• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
HAYAT DENGE, DENGE İSE ÇEŞİTLİLİK ÜZERİNE KURULUDUR
01/05/2014
Her siyasi yahut sosyal görüşün temsilcisi yahut müntesibi elinden gelse sosyal bünyedeki herkesin tektipleşerek kendi çizgisine gelmesi için savaşır. Sürekli bunun mücadelesini verir. Kendisini alabildiğince kuvvetlendirmek, diğer fraksiyonları ise alabildiğince küçültmek, mümkünse de yok etmek ister. Oysa bu son derece yanlıştır, en önemlisi de çeşitliliği yok eden bu tablo fıtrata terstir. Bu sebeple bu tür yapıları -istediği kadar güçlü olsun- her toplumsal bünye bir süre sonra teper! Devrim denilen sosyal olgular bünyenin tektipleşmeye karşı verdiği kusma refleksidir bir bakıma!
 
Bir ülkede dindarlara da laiklere de solculara da sağcılara da Kürtlere de Türklere de aynı derecede ihtiyaç vardır! Birlikten ve aynılıktan değil; çeşitliliğin uyumundan ve ahenginden kuvvet doğar! Tabiattaki dengeyi bile çeşitlilik sağlar. İnsan da toplumlar da tabiatın bir parçasıdır sonuçta!
 
Şahsen ben, ilk bakışta sanki sevimli gibi gelse bile toplumda herkesin benimle aynı düşüncede olmasını asla istemem. Böyle olacağını görsem hemen karşıt bir görüşü savunmaya koyulur, kendi görüşümle savaşmaya başlardım!
 
Düşüncede, görüşte, yaşayışta çeşitliliği koruyalım! Herkesin bizim gibi olduğu bir sosyal ve toplumsal hayat için Çin, Kuzey Kore ve İran türü kapalı ve bireylerin özgünlüklerini yok etmiş, her ferdini aynı tornadan çıkmış bir makineye dönüştürmüş ülkeleri hayal ediniz!
 
ABD'yi güçlü kılan her alandaki çeşitliliğidir! Batıyı güçlü kılan çeşitliliğe duyduğu saygıdır ve bu tabloyu muhafazadaki hassasiyetidir aslında!
 
Çeşitlilik birliğe ve güçlü olmaya engel değildir; bilakis bunun arkasındaki esas motordur. Çeşitliliğin korunduğu ülkelerde her alanda gelişme olur. Tektipleşen uluslarda ise tepeden dayatmacı bir mantıkla sadece izin verilen belli alanlarda kısmi gelişme görülür. Mesela atom bombası üretebilir lakin nobel adayı bir fizikçi yetiştiremez. Uzaya maymun gönderebilir ancak mutlu bireyler yetiştiremez!
 
Herkesin aynı yaşayışta, düşüncede ve görüşte olduğu bir toplumu kontrol etmek çok kolaydır. Tektipleşmiş toplumlar dış yahut iç kaynaklı bir dizi sömürülere karşı ülkeyi açık hale getirir. Haliyle de her ülke için büyük bir risk oluşturur. Çünkü bunun için başındaki bir kaç etkin kişiyi satın almak yahut etkilemek kafidir. 
 
Zikirde ve fikirde herkesin aynı olduğu bir toplumda zeka bile körelir; çünkü uyaran çeşitliliği azalır.
 
Herkesin aynı olduğu bir toplumda ne rekabet olur ne hareketlilik. Sadece tembellik, uyuşma, atalet ve rehavet kökleşir.
 
Herkesin tektipleştiği bir toplumda içeride tuhaf samimiyetsizlikler ve münafık karakterler çoğalır.  Mesela içeride (halk katında) katı şeriat düzeni uygulanır dışarıda (elit arenada) dansöz partileri düzenlenebilir.
 
Lider beyinlerin ele geçirilip kalabalıkların uyuyan canlıya dönüştürülebildiği şu çağda birlikte değil; ayrılıkta rahmet vardır. Fikirde ayrılık, düşüncede ayrılık, yaşayışta ayrılık...
 
Evet... Bir toplum ne kadar farklı fraksiyona ayrılırsa o kadar iyidir. Bu sosyal dengeyi ve kitlesel otokontrolü sağlar. Demokrasi bu sonuca hizmet eder. Aksi halde bir fraksiyon aşırı sivrilir ve kontrolsüz bir gücü ele geçirerek yaşamın doğal döngüsünü alt üst eder. Doğada sadece fillerin çoğaldığını, diğer türlerin ise azalarak hızla yok olmaya başladığını düşünsenize... Bu ancak fillerin işine gelebilir. Hatta bu fillerin bile işine gelmez lakin öyle zannederler. Böyle bir doğada filler dahi ayakta kalamaz aslında!
 
Demokrasi fikir ve düşüncede çeşitlik olanağı yaratarak bir kesimin tamamen sivrilmesini önler. Demokrasi olmadığında bir kesim hormonlu olarak aşırı büyür. Buna en iyi iki örnek: Kuzey Kore ve İran! 
 
Bu tür yapılarda çarpık anlayışlar, tuhaf mantıklar, garip samimiyetsizlikler ve adaletsizlikler gelişir. Örneğin kimisini 1 saatlik bir zinadan dolayı acımasızca idam eder; kimisini de parasını bastırırsa 1 saatlik muta nikahıyla taçlandırır. 
 
Tekrar etmek istiyorum:
 
Bir ülkede dindarlara da laiklere de solculara da sağcılara da Kürtlere de Türklere de aynı derecede ihtiyaç vardır! Birlikten ve aynılıktan değil; çeşitliliğin uyumundan kuvvet doğar!
 
Toplumda herkesin benimle aynı düşüncede olmasını asla istemem. Böyle olacağını görsem hemen karşıt bir görüşü savunmaya koyulurum! Düşüncede, görüşte, yaşayışta çeşitliliği koruyalım! Herkesin bizim gibi olduğu bir sosyal ve toplumsal hayat için Çin, Kuzey Kore ve İran türü kapalı ve bireylerin özgünlüklerini yok ederek aynı tornadan çıkmış, fertleri adeta bir makineye dönüştürmüş ülkeleri hayal edin!
 
Böyle bir ülke tıpkı Arabistan gibi yanı başındaki kıt'ada çocuklar açlıktan ölürken yarattığı tektipçiliği ve bunun sonucu olan baskıcı iklimi korumak için rüşvet öder; ABD'nin elinde kalmış 1980 model uçakları alır; sonra da çölde sıcağın altındaki hangarlarında çürümeye terkeder. 
 
Bu yüzden her türlü çeşitliliği bir tehdit gibi görerek eritmeye ve kendimize doğru dönüştürmeye çalışmamalı; bilakis saygı duyarak beslemeye çabalamalıyız. Bunun için de kandillere de 1 mayıslara da değer vermeliyiz. Dedim ya çeşitlilikte ve farklılıkta hayır vardır. Birilerini aşırı kutsarken diğerlerini komünist, dinci vb. etiketlerle yaftalayan tekelci güç kartellerinin oyununa gelmemeliyiz. Her şeyde bir hayır vardır. Her şeyde yani çeşitlilikte...
 
Önemine istinaden bir kez daha tekrar ediyorum: Herkes benim gibi düşünmeye başlarsa ben kendi düşüncemi terk eder, herkes gibi düşünmeye başlarım!
 
Esas olan çeşitliliği yani dengeyi korumaktır. Dünyada sadece kavak ağacı yok! Tarlada sadece domates yetişmiyor! Beş kardeşin bile beşi aynı olmuyor. Dünyada tek bir ırk da yok... Bırakın bunları bir insanın bile anı anını tutmuyor. Yani bir insan bile aslında tek bir yapı, hal ve karakter değil...
 
Demek ki çeşitlilik fıtri... Öyleyse fıtri olanı yani çeşitliliği koruyalım; sureti hak kılıklı baskı, oyun, çaba ve yönlendirmelerle sosyal hayatın çeşitlilik üzerine kurulu olan tabii dengesini yok etmek isteyenlere fırsat vermeyelim.
 
Sosyal hayatın denge, dengenin de çeşitlilik üzerine kurulduğunu unutmayalım. Bir saç bile tek ayak üstünde durmuyorken, basit bir sacın bile ayakta durabilmesi için en az üç ayağa ihtiyaç varken sosyal düzenlerin ve devletlerin tek tip bir yapı üzerinde ayakta durmasını nasıl bekleyebiliriz! 
 
Bu yazı vesilesiyle; alın teri ve emek gibi çok kutsal bir değerin sahibi olan işçi / emekçi kardeşlerimizin 1 mayıs bayramını canı gönülden tebrik ediyorum! Böylesine önemli bir değeri (haliyle de sömürüyü, ezilenleri vs) hatırlatan bu bayramın yıllar boyunca şiddetle, kan ve gözyaşıyla özdeş algılatılması çabasının kapitalist dünyanın ve emeği sömüren çevrelerin sinsi bir oyunu olabileceğini idrak ederek oyuna gelinmeyecek, dolayısı ile de daha güzel, anlamına daha fazla yaraşır şekilde kutlanacak 1 mayıslar diliyorum!
 
 


1734 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı