• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
BİTTİĞİMİZİN RESMİDİR
26/04/2013
Çok dindarımızın da az dindarımızın da hatta dinle en az alakadar olanımızın da ortak sorunu aynı: Duyarsızlık ve ...

Üstelik bu, ilgi sahasına girmemenin getirdiği doğal bir duyarsızlık durumu değil. Öyle olsa söz konusu kayıtsızlık hali bir nebze de olsa anlaşılabilir belki! Besbelli ki merak ediliyor ama ona rağmen kayıtsız kalma hali söz konusu. Dolayısı ile bu yaygın hal çok daha dikkate değer, çok daha manidar!

Evet, temelde merak var ama ondan çok daha baskın bir duygu daha olmalı ki ikisinin çatışmasının sonucu her seferinde hep duyarsızlık oluyor. Yoğun merak duygusuna bile galebe çalarak hemen herkeste aynı neticeyi verdiren bu ilkel duygunun ne olduğunu söylemekten bile hicap duyuyorum, o yüzden bunu size bırakıyorum!

Daha da somutlaştıralım bu elim meseleyi:

Uzun zamandır ülkemiz tıp sektörünün en onurlu, en cesur, en duyarlı, en popüler hocalarından sayın Prof. Dr. A. Rasim Küçukusta'nın web sitesinde yazıyorum. Hem de ne yazılar. Cesur tespitler en sivri dilli anlatımla vitrine çıkıyor. Birilerinin hakaretini bile celp ediyor ama yine de ilgisini çekmiyor yazan kişi. Kim bu diyerek merak eden yok. Merak eden var muhtemelen, insan hakaret edecek derecede tesir uyandıran birini nasıl merak etmez. Diyorum ya, meraktan daha baskın bir duygu olmalı ki harekete geçmeye mani oluyor!

Uyanan merakı bile bastıracak derecede güçlü başka bir duygu!

Haliyle bu yazıları kim yazıyor diye bir merak duygusunun oluşması son derece doğaldır. Kıymetli hocamız sayfasının öneriler bölümünde benim web adresimi de önermiş. Buradan bir kişi bile merak edip de web sayfama bakmıyor. Bunu sitemin günlük giriş grafiğini çok iyi bildiğim için rahatlıkla anlayabiliyorum.

Hadi sağlık camiası böyledir diyelim!

Yine ülkemizin en tanınmış yazarlarından sayın Sema Maraşlı hanımın web sitesinde yazıyorum. Orada da suya sabuna dokunan şeyler yazmaya çalışıyorum. Binlerce takipçisi olan bir platform.
 
Çoğu da ehli amel kişiler...
 
Ne tuhaf ki sonuç orada da aynı: Kim bu diyerek hemen önlerinde duran web adresini tıklayan tek bir kişi bile yok... 
 
Yani orada da içlerindeki fıtri eğilime doğal bir tepkiyle karşılık verebilen kişi sayısı bir - ikiyi geçmiyor, onu demeye çalışıyorum.

Aynı web sitesinde yeni çıkan kitabımın haberi yapılmış mesela. Üç kişi facebokta, iki kişi de tweetırda paylaşmış. Birisi saygıdeğer insan Sema hanım, çok iyi tahmin ediyorum bunu, diğeri de bendeniz...

"Paylaşalım, bilmeyeni bilir, duymayanı duyar hale getirelim. Bu insani görevdir. Hem vesile olan yapan gibidir (Hadis). Belki bir ihtiyacı olan vardır, belki birisinin bir kelime öğrenmesine aracılık etmiş olurum, hem öğrenmenin zekatı paylaşmaktır" diyen üçüncü bir kişi yok.

Evet, en basitinden, "Suyu üç yudumla içmeliyiz, çünkü bu sünnettir" diyecek kadar hassas olanlarda da, herkese yirmi dört saat din - iman dersi veren ahalide de durum aynı!

Manzara her yerde aynı artık, hiç değişmiyor.

"Kitabım çıktı, başkasından beklediğimi en başta ben yapayım, o yüzden kendim paylaşayım" diyorum, paylaşıyorum.

Çoğu tanıdığım, önemli bir bölümü arkadaşım, azımsanamayacak bir kısmı da dostum dediğim kişiler...

Hayırlı olsun diyen beş kişi.

Üç - dört de beğenen!

Toplam: Sekiz kişi...

500 küsurda sadece 8 - 10 kişi...

İnsani nitelikli değerler ve doğal eğilimimiz hayırlı olsun demeyi dilin ucuna getirir. Peki onu orada tutan şey ne?

Esas sorun orada!

Bu doğal eğilime rağmen sergilenen bu tuhaf direnme hali neden! Bir insan en insani şeyi söyleme alışkanlığına rağmen, iç dünyadaki bu güçlü alışkanlığa ve eğilime rağmen hangi baskın duyguyla diline karşı direnir!

Bu yorucu savaşın haklı ve makul gerekçesi nedir!

Binlerce kişinin hemen hepsinde sergilenen bu içsel çatışma hali ve gel gitlerle örülü amansız ruhsal savaş neye karşılık veriliyor!

Anlayamıyorum!

Tüm psikoloji bilgilerim alabora halde!

Mantığım iflasta!

Birkaç yıl önce bir arkadaşım anlatmıştı. Bir kişinin iyi resim yaptığını ve mutlaka görmesi gerektiğini söylediğinde tanıdığı şahıstan şu cevabı almış:

"Ne gerek var! Bu kişinin eserini görüp beğenerek onu niye mutlu edeyim ki"

Galiba bu mantık günümüzde en yaygın anlayış haline geldi.

Galiba mutlu etmekten korkuyoruz! Çünkü başta kendimiz mutlu değiliz. Mutlu insan bize mutsuzluğumuzu hatırlatıyor. Eksiklerimizi yüzümüze vuruyor! Bunu hazmedemiyoruz belki de.

Dedikodu, gıybet, iftira, ilgisizlik gibi pek çok hastalıklı tutumun altında esasında mutsuz etme çabası olsa gerek. Mutsuz ederek ferahlanma, bir biçimde eşitlenme arayışı... "Oh olsun, bak sen de benim gibisin artık, ya, gördün mü..." deme, bu şekilde hedef değiştirerek kendi iç dünyamızı unutma çabası.

Ya da daha başka bir şeyler...

Dedim ya beynim felç, psikoloji birikimim iflas, mantığım göçmüş vaziyette...

Tutulan partiler değişiyor.

Kullanılan argümanlar da... Okunan kitaplar da...

İbadet pratikleri yoğunluk olarak herkeste farklı farklı tezahür ediyor.

Ama bu illet huy, yani duyarsızlık ve söylemeye dilimin varmadığı ilkel şey her kesim insanda ortak, hemen hemen de aynı.

"Diliniz gerçeği söylemezse kalbiniz düzgün olmaz. Kalp düzgün olmayınca da iman düzgün olmaz" der peygamberimiz.

Der, der demesine de dinleyen var mı ki.

Din birkaç temel ibadete, siyaset takım tutar gibi fanatik olmaya indirgenmiş.

Ahlak ise sadece cinsel bölgeyi muhafazaya...

Hatta mesleki görüşmelerimden biliyorum; bir kısmı da, "Sevişirim ama ilişkiye girmem asla, çünkü o zinadır"a indirgemiş, cinsel ahlakı bile... (Göz zinası, bilmem ne zinası diye zinayı ağırından hafifine diye kademelendirenleri görmüş, bir kademe de kendisi eklemiş, sonra da daha mazur gördüğünü tercih etmiş anlaşılan)

Velhasıl ruh kokmuş, insaniyet çürümüş, yüce dinin esas kastettiği ahlak cayır cayır yanıyor.

Hem de toplumun tüm sosyal katmanlarında aynı hızda!

Üstelik de tüm bunlar; milletin ahiretini kurtarma derdiyle dertlenmiş bizim ahali kendi yangınını unutmuş, başkasına itfaiye olma peşindeyken oluyor!


"Bir başkasının acısını herkes paylaşabilir. Ancak bir insanın başarısını paylaşabilmek! İşte bu yüksek bir ruh asaleti gerektirir" (Alıntı) 



2733 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı