• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
SORUN NEREDE, ÇARE NEREDE
04/12/2013
< Bu yazı; söz konusu yalanlar, yanlışlar ve hatta suistimaller için konuşmak yerine bana "bu hastalık işine kafayı fena takmışsın" diyenler için >

Ne deliyim ne de çok akıllı! Ben de herkes gibi birisiyim aslında! Sadece yıllar sonra farkına vardıklarımı yazıyorum! Ne yapsaydım, farkına vardığım halde varmamış gibi mi yapsaydım! Ben zor olanı seçtim aslında! Zor olanı aklı başında olan hiç bir kimse keyfinden tercih etmez. Bu ancak mecbur kalındığında yapılacak zoraki bir seçimdir! Yoksa herkes gibi beşi varsa depresyon, on gün sürüyorsa OKB demek en kolayıdır, üstelik de bu bir psikolog olarak lehime -her bakımdan- en uygun düşenidir! Bir şey hariç: Vicdan ve gerçekler!

Yıllar önce ben de fakülte denilen aynı torna tezgahından geçtim. Bana psikologluğu merdiven altı üretim yapan fason bir atölyede vermediler. Hem de ülkenin en iyi üniversitelerinden birisinden mezun oldum!

İlk başlarda ben de herkes gibi düşünüyordum! Bu çok doğaldı. Çünkü öyle öğretilmişti! Bu kabuğu kırıp dışarıya yani güneşe ulaşabilmek bu yüzden kolay olmadı!

İlk başlarda bu katı ve kategorik kitapların katıksız bilim kokan büyülü havasının dışına çıkabilecek ne yeterli miktarda "farklı" bilginiz ne bunlarla ters düşen deneyiminiz ne de bunları ifade edebilecek gücünüz olur; sadece önünüze konulan ve eğitim aldığınız mekanlarda en az kutsal kitaplar kadar saygınlığı bulunan bu kalıplara teslim olursunuz!

Yıllar geçti. En iyi fakülte olan mesleki deneyim de girdi işin içine! Ve ışıklar yandı! Teori ile pratik her zaman örtüşmez ilkesi benim için de geçerli oldu! Evdeki hesap hakikaten de pazara uymuyordu! Ya pazarda sorun vardı ya da evdeki hesapta! Ama yıllardır, hem de sabahtan ta akşama dek bu pazarın içindeydim ve pazarda bir sorun görülmüyordu! O halde bir sorun varsa ki vardı, öyleyse sorun evdeki hesaptaydı!

Şunların en az üçü - beşi varsa depresyon diyen evdeki hesap ile eşini kaybeden kişilerin bile bunların en az sekizini - onunu yaşadıklarını vs. gösteren şaşırtıcı pazar yeri gerçekleri... Bu ikisi nadiren değil; sürekli birbiriyle çatışıyordu!

Konuşmayla bile bir anda üç - beş belirtisi giden insanlar bize, daha doğrusu hepimize değil sadece duymak isteyenlerimize, sürekli, "Mesele hastalık ve serotonin meselesi değil, aklınızı başınıza alın" diye bas - bas bağırıyordu!

Terapi ile bile değil; bir - iki saatlik sohbet benzeri bir konuşmayla bile düzelen şikayetler nasıl hastalık olabilirdi! Kanser konuşmayla düzeliyor muydu!

Üstelik de bu sorunların tamamına yakını vakti - saati gelince kendiliğinden düzeliyordu. En önemlisi de bu sorunları vaktinden önce dindirme çabası olan klasik tedaviler bu sorunları daha dirençli hale getiriyordu! Çünkü bu sorunlara hastalık denildiğinde alakasız tıbbi tedaviler devreye giriyordu (tanımlama yöntem belirler; bu yüzden çok hayatidir) ki bu mevcut sürece katkı yapmıyor, bilakis daha da olumsuz yönde etkiliyordu!

Kendi kendisine düzelen bir hastalığa zihni ve ruhu şartlanmışlar dışında kim, nasıl inanabilirdi!

Bakış açısı değişen kişilerde ne depresyon kalıyordu ne panik atak ne OKB! Birilerinin hastasın dediklerine ben yo değilsin diyerek yardımcı oluyordum! Bu tedaviden bile daha tesirli bir sonuç veriyordu! Demek ki sorun hastalık algısında ve ben hastayım inancındaydı! 

Bu işe çok kafa yordum! Bu işin böyle olup olmadığı hakkında yüzlerce destekleyici argüman daha yakaladım! Bu artık adı konulmamış bir gerçekti! En azından benim için!  Adını bir gün bilim koyar; tabi ki mevcut statükonun tazyikinden arınıp da özgürleşebilirse!  Bana şimdilik bas bas bağırmak düşüyor! 

O halde yapılması gereken bize öğretilenlere körü körüne sahip çıkmak değildi! "Bir sorun var, bu işte bir tuhaflık var, bu iş böyle değil" demek, fırlayarak orta yere koşmak ve bağırmak, herkesi haberdar etmek gerekiyordu.

Çünkü bir ucunda bizler yani mevcut duruma göre kurgulanmış ve bu yapıyı kaybetmek istemeyen statüko olsa bile öbür ucunda içinde analarımızın, babalarımızın, çocuklarımızın ve kardeşlerimizin de yer aldığı kitlelerin en hayati varlığıkları yani sağlıkları vardı! Birisinin mevcut yapısı sarsılacak diye öbür tarafın tüm ruhunu, tüm varlığını takla attırmak doğru değildi!

Bu sorunların hastalık olduğuna inanmıyor oluşum masa başında kurgulanmış hayali ve afaki bir tutum değildir! Deneyimlerimin beni getirdiği zorunlu bir sonuçtur! Benzer deneyimlerin tüm meslektaşlarımı aynı noktaya getireceğini adım gibi biliyorum! Kanaatimce tek fark şu olur; belki bunu benim gibi dillendirirler belki de dillendirmezler! Bir süre sonra herkes için işin renginin aslında bu olduğu kesinlikle ortaya çıkar, çıkacaktır!

Banan inanın! Yooo, körü körüne bana da inanmayın; sadece meseleye şüpheyle ve sorgulama mantığıyla yaklaşın; yeterli! Bu tutum alıcılarınızın kapısını açmak demektir. Bu kapı açık olursa gerçekler oradan sizin dünyanıza da girecektir. Ama er, ama geç!

SONUÇ

Sorun hastalık algımızda! O halde çare bu algının değişmesinde! Bu nedenle de asıl önemlisi bu çarkı kuran ve tıkır tıkır işleten mevcut statükoyla fikri, ilmi ve akılcı mücadelede!



2098 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı