• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
DÜŞÜN ARTIK ÇOCUKLARIN YAKASINDAN
27/01/2014
Bir uzmanın yaklaşımlarından bahzediyorum bu yazıda. Şahıslarla işim yok. Bu uzmanın şahsında bu alandaki yaygın bir bakış açısı hatasını eleştiriyorum aslında.
 
O yazıda deniliyor ki:
 
SADECE; "KENDİSİNE" BENZEYEN ÇOCUK "MÜKEMMELDİR."
 
• Sizin kopyanız olan, size benzeyen çocuk "YİTİK" çocuktur...Kaybolmuş çocuk...
• "Hık demiş,burnundan düşmüş" çocuk; doğduğuna pişman olan çocuktur...
• Çocuğunuzun, ne kendinize ne de bir başkasına benzemesini ASLA arzu etmeyin..
• "Fotokopi" evrak, dikkate değer bulunmaz.
• Suratınıza; şu haykırışı yapan çocuk, bilin ki "fotokopi" çocuktur:
• " Bi çocukluğumu yaşatmadınız bana..."...
• Uykularınızı HARAM etmesi gereken bir" feryattır" bu...
- Silkinip uyanmanızı hatırlatan...
• Daha başka?
• "İradesini" kullanamayan çocuk da; Hissiz,duyarsız yetiştirilen çocuk da..."aslı" gibi DEĞİLDİR...
• İşte size; kıldan ince,kılıçtan keskin bir ayrıntı:
• Önce; "İradesini kullanabilen" çocuk değil; "Duygulu,hisli çocuk" sahibi olmaya bakın.
• Çünkü; "en tehlikeli" insan:
• "İradesini kullanabilen "duyarsız" insandır".
• Tarih boyunca; dünyayı "yangın yerine" çevirenler, ailelerini "perişan edenler", bu tür insanlardır.
• Örnek mi?
• Firavn,Hitler, şimdilik yeter...
• Benzeşmeden kastımızın "fiziksel" olmadığını umarım anlatabiliyorumdur.
 
CEVAP VERİYORUM
 
Pİyasa bu bakış açısına sahip binlerce uzmanla doludur. Hatta hemen hemen hepsi böyledir denilebilir.
 
Ne kadar net, ne kadar kesin, ne kadar katı ifadelerle konuşuluyor, görüyorsunuz! Bu buna yol açar, şu şundandır, şu şunu doğurur gibi.
 
Oysa çocuk davranışları ve gelişimi alanında bir sonucu tek bir neden doğurmaz. Bu en temel pedagoji ilkelerindendir.
 
İkincisi; bazen aynı nedenler aynı sonuçları dahi doğurmaz.
 
Ama uzmanımıza göre bırakın bunları tek bir sebep tek bir sonucun mutlak yaratıcısıdır. Şu şunu doğurur, bu buna yol açar... 
 
Sırf uzmanlıkları öne çıkarma ve farklı ol da nasıl olursan ol adına bu alanı aşırı teknik bir hale, bazı bilgileri de kat'i gerçekler haline dönüştürdüler. Yıllardır bu tür uzmanların bozduklarıyla uğraşıyorum klinikte. Uzman sayısı çoğaldıkça sorunlar da çoğalıyor diye yıllardır bas bas bağırıyorum. Bu tesadüfi bir sonuç değil! Görüyorsunuz işte...
 
Bu budur, şu şuna yol açar, şunun sebebi şudur gibi kesin, ya genelleyici ya da indirgemeci olan (ifrat ve tefrit) yaklaşımlar bu alanın en temel doğasını dahi bilmemenin yahut yok saymanın ürünüdür.
 
"SİZİN KOPYANIZ OLAN ÇOCUK YİTİK ÇOCUKTUR." deniliyor memsela. Hepsini tek tek ele almayacağım, hepsi aynı yaklaşım hatasını ele veriyor.
 
Bu ne büyük bir genellemedir böyle! Çocuk kimin kopyası olacak? Anne babası hem model olmalı deniliyor hem de çocuk onların kopyası olmamalı deniyor! Zaten hiç bir çocuk motomot velisinin kopyası olmaz! Tek yumurta ikizleri bile birbirine yüzde yüz benzemez. O halde sorun nedir? Zaten motomot benzeme imkansız ise az çok da mı benzememeli yani; yirmi dört saatini geçirdiği, aynı kanı taşıdığı ebeveynine? Kime benzemeli o halde? Uzmanlara mı? Ya da kendisine mi? Ama henüz ortada kendisi de yok ki? Benzerse o çocuk yitik çocukmuş! Bir çocuk başkasına benzerse yitmiş gitmiş artık! Bir yerden kulaktan işitme "tek tipçilik kötüdür" klişesini duymuşlar, onu buraya uyarlıyorlar güya!
 
"Hık demiş, burnundan düşmüş" çocuk; doğduğuna pişman olan çocuktur..." 
 
Nereden biliyorsunuz; tüm çocuklarla tek tek konuştunuz mu? Anne babasına benzediği için bırakın pişman olmayı övünç duymayan, bunun haklı gurunu taşıyan kaç çocuk vardır oysa?
 
"İradesini" kullanamayan çocuk da; Hissiz, duyarsız yetiştirilen çocuk da..."aslı" gibi DEĞİLDİR... 
 
Çocuklar irade kullanabilir mi sizce? Kullanamazlarsa bu durum onlar için hemen sorun demek midir?
 
Hisler de irade de zamanla gelişir. Bunlar çocukalrdan değil yetişkinlerden beklenir. Hem her çocuk olması gerektiği kadar hislidir; fıtraten... Fazlasını çocuklardan değil, yetişkinlerden bekleyin...
 
İrade kullanabilseler onlar zaten çocuk mu olur? Çocukluk sadece cüsse ve fiziki gelişmişlik işi midir?
 
Yetişkinler bile çoğu zaman iradesini tam olarak kullanamaz. O halde sizin derdiniz nedir?
 
"Çocuğunuzun, ne kendinize ne de bir başkasına benzemesini ASLA arzu etmeyin"
 
İnsan içinde yaşadığı çevreyle etkileşim içinde büyür. Etkiler etkilenir, benzer... Çevresindekilere benzemek fıtri bir temayüldür; bu yaşayacağı çevreye uyum için gereklidir. O yüzden herkes az ya da çok yaşadığı çevreye, çevresindeki kişilere benzer ey uzman... Bu uzmanımız doktora da yapmış üstelik. Bu alanın doktorası işin içinde yapılır derim yıllardır. Motor ustası olmak için sanayide çalışmak gerekir. Sınıfta motor ustası olunmaz.
 
Peygamberimize benzemeli mi peki? Bunu arzu edelim mi yani? Evet diyorsa uzmanımız; o zaman kimseye diye genel bir dil kullanmamalıdır. Lafın gelişi lüksü yoktur çünkü bir uzmanın.
 
KAVRAMLAR ALGI İNŞA EDER. ALGI İSE YAKLAŞIM BELİRLER. UZMAN AĞZINDAN ÇIKANI İŞİTMELİDİR.
 
Benzemek çok tehlikeli bulunuyor. Hisler deniliyor. Hitler örneği vs. veriliyor. Hitler ana - babasına benzeseydi sizce Hitler olur muydu? Kimseye benzememeye yahut içindeki kendisine benzemeye çalışırken kendisi olmaktan çıkmasaydı, anne ve babasına benzemeye çalışsaydı Hitler olur muydu?
 
Yine devam ediyor müthiş öneriler:
 
BAŞARILI "KARNELER" KABUSUNUZ OLMASIN.
 
İkisi de "yürek yakan" sonuçlar doğurur:
 
1-Sevinç ve neşe patlamaları,
 
2-Öfke patlamaları.
 
• Çocuklarının başarıları karşısında,ebeveynler de coşku gösterisi yaparak taşkınlıkta bulunmamalı...Karne hediyeleri ise en büyük tehlikedir.
• Çok başarılı karne getiren ve "yoğun"coşku yaşayan çocuğunuzun bu coşkusunu "yatıştırın".Aksi halde, "gövde gösterisine" dönüşüp, "narsizmin" tohumları atılabilir...
• Tebessümle karşılayın,kucaklayın ve tebrik edin...O kadarla yetinin.Daha ileriye gitmeyin.
• Ve sorun çocuğunuza:
• Sıra arkadaşının,diğer arkadaşlarının,sınıftaki çocukların gözyaşlarını,üzüntülerini...
• "Ağlıyorlar mıydı" deyin...
• "Keşke onların da karneleri başarılı olsaydı...Kimbilir,evde nasıl hüzün yaşıyorlardır...Belki de arkadaşların annelerinden-babalarından azar işitiyor,dayak yiyordur..."
• "Ne acıklı" değil mi...Halbuki onlar da senin gibi gayret gösteriyorlardı..Ama beceremediler işte...
* Belki anneleri-babaları evde sürekli kavga ediyorlardı...
* Kimbilir,annesiz babasız kalan da vardır içlerinde,aile geçimsizliğinden...
* Hem bilemeyiz,babaları işsiz-güçsüz kalmış,onlarla ,ilgilenememiş olamaz mı...
* Evleri çok dar olmuş olabilir,gürültülü-çekişmeli bir ortamda ders çalışmak zorunda kalmışlardır...
 
CEVAP VERİYORUM
 
Neşe patlaması, öfke patlaması.
 
Tabirlere bakın. Sanırsınız ki araba yahut bomba patlaması... Korku ve endişe koşullanması yapılıyor. Özel olarak ürkütücü kavramlar seçiliyor. Patlama...
 
Çocuk bu, çocuk.
 
Sene boyunca çalışmış, beklemiş, hayal etmiş, umut bağlamış.
 
Sene sonu gelmiş bir karne almış.
 
Bakmış ki notları güzel.
 
Ana babasını da sevindirecek.
 
Bu çocuğun duyguları patlarsa ne olur?
 
Bir çikolataya bile sevinen çocuk kalbi karneye nasıl sevinmez, nasıl o esnada ölçü aranır onlardan?
 
Ölçüye uymak çocuk için bile bu kadar  kolay ise bak ben sana bu yazıda bir sürü bilimsel eleştiri ve ölçü söyledim; hadi sen gel bunlara uy bundan sonra. Üstelik sen koca adamsın, daha rahat yaparsın!
 
Duyguları kategorize etmek, en tabii anlarda en doğal duyguların yaşanmasına bile sınır çizmek neden! Biz kimiz, buna ne hakkımız var!
 
Sevinç patlamaları da öfke patlamaları da yürek yakan sonuçlar doğururmuş!
 
Ya doğurmazsa?
 
Ya doğurmuyorsa?
 
Doğurabilir dese bari az çok anlarım!
 
Hadi öfke patlamasını anlarım da coşku patlamasının yürek yakan neyi vardır? Çocukların öfke patlaması ne kadar patlamadır hem? Cürmü ne ki nereyi yaksın!
 
Karne almış senede bir -  iki kre. Bırak patlasın, bırak yaşasın. Korkma o patlayan şey bomba değil. Yaşama isteği varsa yaşamaya ihtiyaç da var demektir. İhtiyaç varsa o ihtiyaç dibine dek yaşanmalıdır. Hele bunlar masum duygusal şeylerse. 
 
Bırakın çocukları, düşün artık yakalarından!
 
Gölge etmeyin onlara...
 
Karışmayın onların en çocuksu coşkularına, en çocukca heveslerine ve davranışlarına.
 
Su yatağını bulur. Yatağı sizler değiştirmezseniz tabi...
 
İkide bir Hitler örneği vermeyi bırakın artık! 
 
Günümüzün çocuk eğitimi kalıpları ve sizlerin uzman tavsiyeleri kaç tane tinerci, kaç tane alkolik, kaç tane duygusuz, kaç tane saldırgan, kaç tane saygısız, kaç tane bencil, kaç tane ruhsuz ve hazcı birey çıkardı; onu konuşun biraz da!
 
Hitler'in Hitler olması sadece ana babasının yaklaşım kabahati değildir! Bu kadar indirgemeci olmayın! Bu kadar genellemeyin basit bilgileri! Bu kadar kesin ve net ifadeler kullanmayın. Pireden deve anlamları çıkarmayı bırakın. Pireden deve çıkmaz!
 
Masa başı bilgilerle genel geçer şeyler söylemeyi bırakın!
 
Evdeki hesap çarşıya uymuyor, bunu artık görün!
 
Dediğim gibi sözkonusu alan iki kere ikinin her koşulda dört ettiği matematik değildir. Aynı formülün normal şartlar altında aynı tepkimeyi verdiği kimya da değildir.
 
Bu alanda bir sonucu pekçok faktör ortaklaşa belirliyor.
 
Ve bu alanda aynı sebepler her zaman aynı sonucu doğurmuyor.
 
Bırakın artık dinamik bir varlık olan masum çocukları statik fizik kanunları mantığıyla  ve genel geçer ilkelerle açıklamaya çalışma çabalarınızı!
 

 


2909 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı