• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
ÇOBAN EFSANESİNİN SONU: ÇOBANLARA KIYMAYIN AĞALAR
27/04/2014
Cahilliğe yahut koyu bir mağduriyete örnek verileceği zaman hep dağdaki çoban tabiri kullanılır.
 
Kimdir bu dağdaki çoban?
 
Hakikaten anlatıldığı gibi çok mu cahillerdir?
 
Şartları asla mutlu olamayacakları koşulları mı içerir ki mutluluğa örnek verirken vs. dağdaki çoban dahi isterse mutlu olabilir falan denilir?
 
Çobanların gerek zihinsel düzeyleri gerekse mevcut çevresel koşulları gerçekten de hep en uç örnek olarak verilecek derecede kötü müdür?
 
Birincisi: Çobanların çoğu en az ilkokul mezunudur. Ülkemizde ilkokul mezunu yığınla insan varken sürekli cehalet söz konusu olunca hep çobanların örnek verilmesi adil bir tutum ve gerçekçi bir tavır değildir.
 
İkincisi: Çobanları kara cahil gibi gösterme eğiliminin ve çabasının altında okul dışında insanların kendilerini geliştirebilecekleri başka olanakların da olduğu gerçeğini bir türlü görmek istememe, kişisel gelişimi ve eğitimi sadece okullarla ilişkilendirme, diploma ve kitaplarla sınırlı algılama hatası yatmaktadır. Bunun sebebi ise bu süreçten geçmiş kişilerin kendilerini, bu süreçten geçmemiş daha geniş yığınlara karşı avantajlı bir konuma sokmak ve bu imtiyazlı durumlarını muhafaza etmek istemeleridir.
 
Halbuki dağlar, çevresel sessizlik, bol oksijen ve sunduğu derin düşünme olanağı en az kitaplar kadar zihni besleyici ve öğretici değil midir?
 
Tarihteki tüm ünlü filozofların günümüz anlamında bir üniversite bitirmemesi, günümüzdeki kitaplar tarzında yapıtlar okumaması, çoğunun bir köşeye çekilmiş, bir nevi çoban hayatı yaşamış kişiler arasından çıkması bir tesadüf müdür? Madem eğitim ve gelişim mevcut kurumlar, okullar, kitaplar ve süreçlerle oluyor sadece; neden günümüzde bir Aristo, bir Eflatun çıkmıyor artık? 
 
Onların çoğu dokuz kere dokuzun seksen bir ettiğini bilmeyebilir! Sizin yıllarca okuttuklarınızın çoğu da iki kelimeyi bir araya getirip de daha dilekçe yazmayı, büyüğüyle nasıl küçüğüyle ne şekilde konuşulacağını vs. bilmiyor naber? Birisi berikini cahil etmiyor ama diğeri öbürünü kara cahil kılıyor öyle mi! 
 
Üç: Mutluluktan bahis açıldığında dağdaki çoban bile isterse mutlu olabilir vs. diyerek dağdaki çobanın koşullarını mutluluğa en büyük engel gibi görme anlayışımız da derin bir sorgu eksikliğine ve hatalı ön kabule dayanır aslında! Günümüzde bir çok kişinin mutluluğu dağda, kırda, bayırda, sakinlikte, yeşilde, doğada, uzaklarda, yalnızlıkta vs. araması tartışma götürmez bir gerçekken sıra çobanlara gelince bu faktörler niçin birden mutsuz etmeye hazır faktörler gibi kabul görür?
 
Dört: Çobanları cehaletle özdeş algılamak, en kötü şartlar deyince hep onları örnek vermek başta bizim peygamberimiz olmak üzere bir çok peygamberin çoban olması dolayısı ile zaten bir çok insanda bulunan derin hoşnutsuzluğun masum bir dışa vurumu da olabilir. Çobanları küçülterek peygamberleri yermek ve çaktırmadan onları ezmeye çalışmak gibi.
 
Beş: Çoban irili ufaklı bir sürü hayvanı sevk ve idare eden, dağın yabani koşullarında her birisini hem de yıllar boyu sağ salim götürüp getiren kişi demektir. Bir işletmede üç - beş kişiyi sevk ve idare eden idareci olarak değer görüyor da en az 100, 200, bazen 1000 irili ufaklı canlıyı sevk ve idare eden çobanları neden (hadi idareci saymıyoruz) en cahil ve en düşük seviyeli insan, en az kapasiteli kişi gibi kabul ediyoruz? 
 
Eğitimli birey demek her şeyi en iyi bilen kişi değil; en fazla bir alanda bir şey bilen, çoğu zaman da sadece mesleğini bile tam olarak bilemeyen kişi demektir.
 
Çobanlık da bir meslek değil midir?
 
Çobanlar çobanlık mesleğinde ustalaşmış kişiler değil midir?
 
İlla ki onlar da bizler gibi "bizden geçmeyeni cahil sayarız" diyen eğitim kartellerinin tornasından geçmedi diye cahil olmaya mecbur mudur?
 
Bir ara haberlere çıkmıştı. "Artık çobanlar da sertifikalı olacak" diye. Ben de, "Heyhat... Ne günlere kalmışız! Ömründe eli koyunun sırtına değmemiş, dağda iki gün üst üste koyun otlatmamış, muhtemelen üç koyunu verseniz ya birini kurda kuşa kaptırıp yahut da ayağını burkup geri dönecek kişiler kırk yıllık çobana çobanlığı öğretecek" demiştim. Manzara bu ne yazık ki!
 
Dağda sessizlik vardır. Dağda bol oksiyen vardır. Dağda hareket vardır. Dağda boş zaman ve derin düşünme imkanı vardır. Dağda zihni meşgul eden bir sürü boş şey ise yoktur.
 
Tüm bunların her birisi ayrı bir kitaptır. Kainat, bol oksijen ve sessizlik... Hele hele de yol açtıkları derin düşünme olanağı... Bunların herbirisi ayrı birer fakültedir. Tüm bunlar insanı mutsuz etmeye değil; tam tersine mutlu etmeye ve geliştirmeye yakın faktörlerdir.
 
Mutluluğu AVM'lere yahut tiyatro imkanlarına yakın olmaya bağlayan, yüz yıl öncesine dek AVM vs yokken de milyonlarca insanın mutlu olduğu gerçeğini bir kez olsun düşünmeyen, zihinsel gelişmeyi ticari maksatlarla kaleme alınan elli - yüz sığ içerikli piyasa kitabı okumaya indirgeyen günümüz insanı bunu nereden ve nasıl bilsin!


2307 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı