• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
SİZ ALLAH'A, KIZINIZ ZALİM BİR DÜNYAYA EMANET
31/07/2013

Son günlerde ara ara göğsünüzde ağrı var!

Ne zamandır önemsemiyorsunuz! Ancak kafanızı da meşgul etmiyor değil!

Sonunda doktora gidiyorsunuz! Hemen önündeki kağıda bir şeyler yazarak rutin tetkik istiyor sizden! Bu tavır korkunuzu daha bir artırıyor! "Rutin bir işlem mi yoksa gerek mi görüldü, gerek görüldüyse kötü bir şey mi var acaba, ya sonuçtan kötü bir netice çıkarsa" şeklindeki istemsiz düşünceler kaygınızı en üst seviyeye çıkarıyor.

Sıranızı bekliyorsunuz; loş ve ruha ürküntü veren daracık bir koridorda!

Herkeste bir sessizlik hakim. Sağlık personelleri sağa sola gidip geliyor. "Ya bir şey çıkarsa" diyorsunuz içinizden...

Çıkacak olan şey nihayetinde içinizde ama biliyorsunuz ki ona bile hükmünüz geçmiyor! İçinizdeki bir hastalığa, size ait bir gerçeğe, kökü, dalları, gövdesi, baştan sona her şeyiyle tamamen bedeninizde olan bir gerçeğe bile sözünüzü geçiremeyecek kadar çaresiz olduğunuz fikrini geçiriyorsunuz aklınızdan!

Her şey hastane dışında kalıyor. Bir kısmını bir aile ferdi almak istese ona bile veremiyorsunuz derdinizi! Sadece sohbet kısmını paylaşabiliyorsunuz onlarla en fazla!

Sonra korktuğunuz sonuç çıkıyor.

Hastaneye yatmanız gerekiyor. Bir sedye ile hemen alıp sizi itekleyerek hızlıca, en üst kattaki servise çıkarıyorlar. Sizi taşıyan personel için ne kadar sıradan bir işlem. Siz ölümün kıyısına bu denli yaklaşmışken onlar rutin işlerini yapıyorlar, en ufak bir ipucu vermeyen donuk yüzleriyle. Ötede iki hemşire gülerek sohbet ediyor! Akşam ne pişireceklerini anlatıyorlar belki de birbirlerine.

Birileri bir çift sıcak söz söylese, birkaç teskin edici laf etse ne çok rahatlatacak sizi belki de!

Ama yok, mümkün olmuyor! Birazdan doktor geliyor yatağınızın başına. Hemşire hanıma bir şeyler söylüyor. Sonra da çekip gidiyor. Etrafınıza bakıyorsunuz. Üç beş kişi daha var sizin gibi. Onlar da kaygı dolu gözlerle yataklarına uzanmış yatıyorlar.

"İşte buraya kadarmış" diyorsunuz. "Bitti" diyorsunuz. Ne maaş derdi var artık ne hafta sonu nereye gitsek telaşı. Tek dert, "Ne olacağım, iyileşebilecek miyim" endişesi. Ölüm korkusu... Uzaktan efelenirdim hep, lakin namlunun ucu çok soğukmuş diyorsunuz!

Ne kadar zayıfım diyorsunuz. Aslında bir hiçmişim şu hayatta.

Koca bir hiç...

Orada ölseniz dünya ne kaybeder? Birkaç rutin evrak işi, biraz da belediyeden istenecek nakliye arabası her şey. Hepsi bir gün sürecek en çok!

Herşey yine aynı çizgisinde, en ufak bir sapma ve aksama göstermeden akmaya devam edecek hayatta. Yine birileri suyu sünnettir diyerek sağ elle içme derdindeyken birileri gözünü kırpmadan devlet malını zimmetine geçirme peşinde koşacak, umarsızca!

Çevrenizdeki on, yirmi kişi gelecek defin işlemlerinize. En yakınlarınız ağlayacak en fazla! Sonra hepsi dönüp gidecekler evlerine. Bunlar geçiyor içinizden sırayla...

Yapıp ettiklerinizle baş başasınız yatağınızda! Ektiklerinizi biçme zamanıyla karşı karşıyasınız! "Şükürler olsun, bakınca geçmişe şükürler olsun, her şeye hazırım" diyemiyorsunuz!

İçten gelen bir sevinçle, ak saçlı yaşlı ve nur yüzlü amca gibi huzurla gülümseyemiyorsunuz; karşınızda dikilen zamansız ve soğuk gerçeğe!

Biliyorsunuz çünkü her şeyi. Hiç kimsenin bilmediklerini bile biliyorsunuz kendinizle ilgili. Bari unutsam diyorsunuz ama ne mümkün! Unutsam demekle unutuluyor mu!

Mesela Azrail canı sizden çileyle almak istese kimi devreye sokabilir de ricacı olabilirsiniz, boylu boyunca uzandığınız ve yapayalnız kaldığınız yatakta! Hadi gelip çattı ve ölüm anını da atlattınız, kabir meleklerine ne diyeceksiniz, yabancı olduğunuz o yerde, tek başınıza!

Telefon açıp kimden yardım isteyeceksiniz! Ben filancayım deseniz sizi kim dinleyecek! Varsa yoksa dünyada ektikleriniz, yaşarken ettikleriniz...

Sadece bu dünyada yapıp ettiklerinizle baş başasınız.

Dostunuz da onlar, düşmanınız da!

Ruhen o kadar zayıf ve çaresizsiniz ki! İçinizde olup bitenler sizi ölüme doğru çekiyor bir iple, durduramıyorsunuz!

Tıp bile çaresiz! Bizden bu kadar edasında akıyor her şey çevrenizde. Sizi çıkardı gözden, başkalarını iyileştirme peşinde şimdi herkes! Siz onlar için Allah bilir kaçıncı yolcusunuz!

Sizin en büyük gerçeğiniz çevreniz için, "Her şey takdir-i ilahi" demek kadar basit!

Paranız bankada. Çocuklarınız okulda. Eşiniz yanı başınızda.

İtibarınız artık sadece dillerde, hoş bir sohbet mevzusu!

Eriyorsunuz!

Günden güne..
.
Eşinizin sonraki hayatı geliyor aklınıza. Belki de evlenecek başka biriyle. "Ölenle ölünmez" diyecek çevresi. "Hayat devam ediyor" diyecek hısım akrabaları. "Toparlan" artık diyecekler.

Aklına girecekler. "Çocuklarım için..." diyerek razı olacak bir gün başkasıyla evlenmeye. Belki de evlenmeyecek... Ama her halükarda kızınız babasız büyüyecek.

Çakallar, itler onu korunmasız av görecek, rahatsız edecekler belki de. Ama siz ona el uzatamayacaksınız!

Polise gidemeyecek, gitse sosyal hayata pek karışmayacak polis! Koruma istese ya verilecek ya da verilmeyecek!

Siz de birşey yapamayacaksınız artık! Çünkü yalan dünyadan çok uzakta olacaksınız!

Bir köşede sessiz sessiz ağlayacak muhtemelen. "Ah, babam olsaydı keşke" diyecek... "Babam olsaydı bunlar başıma gelmezdi" diyecek...

"Bu ne çaresizlik Allah'ım" diyeceksiniz.

Ölüm gözünüzde küçülecek, bu gerçekler büyüyecek ruhunuzda o an! Günahlarınızın ölüm sonraki hesabını düşünmekten bile ağır gelecek bunlar...

Artık ölümden değil, bunlardan dolayı kavrulacaksınız! Bu düşünceler içinde kendinizden geçeceksiniz. O korktuğunuz düşüncelerden ötürü ruhunuzun yorgun düştüğü bir anda, boynunuz da bir yana düşüverecek sıradan bir gece yarısı!

Artık eşiniz, çocuklarınız, özellikle de size en düşkün olan şirin kızınız yaşarken düşüncesizce ördüğünüz, susarak, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek birkaç tuğla da kendinizin koyduğu nankör, acımasız, zalim ve haince bir dünyanın kollarına emanettir!

Onu kendi yapıp ettiklerinizle ördüğünüz, etliye sütlüye karışmayarak bir kaç tuğlasını da kendi ellerinizle koyduğunuz bu "dünya" lakaplı yer yüzü cehennemine bırakık gideceksiniz insafsızca!

Onlar böyle zalim, böyle acımasız, böyle kurtlar sofrası bir dünyanın kollarına emanet artık! Siz de miligram işlerin bile hesabını soracak sorgu meleklerine!

Sırf bu sebeple bile tüm kötülüklerle savaşmaya değmez mi?




2935 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı