• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
HER İŞTE BİR GANİMET VARDIR
12/11/2013
Bir arkadaşımın ricası üzerine bu hafta sonu bir köye taziye ziyareti
için gittik. Ne zamandır şehir dışına çıkmıyordum, yazdan kalma havası
ile köy gezintisi bana oldukça iyi geldi.

Yolda sohbet ederek giderken arkadaşın bir ara, "Her şeyde bir hayır vardır" yerine sürçü lisan ederek, "Bunda da bir ganimet vardır" demesi taziye moduna giren bizlerde anlık gülüşmelere neden oldu. Bazen hayatın boş oluşundan
dem vuran bilindik muhabbetlerle bazen de ufak çaplı gülümsemelerle ne
olduğunu anlayamadan köye vardık.

Geniş köy meydanındaki açık alanda otururken aynı arkadaş ikinci
bombayı da patlattı. Son derece ciddi bir eda ile kulağıma eğilerek,
"Beş dakika camiye kadar gidip geliyorum" dedi. Ölüm meselesinden
etkilendi de namaza başlamaya falan mı karar verdi şeklinde düşünerek,
"Hayırdır, namaza mı?" diye sorduğumda gülümseyerek, "Yok, lavabosu
var" demesi üzerine moda tabirle "kopmamak" için kendimi zor tuttum.

Bu arada önemli bir makamda devlet memuru olduğu her halinden belli
olan, kalabalığın içinde oldukça dikkat çeken birisi, "Merhumun ruhu
için..." diyerek fatiha okuttu, ardından da ayağa kalktı. Bir - iki,
"Müdür bey ayağınıza sağlık" sözüyle bu kişinin bir kurumda müdür
olduğunu anladım. Yöneldiği dört çeker arazi arabasının ön kapısında
bir kurumun amblemi de vardı ancak bunu uzaktan tam olarak seçemedim.
Müdür bey devletin resmi arazi arabasıyla gelmişti taziyeye. Günlerden
cumartesi olduğu için şoförü resmi izinliydi muhtemelen. Onun iznini
yiyerek kul hakkına girmek istememişti besbelli ki. O yüzden kendisi
getirmişti devletin arabasını, bir cumartesi günü, sevabı yüksek
taziye ziyaretine. Dönerken de yine şoför mahalline kendisi geçmişti o
yüzden. Derken kısa sürede taziye evinden uzaklaşarak gözlerden
kaybolup gitti. Ardında, benden başka kimlerin dikkatini çektiğini
tahmin edemediğim ironik bir görüntü bırakarak!

Derken ezan okundu. Çoğu gün Allah'ın yüce hatırı için bile
gitmediğimiz halde O'nun yarattığı nankör ve şükürsüz kuluna ayıp
olmasın diye cümle cemaat yöneldik camiye. Camiye biraz önce sadece
lavabo ihtiyacı için giden arkadaşla birlikte tabi ki. Hep birlikte
şadırvanda abdest almaya başladık. Nedense bugün kafam şeytanlığa
çalışıyordu, bu açıkça belli oluyordu. Abdest alırken harıl harıl akan
sular ilgimi çekti bu sefer de. "Ne tuhaf" dedim içimden. Ne tuhaf! Abdest
alırken, helal bir iş yaparken bile haram işliyorduk. Suyu gereksiz
yere oluk oluk akıtıyorduk ki bu israftı. İsraf ise büyük bir
günahtı. Helali bile haramla işliyorduk yani. Şeytan, "O topraktan ben
ise ateşten" diyerek secde etmediği kulun delik deşik olmuş kulluğuna,
yamalı bohçaya çevirdiği ibadetine, bu acınası haline tef çalıp
oynuyordur muhtemelen diye geçti aklımdan. "Şu kulları ne hale
getirdim böyle" diyerek nasıl da övünüyordur kimbilir diyerek...

Sonra yemeğe geçildi. Yemek sofrasına tam bir matem havası hakimdi.
"Bu işte de bir ganimet vardır" diyen arkadaş küçük oğluyla birlikte
yanımda oturmuştu yer sofrasına. Sadece onun önünde yemek
eksikti. Bir süre sessiz kaldı, sonra, "Fazla sulu yemek varsa..."
diyerek dayanamadı, istedi. Bir anda bunun ayıp olabileceğini aklından
geçirmiş olmalı ki gelen yemeği, "Al oğlum" diyerek çocuğuna uzattı.
Aniden sessizliği bozan bu yüksek volümlü talebiyle çevreye, "Yanlış
anlamayın dostlar, kendim için değil; çocuk için aldım" demeye
çalışıyordu besbelli ki.

Gelirken yolda lise talebesi olduğunu sonra öğrendiğim bir genci aldım
arabaya. Aynı köydendi. Şehre dersaneye gidiyordu. Hava alanı yolundaki
fabrikalardan birisinin babasının dayısına ait olduğunu söyledi.
Kendisine, "Şanslısın, okulu bitirince işin hazır demekki" dedim,
muhabbet olsun diye. "Olur mu, ne işim var benim. O kadar okulu boşa
mı okuduk..." dedi. Bir an üniversite mezunu zannettiğim arkadaşın
lise sonda olduğunu, "O kadar eğitim.." diyerek kastettiği eğitimin
de ilköğretm ve lise olduğunu anladım. Şaşırarak, "Sanırım
üniversite hedefi çok büyük o zaman" diye düşündüm. Sorduğumda en
büyük hayalinin iki yıllık yüksek okul olduğunu öğrendim. "O kadar
yıllık" lise eğitimi ile dayısının fabrikasında çalışmayı beğenmeyen
kardeşimiz iki yıllık yüksek okulu bitirirse o fabrikaya müdür
olacağını mı zannediyordu?

Tam olarak bunu anlamaya çalışıyordum ki yol bitti ve şehre geri
döndük. Kıştan kalma ılık bir ilkbahar gününü daha hüzünlü ve hoş
anılarla birlikte yarınımıza hatıra bırakarak!



3327 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı