• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
AYRILIK VE ÖLÜM GİBİ ZOR ZAMANLARDA NE YAPMALIYIZ
21/01/2014
Hocam çocuğumda DEHB varmış, ilaç alsak mı?
 
Hocam çocuğumu - eşimi kaybettim, ilaç alayım mı?
 
Birincisi DEHB sorunu hakkında yanlış teşhis konulan sorunların başında gelir. Bu konuda bir uzmanın DEHB demesi kesinlikle yeterli görülmemeli, bu konunun teknik kriterleri iyi bilinmelidir. Çoğu zaman gözardı edilen bu teknik kriterlerin en önemlileri bir - kaç tanedir ve bunlar muhtelif yazılarımda -üstelik de en somut haliye- mevcuttur. 
 
İkincisi DEHB'de ilaç kullanılması yahut buna karşı olmak felsefi bakış açılarına ve bazı ön kabullere dayanır. Açıkçası ben altta taşkın bir enerji varken zorunlu bir sonuç olarak ortaya çıkan hareketliliğin ilaç marifetiyle baskılanmasını doğru bulmuyorum. Fazla enerji varsa bu enerji yol açtığı davranışlar marifetiyle ifade olmalı, böylece alttaki enerji tüketilmelidir diye düşünüyorum. Ancak bu konuda tam da emin değilim. Daha doğrusu bu bir tercih meselesidir aslında.
 
"Çocuğum şuan için sorun yaşamasın ve bize de sıkıntı yaratmasın, uyuşsun ve sakin olsun" ya da, "Ben bunlara razıyım, bu sebeple daha fıtri olan yaklaşımı önemsiyorum" tercihleri arasından hangisini seçtiğiniz meselesidir yani. 
 
Sevilen kişi kayıpları, ayrılık türü zorlu duygusal süreçlere gelince!
 
Bir deprem bölgesinde acıları ilaç, iğne vb. yollarla baskılanmış kişilerin bu ötelenmiş acılarını daha uzun yıllar ve daha çeşitli yollarla yaşadıklarını, acısını sıcağı sıcağına ve baskılamadan yaşayan kişilerin ise bu acılarından daha az hasarla ve daha kısa sürede kurtulduklarını anlatan bir araştırma okumuştum yıllar önce. Ben de bu araştırma sonucu ile aynı minvalde düşünüyorum.
 
İnsanlar en ağır acıları eski çağlarda yaşadı. Acıları bastırmak son yarım asırda ortaya çıkan suni bir çaredir. Bu yaklaşım, "Az acıya katlanılabilir ama fazla olan acı yaşanmamalıdır" düz mantığı ile sığ ve afaki nitelik arzeden bir bakış açısına dayanır. Oysa her acı; acıdır. Derecesinin görece olarak fazla oluşu bir acıyı ne anormal yapar ne de dayanılmaz kılar. Ne olursa olsun; hiç bir acı taşınamaz değildir. Allah kimseye taşıyamayacağı bir yükü kesinlikle yüklemeyeceğini söylemektedir.
 
Çevremiz ne yaman acılara katlanan sayısız insan örneği ile doludur. Kaldı ki ufacık çocukların bile zaman zaman sevdiklerini, mesela anne - babalarını trafik kazasında vs. kaybetmek suretiyle en çetin acılara bile ufacık yürekleriyle katlanabildikleri görülür. İnsanoğlu acılara karşı doğal bir aşıya sahiptir. İnsan ruhu sonradan icat edilen yapay, benim tabirimle plastik sorunlara karşı savunmasızdır. 
 
Sevilen bir kişi kaybında yaşanılan ağlamalar, bağırıp çağırmalar vs. alttaki yoğun acının dışarıya atılmasında gerekli olan tepkilerdir. Acı fazla olduğunda daha ileri tepkiler verilerek bu acının dışa akıtılması hedeflenir. Bunu organizma tasarlar ve uygular. Alttaki yoğun acıyı hesaba almayan, sadece dışarıya yansıyan ve sergilenen tepkileri abartılı bularak bunu baskılamaya çalışan tedavi vb. yaklaşımlar altta boşaltılmayı bekleyen yoğun ve yakıcı / yıkıcı enerjinin (duygunun) ruhta gömülü kalmasına, bunun oradan daha fazla sıkıntı yaratmasına zemin hazırlamak demektir diye düşünüyorum.
 
Kayıp, ayrılık türü acılı olaylarda organizma gereken her şeyi zaten yapar. Bazen bayılma, bazen şok, bazen inkar mekanizmalarını devreye sokar. Ağlama, bağırıp çağırma vb. acıyı deşar edici diğer yaklaşımlardır ve otomatik olarak devreye sokulur. İlaç sonradan ortaya çıkmış suni bir çözümdür. Sebep ile sonuç arasındaki doğal bağı koparır. Acı olsun ama yansıması olmasın şeklindeki sonuç odaklı sığ mantığıyla sistemin etki - tepki şeklinde işleyen doğal mekanizmasını bozar. Acıları gömülü bırakır, daha farklı komplikasyonlara yol açar.
 
Bir veya bir kaç sevdiğini kaybetmiş kişilerin böylesi dönemlerde kendilerine veya çevrelerine zarar vermeleri yok denecek kadar nadir rastlanılan bir durumdur. Çocuğu vefat ettiği için dayanamayıp ölen bir anne yoktur; varsa da ben hiç duymadım. Bu olgu hiç bir derdin yıkıcı olmadığını, derdi verenin sabrını da verdiğini gösterir. 
 
O halde dayanamıyorum zannederek hemen rahatlama yolunun seçilmesi, rahat olunmaması, bilakis acının dibine kadar yaşanması gereken bir anda rahatlama yolunun önerilmesi / tercih edilmesi faydalı değildir. Bu yaklaşım kış ayında yazı yaşamaya çalışmak ve bunun için çaba göstermek demektir. Dolayısı ile de kışı değil kişiyi mahveder sadece! Bu gibi durumlarda sadece içimizdeki savunma sistemleri devreye girmez; ayrıca aile, eş - dost, çevre tarafından verilen sosyal destek imkanları da mevcuttur.
 
O halde acılı anlarda bize düşen acıdan korkmamak, onun şiddeti her ne olursa olsun yaşanabileceğini bilmek, bunun için gerekli tüm donanımlara sahip olduğumuzu düşünmek; en önemlisi de bu içsel ve çevresel destek sistemlerine işlerini tamamlayabilmeleri için gerekli olan makul zamanı tanımak yani sabırdır.

 



3374 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı