıyla başkasının kuşunu avlayıp afiyetle yesinler. Hatta belki de kendilerine bu imkanı sağlayan siyasilere oy bile vermesinler sonra da! Her şeye rağmen yine de senden benden daha fazla karşı çıksınlar yeri geldiğinde! Olsun dert mi, hepimiz Hz. Adem’den gelmeyiz, kardeşiz evelallah!

Bir memur basit bir evrağı geciktirince görevi ihmali olsun. Yediğimiz gıdaların içinden domuz etinden kiremit tozuna kadar her şey çıksın ancak esas işi denetlemek olanlar bundan dolayı bir kere olsun sorumlu tutulmasın! Bir doktor her gün hasta baksın, bir öğretmen her gün derse girsin, polis her gün işinin başında olsun lakin işi denetlemek olanlar bunu ancak canları isteyince, özellikle de iş ulusal basına falan yansıyınca zar zor yapsınlar. İçki öldürür, öldürmese bile süründürür densin ancak bu hırsızlıklara en fazla, “Çok sorun değil lakin olmasa sanki daha iyi olurdu” türünden basit birer gıda hileleriymiş gibi yaklaşılsın!

Diyanetimiz çıkıp, “İnsan sağlığını kısa veya uzun vadede, direkt yahut dolaylı yoldan bozmak, belki ölümcül hastalıklara zemin hazırlamak insanı direkt öldürmekle eş değerdir” demesin. Zekat ve fitre miktarlarını belirlesin! Bir de her yıl ramazanın İslam ülkelerinden bir gün önce mi yoksa sonra mı başlayacağını! Hatta o bile her yıl tartışmalı olsun! Halktan birileri tekme tokat dövülünce ya hiç açılmasın ya da açılan soruşturmalar yılan hikayesi misali sürüp gitsin. Sonra da koca dağ her seferinde hep fare doğursun! Ancak bu eylemin onda birisi bir vekil çocuğuna olunca aynı gün ilgili polis soluğu Suriye sınırında alsın! Ey Müslüman kardeşlerim, mübarek ramazan ayındayız. Eller boş çevrilmez, Allah’tan bol bol bağışlanma isteyelim bu ayda!

Yolda kan akıtarak kıvranan adamın resmini son model cep telefonuyla çekelim. Arabamızın koltukları kirlenir diye arabamıza bile almayalım, sadece olayı bir film çekimi gibi izlemekle yetinelim. İnsanlık, üstelik de yüzde doksan dokuzu Müslüman denilen bir ülkede değerler kısa aman içinde bu noktaya gelmiş olsun isterse! İstihdam açığı azalıyor nasıl olsa, dert etmeyelim! Gayri safi milli hasılamız da fena değil hem! Kimi canıyla yapsın askerliğini güney sınırlarında, kimisi de malıyla yapsın Akdeniz sahillerinde. Kim demiş mal candan daha değersiz diye!

Kimi yırtınarak, hiç dershaneye dahi gidemeden kazansın bir devlet üniversitesini, kimisi babasının para gücüyle alsın aynı diplomayı. Sadece öğrencinin bilgisi ve çalışması değil, babasının parası da başarı kriteri sayılsın, sen hiç dert etme! Her insan ömründe mutlaka bir kere geçirirmiş diyorlar, dikkat et; maazallah, depresyona falan geçirirsin sonra!

Ekranlarda sigara tehlikeli denilerek perdelenerek görünsün, kapalı yerlerde içimi bile yasak edilsin. Bundan çok daha öldürücü olan silah ve ölme - öldürme sahneleri ile ortak yaşam için gerekli değerlerimiz ve toplumun en temel yapı taşı denilen aile kurumu için yıkım aracı olan aleni, özellikle de aile içi bol sevişme sahneleri aşağı yukarı her filmin en temel teması olsun, buna hiç ses çıkarılmasın. Üstüne, “Aile kutsaldır, dinimizde kutsal aile ocağı, muhafazakarlık…” edebiyatı yapalım ancak memuriyeti değiştirelim; mesela 4B’li, 4C’li personelde eş tayini, çakılı veya norm kadro falan diyerek kaç yuvanın gerek fiilen gerekse kalben ve beynen parçalanmasına çanak tutalım. En kötü ihtimalle de seyirci kalalım bu dağılmaya!

Terör almış başını gitmiş olsun ancak biz güllük gülistanlık bir ülkeymişiz gibi terörün tanımını değiştirelim, kapsamını daraltalım. “Eyleme dönüşmeyen hiçbir düşünce (terör düşünceleri de dahil) suç sayılmasın” diyelim. Her teröristin eline silah almadan önce siyasi kamplarda eğitime tutulduklarını, yani önce düşüncelerinin terörize edildiğini hep unutalım. Her eylemi beyin teknesinde düşüncenin mayaladığı bilimsel gerçeğini yok saymaya devam edelim. Terör düşüncesi beslenirse bunun eyleme dönüşmemesini beklemenin yere bırakılan taşın zemine düşmemesini beklemekten farkı olmadığını hala bir türlü görmeyelim! Eyleme dönüşmeyen düşünce ve terör konusunda bir kısım tuzu kuru ülkeleri örnek alalım!

Şehit sayısı çift haneli rakamları geçince ancak o zaman terör kamplarına sortiler düzenleyelim, birkaç terör tesisini yerle bir edelim. “Madem vurulacak kamplar vardı da neden daha önce vurulmadı, niçin! Uçaklarımız şehit kanıyla mı çalışıyor” diye sormayalım bir türlü. Şayet soran falan olursa en fazla onlara kızalım! Hani şu Ergenekon sürecinde sıkça yaşadığımız gibi içeriği suç öğeleri barındıran bir resmi belgenin en fazla basına sızmasına kızanlar gibi yapalım biz de!

Vs. vs. vs…

Yani falan filan işte…

Yazıyoruz da yazılsa ne olacak yazılmasa ne! Kimi bunları ve çok daha fazlasını hiç okumayacak bile. Okuyan çok azı da daha yazı biter bitmez tınlamadan geçip gidecek üstünden! Duyarlılığın ve farkındalığın bilmem ama galiba göklerde olduğu bir ülkede yazı yazmak aydınlatmaktan çok kişisel bir tatmin ve deşarj işlevi görüyor.

Zaten ben de en çok bunun için yazıyorum. Yön değiştirmiş, böylece daha masum hedeflere yönelmiş öfke ve şiddet içerikli duygular psikolojide sağlıklı bulunur ya ben de nacizane onu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Bari kendi sağlığımı koruyayım diyerek! Yoksa güzel ülkemde bozuk gıda ürünleri türü sorunlar yüzünden bedenen, anlatmaya çalıştığım ve saç - baş yoldurtan sorunlar sebebiyle de ruhen sağlıklı kalmak çok zor!

Psikolog

İzzet Güllü



2010 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı