• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
SENİ SANA BİLE HİSSSETTİRMEDEN KULLANABİLİR MİYİM AZICIK
28/05/2013
İnsani niteliklerdeki aşınmayı gözle görmek mümkün!

Mesela eskiden mail yoluyla gelen sorular önce selamla başlardı.

Evvela hal hatır sorulur, "Nasılsınız hocam" falan denirdi öncelikle.

Ardından, nezaketen de olsa, bazı güzel sözlerle teveccühler arz edilirdi. Olumlu görüşler takdim edilirdi.

Tüm bunların sonunda ve genellikle de mahcup bir edayla, "Kusura bakmayın" vs. denilerek ihtiyaç duyulan cevabın sorusunu arzetmeye geçilirdi. En sonu da sanki cevap alınmışçasına bir duyguyla sarfedilen içten teşekkürlere ayrılırdı.

Şimdi öyle mi?

"Benim sorunum..." türü ifadelerle bodoslama bir zihniyetle sorunlar yazılıyor hemen. Hem de uzun uzun! 

Sonu da çoğu zaman, size kendinizi sanki cevap vermeye mecburmuşsunuz gibi hissettiren, "Cevap bekliyorum" ifadesiyle bağlanıyor. Beklenti peşinen ifade edilerek cevap vermeme olasılığınız daha baştan ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.

Öyle bir insaniyet aşınması noktasına gelinmiş ki insanlar karşılarında gayri resmi hizmetçileri olduğu vehmine kapılmışlar adeta.

Pekçok kişide, "Ben alacağımı alırım, karşılığında da sana teşekkür ve rica kabilinden bile olsa zırnık koklatmak" dercesine çürümüş bir algı, duygu, mantık ve zihniyet inşa olmuş!

Artık insanlar kendi mutsuzluklarından daha fazla başkalarının mutluluğundan rahatsız olur noktaya gelmişler!

O yüzden kimse kimseyi ne takdir ediyor; ne de kimse kimseye iltifat! MaazAllah birileri mutlu falan oluverirler sayelerinde, nelerine lazım!

Uzaktan bakınca kafanızda bir yere oturttuğunuz koca koca patronlar, amirler vs. bile bir çalışanının dişe tırnağa dokunur başarısını takdir edemiyor; şöyle içinden gelen samimi bir gönül hoşluğuyla. Suratında ele verdikleri gizil haset ve aniden ivmelenen duygusuz kaçış hemen kendisini belli ediveriyor! 

Hani, "Her sorunun çözümü eğitimde" derler, bilirsiniz!

Tövbe yalan!

Bu tiplerin çoğu senden benden daha eğitimli! "Bu günlerde hangi kitabı okuyorsun" diye sor; son bir ay içinde, bizim adını dahi duymadığımız en az beş kitabı bitirdiğini bile söyleyenler çıkar içlerinden.

Laf sokmaya, mantık yarıştırmaya, bilgi kıyaslamaya falan gelse çoğumuza beş basar bunların önemli bir bölümü!

Bu tip "insanlık kemiricilerine" acayip kızıyor, illet oluyorum!

Hem insaniyet erozyoncuları safında yer tuttukları hem de kendimi bana enayi gibi hissettirdikleri için onlara dünyadaki en ağır cezayı reva görüyor, ilgisizlik ve duyarsızlıkla cevap veriyorum ben de!

Böyle yapa yapa zamanla biz de bir parça onlara benzemeye başlıyoruz ama yapacak da bir şey yok!

Biz de insanız; ermiş değiliz. Bir melek ise hiç değiliz!

Bu tipler kendi çapında şimdilik böyleler.

Bunlar ülke yönetme pozisyonuna falan gelse ve ellerine daha geniş imkanlar geçse daha da azılı hale gelirler, en basitinden yaşayan Firavun'a dönüşürler. 

Bir dairede yönetici, memur ya da özel bir işyerinde tezzgahtar olsalar dahi gördükleri her yeni sima karşısında şekilden şekile giren surat ifadelerini hemen anlarsınız. Yüzlerindeki ve mimiklerindeki eğreti gel - gitleri anında sezersiniz!

En insani iletişim konuşmaları bile özenle sizi ezmeye, size kendinizi değersiz ve mutsuz hissettirmeye yönelik olarak ayarlanır! Hem de büyük bir itina ile!

Bunlar bulundukları konum nispetinde daha başka sorunlar üretirler millete!

Trafikte daha başka... Yolda daha başka çıkarlar karşınıza...

Evlenseler eşlerine daha başka...

O yüzden de dikkat edin, Allah bunlara -her manada- varlık içinde yokluk yaşatır! Ancak nasırlaşmış kalpleri gözlerinin önüne perdedir, bunu anlayamazlar. Kazandıklarını daha çok tüketime yönelterek ya da tuzu kuru terapistlere vs. harcayarak feraha ermeye çalışırlar. 

Her yerde bu tiplerin farklı farklı görünümlerle karşımıza çıkan muhtelif tezahürlerini yaşıyoruz aslında.

Kıymetli dostum, yaşayan bilge sayın İsmet Çağlayan'ın deyimiyle kalkınma ve ilerleme sanıldığının aksine bir "ahlak" olayıdır aslında. Biz ahlakı bırakarak veya onu sadece "belini muhafazaya" indirgeyerek kalkınmayı seçtik!

Bunu görenler de çözümü sadece "daha fazla" dindarlıkta zannetti. Oysa hiç bir toplumda herkesin dindar olmasına imkan yoktur. Medeni toplumu her bireyin daha fazla dindarlığında aramak o toplumda içinden çürüyen kokuşmuş bir yapı ve dışarıdan bakınca samimi dindara çok benzeyen azılı münafıklar üretir ancak! 

SONUÇ

Eğitim arttıkça cehalet, refah arttıkça bunalım, şartlar iyileştikçe her şeyde kötüleşme tam hız devam ediyor.

Batı içselleştirdiği medeniyet algısıyla insanlaşmasını bir parça tamamlamış! Bizde bu eksiklerimize derman olabilecek böyle bir algı ve duygu da yok!

Eskinde hiç olmazsa el - gün kaygısı, ayıp günah duygusu bir nebze de olsa dizginliyordu ham ruhlarımızı! Şimdi bunlar da aşındı!

Haliyle yaşadığımız ülkede her yanı sinsice saran böyle garip ve nasipsiz tipler türedi!



2648 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı