• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
BİLİM VE TIP TOPLUM MÜHENDİSLİĞİNE ALET OLMAYA MI BAŞLADI
02/08/2013
İnternet sitelerinde ve bazı gazetelerde boy gösteren aşağıdaki haberi okuyun öncelikle:
 
"ABD'deki Stanford Tıp Fakültesi'nden bilim adamları, kadınların beyninin, henüz çocukluk dönemlerinde bile"espriye" daha fazla tepki verdiğini, dolayısıyla biyolojik olarak esprili erkeklerden daha fazla hoşlanabileceklerini gösterdi.
 
Araştırmacılar, 6-13 yaşındaki 22 çocuğu 3 gruba ayırdı. İlk gruptakiler, düşme ve hayvanlarla ilgili komik video kayıtlarını, ikinci gruptakiler "olumlu" olarak adlandırılabilecek görüntüleri, üçüncü gruptakiler ise hayvan belgeselleri ya da bisiklete binen çocukların bulunduğu "nötr" programları izledi. Görüntüleri izlerken beyin faaliyetleri incelenen çocuklara daha sonra izledikleri hakkındaki düşünceleri ve bunları komik bulup bulmadıkları soruldu. Kız çocuklarının beyinlerinin ödüllendirme merkeziyle bağlantılı, duyguların denetiminden sorumlu amigdala bölümünün komik, erkeklerinkinin ise "olumlu" video görüntülerinde daha aktif hale geldiği görüldü.
 
Mizah anlayışında farklılıklar söz konusu... 
 
"Social Neuroscience" dergisinde yayımlananan araştırmada bilim adamları, kız çocuklarının komik görüntüleri izlemekten erkeklerden daha fazla zevk aldığını, ilk kez çocuklarda bile mizah anlayışı konusunda erkek ve kızlar arasında fark bulunduğunun belirlendiğini vurguladı.
 
Araştırmacılar, sonuçların esprilerin kadınların erkek seçiminde rol oynayabileceğini gösterdiğini belirtti. Erkeklerin esprili kadınları daha çekici bulup bulmadığı sorusu ise yanıtlanmayı bekliyor."
 
...
 
Bu tür "bilimsel" araştırmalar belli periyotlar halinde sürekli servis ediliyor toplum bilinçaltına! 
 
Bir kere bu tür bireysel tercih ürünü olan ve sosyo - kültürel yapıyla vs. alakası bulunan konuların bile biyolojik bir temeli olduğunu işleyen çalışmalar bilimsel olamaz. 
 
Çünkü dolaylı ifadelerle anlatsa da vardığı "biyolojik yapıyla ilişkisi var" sonucu bile var dediği biyolojik alt yapıyı kendi kendine inkar etmek demektir. Bu tür seçimlerin ve eğilimlerin biyolojik yani yapısal bir temeli varsa bunun herkeste böyle olması, istisnasının dahi bulunmaması icap ederdi. Espriye ilişkin yaklaşımın kişiden kişiye, kültürden kültüre en ufak bir değişiklik göstermemesi lazım gelirdi.
 
Lakin böyle mi!
 
Kimi yerde espri yapanlar sevilirken kimi yörelerde - bölgelerde bu tavır yadırganabilmekte, hatta kınanabilmekte, sululuk ve ciddiyetsiz bir kişilik göstergesi olarak görülebilmektedir. 
 
Espriye bakış açısıyla espriyi sevip sevmeme arasındaki doğrusal ilişki bu işte biyolojinin değil; kişisel yaşantıların, eğitimin, kültürel kodların yani sonradan inşa olan kişisel algıların rol oynadığını ispat eder! 
 
Biyoloji belirliyor ise espirden hiç hoşlanmayan kişileri - kızları, hele hele de nefret edenleri nereye koyacağız?

Oysa espriyi eleştiren, ciddiyeti öven ve empoze eden bir eğitim verin insanlara, tamamına yakınının espriden hiç hoşlanmayacak bir yapıda gelişeceklerini görürsünüz! 
 
Bu tür araştırmaların - sonuçların bir toplum mühendisliği amacı güttüğü çok açıktır.  
 
Her konu biyolojik yapıyla alakalı olamaz!
 
Sürekli servis edilen bu tür "biyolojik temelle ilişkisi var" çalışmalarının üç temel nedeni olduğunu değerlendiriyorum. 
 
Birincisi:
 
Tıbbi - sektörel menfaat...
 
Her meseleyi tıplaştırma gayreti, her konuyu biyolojik bir temelle izah etme çabası o yapıya ilişkin olarak ileride ilaç, tıbbi ajan ve operasyon kullanımı noktasında toplumların zihinlerini hazırlamak anlamına gelir. 
 
İkincisi: 
 
Peşinen teslimiyet duygusu aşılama...
 
Yani sonraki olası haberlere inanmamız için zihinsel hazırlık yapmamız sağlanmaktadır. Böyle sık sık haber yapılarak, "Demek ki her şey biyolojik temelli" diye düşünmemiz sağlanmaktadır. Bu ise sonra gelecek diğer haberlere peşinen inanmamızı mümkün kılacaktır. Bu sebeple zihinlerde, "Her şeyin biyolojik temeli var, hiçbir şeyin psiko ve sosyal yönü yok" algısı ve inancı tesis edilmeye çalışılmaktadır. 
 
Üçüncüsü:
 
Kültürel ve manevi asimilasyon...
 
Bu tür konuların bile biyolojik temeli olduğuna inanacak nice kişi kendilerini, sahip olduklarına inandıkları yapıya ve o yapının gerektirdiği özelliklere göre algılamaya yani biyolojik yapılarına uygun hareket etmeye başlayacaktır. 
 
Derken bu tür "bilimsel" bildirilerde sıra, "Aldatma geni bulundu... İnanç geni bulundu" haberlerine vs. gelecek, kişilere, "Aldatmak yahut inanıp inanmamak senin elinde değil; bak bu işlerin herbirisini belirleyen biyolojik bir yapı / gen var" örtük mesajı verilecektir.
 
Yani üstü kapalı olarak, "Bu tür yaşantılar sizlerin bireysel tercihine bağlı değildir. Dolayısı ile rahat olun, hiçbir sorumluluk duymanız gerekmiyor" denilmiş olacaktır.

 



2846 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı