• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
NE ACILAR VAR
05/08/2013
NE ACILAR VAR
 
"Bir yerde acı varsa orada  mutlaka zulüm de vardır"
 
Bir yanda asgari ücret denilen bir gelir ve onun getirdiği maddi zorluklar... Ödenemeyen ve günden güne biriken kira... 
 
Öteyandan bunun stresi ile her geçen gün daha fazla gerilen ve bir çıkış yolu bulamayan, çok sevdiği ve o güne değin gözü gibi baktığı eşiyle ister istemez sorun yaşamaya başlayan genç bir koca...
 
Çocuklarını üzmek, onların boyunlarını çaresizce yana düşürmek istemeyen, sadece asgari ücretle çalıştığı iş yerinin günlük 12 - 13 saatlik işlerine değil, onlardan gelecek makul taleplere de yetişmeye çalışan, çünkü kendisine bel bağlamış eşinin ve eline - avucuna bakan ufacık çocuklarının gözünde mahcup olmak istemeyen, derken hem ruhen hem bedenen yaşından çok ileri göstererek adeta biten - tükenen sakin tabiatlı, beyefendi bir baba...
 
Ardından daha da gerilen ruhlar, ruhlar gerildikçe daha da büyüyen sorunlar... 
 
Derken aileden borç almak zorunda kalınması... Hatta, "Bari kira derdinden kurtulayım" adına eş istemese bile anne - baba evine yerleşme... Ve borç veren emir de verir gerçeğinin bir kez daha kendini göstermesi... Bir arada yaşamanın getirdiği başka yan sorunlar... İyice araya sıkışan bir eş...
 
Ardından bir süre fiili ayrılık... Ancak iki eş de ayrılmayı istemiyor... Çaresizce bir ayrılık bu... Bir de böyle deneyelim demenin, tutunacak başka dal bulamamanın, böylesi dönemlerde birden ortaya çıkan "her şeyden medet umma" eğiliminin acı meyvesi sadece...
 
Henüz ilkokula başlayacak olan, babanın kendisine çok düşkün olduğu, kendisini her gün görmeye çalışan, kendisiyle fazlasıyla ilgilenen, parka vs. götüren bir babadan ayrılmak istemeyen, sürekli annesine ve babasına, "Birleşin ne olur, ben babamı istiyorum..." diye yalvaran, iki arada bir derede kalan ufacık masum bir çocuk...
 
Para değil sadece kuru akıl veren bir eş, dost ve akraba çevresi... 
 
Sanki sorun kendilerindeymiş gibi, sanki sorunun esas çıbanbaşı psikolojileriymiş gibi, asıl kabahatli 700 küsur lirayla 12 - 13 saat çalıştıran bir anlayış / sistem değilmiş gibi bir anlayışla yapılan tuzu kuru psikologa gidin önerileri... 
 
Nitekim çaresizlikten, belki tutunacak bir dal bulunur ümidiyle gidilen, en fazla, "Sizin sorununuz psikolojik değil, maddi" sözlerinin işitilmesi ve oradan da eli boş geri dönülmesi ile daha da yıkılan umutlar... 
 
Daha önce yaşanılan sorunların tekrar yaşanmaması, aynı sorunların tekrar etmemesi düşüncesiyle yeniden birleşme için ayrı bir ev şart diyen, bunu ön koşul olarak ileri süren, "Benim eşimle hiçbir sorunum yok, tek şartım bu" diyen, çok istese bile eşyadan vs. geçen, "Gerekirse kuru bir divanın üzerinde bile otururum" diyen gencecik bir eş...
 
Bir yanda annesinin buraya gelin baskısıyla diğer yandan ayrı bir ev açabilmenin zorluklarıyla iyice sıkışan bir koca...
 
"Psikiyatriye git" denilir bir ara...  "İşte bir umut kapısı daha" diye geçirir içinden. "Belki ilaç verir" diye düşünür! Şu tuhaf dünyada araba devrilince ne de çok oluyor yol gösteren!
 
Umuttur ne de olsa! Nitekim  gider... 4 kutu antidepresan verilir kendisine!
 
"Major depresyon" denilir. Ağır geçiriliyormuş hastalık!
 
"Hasta da oldum" diye düşünmeye başlar. İyice kahrolmaya başlar. Ya iyileşemezsem, ya çocuklarım... düşüncesi kemirir beyninin içini... "İç ve uyuş. Ne koşullarında sorun var ne sistemde! Tek sorun var, o da sende - beyninde" denilir yani...
 
İkinci bir iş, ek bir iş yapmak ister;  gerek ruhu gerekse bedeni elvermese bile. Lakin üç kuruşa 14 - 15 saat çalıştığı asıl işi buna mani olur. Çünkü günün uyku dışında kalan tüm zamanını çalar! 
 
O güne kadar şükürler olsun dediği işinin hem kendisine hakkını vermediğini hem de başka işlerle bunu bir nebze olsun telafi etmesine mani olduğunu fark eder; gözünde hem çalıştığı iş hem de her şeye ilişkin güveni iki kere daha küçülür. Bir yandan bu duyguların bastırmasıyla, diğer yandan çaresizliğin sıkıştırması ile derin bir girdabın içinde boğulur adeta!
 
Aklına durumu iyi olan bir yakınından borç istemek gelir. Oysa o güne değin aç kalsa bir kuruş isteyememiştir. Mecbur kalır.
 
Oysa durumu çevresindeki herkesin malumudur. Halini bilen biliyordur zaten! Birşey yapacak olsalar zaten yaparlardı, böyle düşünür. Sonra tek umudu olan ve geçen sene hacdan dönen akrabasına bir misafirlik ortamında eşi çıtlatır meseleyi. Bekler lakin gelen haber ümitsizdir. 
 
2009 model arabasını yeni çıkanıyla değiştirmekten bahseden bir akrabası gelir gözünün önüne! Oturduğu mahallede bulunan ve ancak cuma namazlarında dolan caminin yanına ikinci bir cami yapmaktan bahseden mahallenin mütedeyyin amcalarını dinler; bir cuma namazı öncesi şadırvan başında.
 
Sonra da hutbede okunan bütün müslümanlar kardeştir sözlerini...
 
Tıpkı önceki haftalar gibi yine Kur'an kursu için para toplanan havluya üç - beş kuruş atıp çıkar dışarı.
 
Yokken bile verebilmek içini azıcık ferahlatır.
 
...
 
Velhasıl hikaye uzun...
 
Ne acılar var şu dünyada.
 
Çaresizlikten sevdiğinden ayrılmak zorunda kalan ne eşler, nice çocuklar var...
 
Bizlerin restorana ödediği ücretle iki kilo et alıp bir ay boyunca yiyecek ne aileler var... 
 
Sizi hak etmediniz halde terk eden vefasız bir sevgilinin acısı bile yüreğinizi nasıl kavurur, bilirsiniz.
 
Sizi deli gibi seven, sizin de öyle sevdiğiniz, üstelik eş olduğunuz kişiden böylesi çaresizlikler yüzünden ayrı düşmek zorunda kalmak nasıl bir acıdır; hayal edebiliyor musunuz!
 
Parasal sebeplerle bir evladın anne ve babasından ayrı yaşamak zorunda kalması ne demektir!
 
Buna göz yuman bir sistem ve sosyal çevre nasıl bir şeydir; düşünebiliyor musunuz!
 
Artık neden kimse birbirini sevmiyor, neden yolda yürürken gördüğümüz herkesin suratından düşen bin para, anlayabiliyor musunuz! 
 
Allah'ın, "Ruhumdan üfledim" dediği insan cenahında her gün böylesi dramlar yaşanırken; bu tür sorunları sosyal devlet ilkesiyle aşmış, işsize iş, iş yoksa geçinebilecek kadar para desteği veren, evsize kira yardımı vs. ödeyen Batının seviyesine erişilmiş gibi yapıp yeni kanal projeleri üretmek, on - yirmi milyar dolarlar harcayıp nükleer tesisler kurmak bu türden hangi insani acılara çare olabilir!
 
Hangi anne - babanın, "Ben babamı istiyorum anne" sözü karşısındaki çaresizliğine derman olabilir!
 
İnsan cenahında böyle binlerce dram yaşanan bir ülkede nükleer tesisler kurulmuş da üç kuruş ucuza elektrik üretilmiş çok mu önemlidir!
 
Bunca acının yaşandığı, bunca drama göz yumulan bir müslüman coğrafyasında neden savaşlar, ayaklanmalar, ekonomik buhranlar, enflasyonlar vs. yaşandığını, elin ineğe tapan Hindusuna bile uğrayan sukunetin bir kere olsun buralara niçin uğramadığını anlamak hiç de zor değil aslında!
 
Yoksa elin Hindusu kadar bile değerimiz yok mu Allah katında?
 
Bu durumda olabilir mi sizce, kendiniz verin bunun cevabını! 
 
Sonsöz:
 
Bir yerde acı varsa orada zulüm vardır. Ve nerede zulüm varsa oraya Allah dert ve bela yağdırır!


3291 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı