• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
Kargadan Korkan Darı Ekememelidir
27/10/2012

6 yaşındaki sıradan bir çocuğun çoğu zaman beni bile aciz bırakan konuşmalarını, olaylar karşısındaki yaratıcı mantık yürütmelerini vs. izleyince eğitimin aslında -süresiyle orantılı olarak- beyinleri dumura uğrattığını, özgünlüğünü ve zeka odaklı işleyişini sekteye uğrattığını düşünüyorum son dönemde. Tek işlevinin adeta beyinleri bir yığın gerekli - gereksiz bilgi ile ambalaja dönüştürmek olduğunu da tabi ki!

Bilmeyen insanın zamanı gelince bilme imkanı var! Ama bu eğitim sürecinden geçenlerin böyle bir imkanı da pek olmuyor. Çünkü onlar hem bilmiyorlar, hem bilmediklerini de bilmiyorlar. Çünkü bu gerçeği baktıkları halde bir türlü göremiyorlar. Dedim ya, doğuştan verilen o keskin zeka ve kapasite alınan eğitimin süresiyle orantılı bir biçimde beyinleri gerçekleri göremeyecek derecede dumura uğratıyor sanki!

"Defansif tıp varmış artık!"

"Mahkeme açılabilirmiş, kendisini düşünmek zorundaymış, bu yüzden hastanın menfaati umurunda bile değilmiş."

"Aslında kanser hastalığında psikologa falan gerek yokmuş, doktorun kendisi psikologmuş zaten!"

Bunu ünlü ve mütedeyyin bir psikiyatri profesörü söylüyor.

Öyle ya, kendi işimizden başka herkesin işini en iyi bilenlerin ülkesi ne de olsa burası!

Görüyorsunuz, profesör de olunsa beynin işleyişi sıradan insanlarınkinden çok da farklı olamayabiliyor. Çünkü uzun eğitim süresi DNA dizilimlerini, yerleşik alışkanlıkları falan değiştirmiyor. Aslında düşünceyi eğitimden çok bu yapılar belirliyor. Ekranlardaki çoğu akademik kariyer sahibi siyasi analistlerin yaptıkları konuşmalara bakıp, bunun kahvehanede icra edilen konuşmalanlardan çok da farklı olmadığını görünce ne demek istediğimi belki daha iyi anlarsınız!

Dedim ya az önce, hekimler yaygın olarak şunları söylüyormuş artık:

"Defansif tıp varmış ne de olsa!"

"En ufak riske bile girmemek lazımmış, çünkü mahkeme açılabilirmiş, kendisini düşünmek zorundaymış, bu yüzden hastanın menfaati umurunda bile değilmiş artık!"

İyi ki bu tip hekimler savaş pilotu olmamışlar. Maazallah, "Düşmanın bizi vurma riski var, hayatımız söz konusu" diyerek atışlarını atmosferin ikinci tabakasına çıkıp oradan falan yaparlardı kesin! Biz de boş yere, "Düşmanla savaşıyoruz" diye sevinir dururduk!

Oysa kargadan korkan darı ekmemelidir, Ekememelidir! Bazı işler; "Mesleğim olsun ama riski olmasın" diyenlerin, gölgesinden dahi korkanların işi olmamalıdır! Cesur, fedakar, adanmış bir ruha sahip olmak matematikten yahut fenden sekiz - on net daha fazla yapmaktan daha az önemli olmamalıdır! Olursa sonuç işte bu olur! Bu daha iyi günlerimiz bence!

Herkes, "İşimin kaymaklı tarafı söz konusu olsun sadece, vazifenin doğasındaki en tabii riskler hiç bulunmasın" derdinde! Herkes tokmak elimde bulunsun ama davulumu başkası taşısın havasında! (Gerçi sigorta şirketleri taşıyor bu davulu ama demek ki o da yeterli gelmiyor)

Havası olsun, cakasını satsınlar, kasıla kasıla dolaşsınlar, "İşimizin riski var" diyerek en yüksek maaşa da talip olsunlar, ama iş pratiğe gelince hiç riske girmesinler, en ufak riskten kaçınmayı en doğal hakları olarak görsünler! Bunun ucundaki kayıp insan sağlığı olsun isterse, ne çıkar!

Bizler de bu tiplere (hepsini tenzih ediyorum elbette) sağlığımızı emanet edelim sonra!

Gazali'nin, "Cibilliyetsize ilim öğretmek eşkiyanın eline kılıç vermek gibidir" sözü ne kadar da doğruymuş!

Dedim ya, bir mesleğe matematik ve fenden biraz fazlaca net yaptı diye hekim veya meslek elemanı seçerseniz sonuç işte kaçınılmaz olarak böyle olacaktır.

Hep söylüyorum, hekimliği çok kazançlı meslek statüsünden çıkarmak lazım. Ki bu işe para için değil; kendini insanlık hizmetine adama ateşiyle yanan fedakar ruhlar gelebilsin! İşte o zaman hekimlik mesleği o hak ettiği itibarı eskisi gibi görmeye başlayacaktır! İşte o zaman, "Para için yapmıyor bu işi adamlar, helal olsun" denilecektir! "Çok para, daha fazla para" sancısı ile kıvrananlar gitsinler daha "kolaya" eczacı, avukat falan olsunlar!

Maalesef ki hekimliğin DNS'sı bozuldu! Günümüzün asıl sorunu burada! O yüzden ne yapılırsa yapılsın, ne kadar bütçe ve imkan ayrılırsa ayrılsın ne hastaya ayrılan süre artıyor doğru düzgün, ne de iyileşen hasta sayısı! Son yıllarda çevremde hastaneye gidip de tamamen iyileştim diyen hasta görmüyorum desem yeridir (Cerrahi operasyonlar hariç). Tıbbi yardım, "Git gel Konya altı saat"e dönüşmüş sanki!

Hekimliğin bozulan DNS'sını yeniden tesis etmek ancak bu mesleğe doğru ve uygun eleman seçimi ile mümkün! Giden gitti, bari geriden gelen sağları kurtaralım!

Aksi halde, "100 hastanın ancak 12'sine doğru teşhis konuluyor" bilimsel gerçeği bile hiçbir hekimin en ufak bir ilgisini çekmez, bu vahamete bile sıradan bir durum gibi yaklaşılır, bizim sağlık camiasında.

Bunu bile göremeyen, görse dahi buna bile en ufak bir çıt çıkaramayanlara sağlık emanet etmek hekimlerin hastalarıyla girmek istemediği riskten çok daha yaman bir risktir oysa!

Hekimlerin şahsi riskleri kendileri için bu denli önemli ise bizim toplum olarak bu kadar büyük riskimiz de en azından bizler için önemli olabilmelidir!



3176 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı