• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
HER SORUNUN BAŞI: ALGI BOZUKLUĞU
09/11/2013
Bilim: Bir ceza istenmeyen davranışların gerek yapılma olasılığını gerekse yapılış sıklığını azaltır!

Tecrübe: Kapkaça organize suç ve çete cezası geldi; ertesi sabah bıçakla kesilir gibi kesildi.

İyi sonuç alınan sigara yasağını düşünün bir de?

Aklın vardığı zorunlu sonuç: Demek ki nitelikli bir ceza hakikaten de etkili oluyor!

En temel devlet olma ilkesi: Devletin asli ve birinci görevi vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamaktır!

Pratik Gerçek: Her yarım saatte bir çocuk kayboluyor. Uyuşturucu kullanımı çocuk yaşlara kadar düşüyor.

Demek ki aklın, bilimin ve tecrübenin gösterdiği yoldan gidilmiyor. Demek ki suçu önleyecek ciddiyette yaptırımlar getirilmiyor. Demek ki -maalesef- tüm imkanlar mağdurdan değil; suçtan ve suçludan yana! Bu yıllardır hiç değişmiyor!

Günümüzde suçluyla mücadele zorlaştı deniyor. Oysa suçluyla mücadelenin en kolay olduğu devirde yaşıyoruz. Bir ceza artışı yaptınız mı bunu anında tüm suçlulara duyuracak iletişim imkanı var en başta.

Eskisi gibi eldeki davulla "duyduk duymayın demeyin" denildiği, onu duysa da beşinin duyma imkanının bulunmadığı bir devrinde yaşamıyoruz. Her adımı izleyen, her köşe başını kuşatmış milyonlarca kamera sistemleri var!

Suçluya anında ulaşmak için 180 - 200 km hız yapan ve yakıt sorunu vs. bulunmayan son model otomobiller var! At sırtında dehleyerek dağlarda - patikalarda, kışta - kar soğuğunda vs. iz sürmenize gerek yok yani!

Havadan helikopter imkanın var. Dahası telefon dinleme, internet ortamında suçluyu takip etme vb. bir yığın teknolojik imkan var!

Haberlerde vs izliyoruz, "Her gün filmleri aratmayacak" operasyonlara da imza atılıyor! Yine de olmuyor; suç ve suçlu sayısı hızla artıyor! Demek ki numune operasyonlara değil; daha etkili bir şeylere gerek var!

Suç ve suçluyla mücadele imkanları arttığı halde suç ve suçlu sayısı neden artıyor; bu soruya doğru bir yanıt vermek gerekiyor öncelikle!

Yoksa koskoca devletin teknolojik vb. mücadele imkanları üç - beş suçlunun ürettiği imkandan daha mı fazla? Böyle ise burada da hayati bir sorun var demektir!

Uzman ve hastane sayısı arttığı halde hasta sayısı düşeceği, düşmesi gerektiği yerde artıyor! Bunu sorgulayan yok! Bilakis bakılan hasta sayısı ile övünülüyor; her geçen gün daha da artan rakamlar prestijli bir istatistik olarak görülüyor!

Aynı şey en hayati konu olan can ve mal emniyetimiz sahasında da böyle!

Teknolojik, personel, maddi vb. her türlü imkan arttığı halde suç ve suçlu sayısı azalacağı yerde artıyor. Filmleri aratmayacak operasyonlara imza atılabiliyor lakin yıllardır izlediğimiz çocuk kaçırma, okul önlerinde esrar satma vb. sahneler hiç değişmiyor. 

Filmleri aratmayacak operasyon yapıldı mı, tamam; büyük başarı var! Oysa sonuçlar ortada! Hala çocuk kayboluyor, esrar kullanımı hızla yaygınlaşıyor! Demek ki filmleri aratmayacak operasyon sayısı az! Ya da ne bilelim; başka bir sorun var işte!

Ama asıl sorun şu kanaatimce: Algı!

Başarı, sorumluluk ve mücadele algımız bozuk öyleyse! 

Düşünsenize:

Ufacık çocuklar kayboluyor. Daha kendilerinden en ufak bir haber yok. Aileler facebookta vs. çare arıyor; kendi şahsi telefon numaralarını vererek! Bir umut diyerek...

Oysa çocuk kaybolan - kaçırılan bir ülkede yer yerinden oynamalıdır! Hayat durmalıdır. Bu çocukların istisnasız hepsi tek tek bulunana dek yeme - içme haram olmalıdır o ülkede.

Can ve mal emniyeti devlet olmanın birinci şartıdır. Burada bile sıkıntı varsa orada başka bir şeye bakılmamalıdır. Hayat durmalı, dediğim gibi, yeme ve içme haram sayılmalıdır; istisnasız tüm çocuklar tek tek bulunmadığı sürece!

Allah bilir, ufacık yaşta çocuk pornosu sektörünün eline düşmüşlerdir belki de. Belki de salyalı sümüklü şerefsizlerin elleri kadehli keyif kahkahaları arasında ürkek bakışlarla günlerce ağlıyorlardır; bir köşede korka korka. Allah bilir esrara alıştırılmış, tehditle sindirilmiş, anne - baba diye yalvara yalvara göz yaşlarını içlerine akıtıyorlardır. Belki böbrekleri alınıp satılıyor, öldürülüp bir kenara atılıyorlardır sessizce.

Aman Allah'ım!

Bunların her birisi ne dayanılmaz sahne! Bunlardan birisinin kendi öz çocuğunuz olduğunu bir düşünsenize? Kaldı ki bunun ne büyük bir acı ve felaket olduğunu anlamak için öz çocuğunuz olmasına mı gerek var! Böyle düşünüyorsanız, empati yapabilmek için buna ihtiyaç duyuyorsanız sizin de insanlık algınız bozulmuş demektir!

Son dönemde lise çağlarında kaç çocukla muhatap oldum; esrar içtiği için ailelerinin perişan bir halde çare aradığı! İçlerinde çok dindar aileler, dini ve manevi değerleri sağlam kişiler de var! 

Demek ki meseleyi ailelerin omzuna yıkmak, onları sorumlu gösterip kenara çıkmak; konuyu sadece ve büyük ölçüde dini - manevi eğitim noksanlığına bağlamak da gerçekçi değil!

Konu aileleri değil; önce devleti ilgilendiriyor; adını doğru koyalım!

Meselenin birinci dereceden sorumlusu aileler değil; devlet!

Çünkü bu sorunlar okul yaşamında başlıyorsa, can ve mal güvenliğini tesis etmek de devletin görevi ise, vatandaş her türlü vergisini vererek vs. bu işle devletini görevlendirmiş ise bu böyle algılanmak zorundadır!

Ortalama bir Anadolu şehrinde esrar satan kaç kişidir sahi? 1 milyon kişi olabilir mi?

Bunların hepsini bir hafta içinde tek tek yakalamak sahiden imkansız mıdır? 

Mesela esrar kullananlar tespit edilince devlet hastanelerindeki denetimli serbestlik birimlerine geliyor! Tahlilleri yapılıyor vs. Bu kişilerle irtibata geçilse, "Sana kim esrar sattı yavrum" denilse? Al sana satıcıya ulaşmak için bir yol daha! Çok mu zordur bu tip şeyler? 

Bunlar okul önlerinde esrar satacak imkanı ve özgüveni nereden bulmaktadırlar?

Bunların okul önlerinde dolaştığını çocuklar, aileleri, hatta ilgili şehirlerdeki hemen herkes (sağırlar sultanlar hariç) bilir de asıl bilmesi gerekenlerin bilmemesi nasıl mümkün olabilir?

Kaynağı, yeri, işleyişi vs. bilinen bir sorunu çözmenin nesi / neden zordur?

Soru çok; lakin akli bir cevabı yok!

SONUÇ OLARAK

Etkili bir ceza bunları önleyecekse ve bu bilimsel ve mantıki bir gerçek ise; lakin böyle olmuyorsa ve önlenemiyorsa mağdurdan değil de suçludan yanayız demektir; kusura bakılmasın!

Film gibi operasyonlara imza atılan bir devirde eski çocuk kaçırma, okul önünde esrar satma sahneleri hala önlenememişse, bu eski film en basit sahnesini yıllardır gözümüz önünde oynamaya devam ediyorsa başarılı değilizdir; kusura bakılmasın!

Hastane sayısı arttığı halde hasta sayısı azalmıyorsa...

Uzman sayısı arttıkça hastalık sayısı azalmadığı gibi bilakis artıyorsa...

Bunlar bir kere olsun sorgulanmıyor; dahası olağan bir süreç gibi algılanıyorsa...

Hatta bunlarla övünülebiliyorsa...

Aynı şekilde teknolojik, personel sayısı, maddi vb. her türlü imkan arttığı halde suç ve suçlu sayısı da artıyorsa, en önemlisi de hala bu akla ziyan tezat sorgulanmıyorsa iyi niyetli falan da değilizdir; kusura bakılmasın!

DEVLETİN BİRİNCİ ASLİ GÖREVİ OLAN CAN VE MAL EMNİYETİ SAHASINDA 

Sonuca bakmıyor da sadece filme kanıyorsak; can ve mal emniyeti alanında son derece vahim sonuçlara rağmen sadece "film gibi" bir - iki operasyonla övünüyor ve kendimizi başarılı sayıyorsak;

DEVLETİN BİR DİĞER SORUMLULUK SAHASI OLAN SAĞLIK ALANINDA 

Düşen hasta sayısını değil de artan hastane sayısını başarı olarak sunuyorsak orada pek çok sorun ama en başta algı sorunu vardır! 

Not: Bu yazıyı okur okumaz (algı sorununa bağlı niyet bozukluğu yaşadıkları için) içeriği anında siyasetle ilişkilendireceklere yani bel altından vurmaya, böylece yazıdaki hayati özü itibarsızlaştırmaya çalışacaklara yahut da, "Bunları yazmak psikoloğun işi değildir" şeklinde yorumlayabileceklere hemen belirteyim: Psikoloğun görevi akvaryumdaki balıklarla tek tek uğraşmak değildir sadece; onu zehirleyen akvaryumun suyuyla da ilgilenmektedir. Yani bireyi etkileyen psikososyal yani toplumsal nitelikli tüm algısal sorunlarla! Biz psikologların öncelikli görevi sadece sorun çözmek değil; korumaktır! Hem tek tek insanları hem de bir bütün olarak toplumu...

Nasıl? Bu notu okuyunca algı ve ona bağlı olarak gelişen niyet sorununuz anında düzeldi; değil mi? Zaten bu web sitesinin esas amacı da bu: Bozuk algıları tamir etmek!

 

 



3829 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı