• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
GERÇEKLER İLİMLE Mİ AKILLA MI AÇIĞA ÇIKAR
29/10/2015
Psikiyatride akıl hastalıkları hariç, diğer tüm sorunlar bozukluk diye geçer. Ancak bunlara ısrarla hastalık muamelesi çekilir. Peki bu sorunlar neden hastalık yerine bozukluk olarak geçer? Hastalıksa kitaplara, literatüre açıkça hastalık olarak yazılsa olmaz mı? Hastalığa bu kadar meftun bir sektörde bu sorunlar halka yansıtıldığı gibi şayet hastalık olsaydı hastalık olarak geçmez miydi?
 
Bakın çoğu zaman gerçekleri anlamak için derin ilim değil; böyle çok basit soruları sorabilmek gerekir. Bunun için de fazla değil, birazcık aklımızı kullanmak kafidir. Aklı kullanmanın en temel göstergesi sorular sorabilmektir.
 
Oysa bozukluk hastalık demek değildir. Bozulma bir patolojiyi, anomaliyi değil; birilerince normal kabul edilen değerlerden uzaklaşmayı ifade eder. Tıpkı kültürümüz bozuldu, ahlakımız bozuldu derken olduğu gibi!
 
Ahlakımız, kültürümüz hasta oldu demek değildir bu; bizim normal dediğimiz, doğrusu şudur dediğimiz sınırdan uzaklaştı demektir. Bu değerler ne kadar normaldir? Bakın bir soru daha! Bu alanda normal ile anormal hep tartışmalı değil midir? Velev ki normal denilen bu sınırlar doğru olsun, haliyle de bir uzaklaşma bulunsun! Bunun birçok nedeni olabilir. Bu uzaklaşışın sebebi illa ki hastalık olmak zorunda değildir. Hastalık için hasta olan dokuyu, organı gösterebilmek gerekir. Tıp boşuna tahlil yapmıyor! Belirtilere bakmak hasta saymak için yeterli olsaydı tahlile ne hacet vardı? İnsanın gözü hasta olunca da ağrır, ekrana çok bakınca da! Ayrım için, hastalık denilen anomaliyi ispat için tahlil şarttır. Öyleyse tahlilsiz nasıl hastasın denebiliyor?
 
Yine depresyon için normal hüzünden farklıdır, daha ağır bir tablodur derler. Böylece insani duygu durumdan çok farklı olduğunu, hastalık olduğunu ifade ederler. Ancak bunu unutur, hafif seyreden depresyon diyerek hafif bir süreci bile hastalık sayarlar.
 
Bu paradoksu anlamak için de azıcık akılını kullanmak, bunun için de basit sorular sormak gerekir. Madem depresyon hüzün vb insani duygulardan farklıdır, daha ağır bir tablodur, öyleyse hafif seyreden depresyon türü ne demektir? Diye sormak gerekmektedir.
 
Hatta maskeli depresyon vardır. Maske takmış, bu yüzden kişinin farkında olmadığı sürecin bile depresyon sayılması mümkündür. "Kişi farkında olmadığına göre sen nasıl farkındasın? Tahlilin vs de yok" diye daha bir dizi soru da sorulabilir pekala!
 
Bunlar sadece birer örnek! Uzatılabilir. Görüldüğü üzere gerçekler soru sorunca yani aklını kullanınca anlaşılır. Ve yine görüldüğü üzere koskoca diye gözümüzde büyüttüğümüz sektörlerde anlaşılması güç tezatlar, çelişkiler, gariplikler bulunabiliyor.
 
Din sahası da böyle!
 
Bir yandan din ilahidir derler; diğer yandan ilahi olmayan, beşeri olan şeyleri, yani rivayetleri, hatta ulemanın görüşlerini bile din kabul ederler. Hani din ilahiydi? 
 
Burada da gerçeği anlamak için medreseler, ilahiyatlar bitirmeye değil; görüldüğü gibi çok basit sorular sorabilmeye (aklını kullanabilmeye) ihtiyaç vardır. 
 
Dini anlamak bu yüzden çok basittir aslında! Dini neden anlayamadık? Çok zor, çok teknik, çok bilgi işi zannettik de ondan! Dini ilahi kaynaktan değil; aracılardan öğrendik! Allah ey iman edenler diyerek bizi, hepimizi tek tek muhatap aldığı halde biz kendimizi bu hitaba muhatap bilmedik! Bu hitabın ilim ehline olduğunu zannettik!

Din ilimle anlaşılsaydı dinin, ümmetin hali böyle olur muydu?

Şiilerin, sunilerin, vahhabilerin, hristiyanların...
 
Hatta Yahudilerin, Hristiyanların, Budistlerin vs...
 
Başkasını tekfir edip kendilerini tek hak yolda gören hangi dinin yahut fırkanın ilim adamı yok ki? Gerçek ilimle anlaşılsaydı bunca farklı yol / yordam olur muydu?
 
Sorun ilim adamları olmadığından değil; ilim adamları olduğundandır esasında! Tarihsel sürece bakıldığında tüm dinleri tahrif edenler ilmi az olan geniş halk tabakaları değil; din / ilim adamı sınıfı olmuştur. İlim ile sadece saf vahiy olan ilahi dinlere bir sürü beşeri şeyler sokmuşlardır. İlim saf vahye sadakati hep yok etmiştir. 
 
Bakın dinin ilim işi olup olmadığını bize gösteren de yine sorular sorabilmek, dini literatürdeki adıyla aklını kullanabilmektir!
 
Allah sık sık "Ey iman edenler" der, herkesi tek tek muhatap alır. Herkesin tek tek derin ilmi var mıdır? Öyleyse Allah neden bizleri tek tek muhatap alır? Ben anlayamayacaksam bana hitap etmesinin anlamı var mıdır? Niye önce ilim ehline hitap etmez? Madem biz anlayamayız, ilim lazımdır, o zaman böyle olması gerekmez mi? Yaman bir hakikat, gizlenen bir gerçek yine soru ile açığa çıktı bakın!
 
Meshepler için "Derin ayrımları içermiyor ki, ufak, masum görüş farklılıkları" derler. Bırakın ufak olup olmadığını yahut masum oluşunu, söz konusu din ise görüş masum olabilir mi? Görüş din olabilir mi? Görüş din midir zan mıdır? Görüş yani zan ve tahminler bile din edinilmiş! Masummuş! Görüşler ufak ayrımlar olsa ne yazar olmasa ne! Sen görüşün kendisini din bellemişsin! Bakın gerçek yine soru ile çıktı meydana!
 
Allah boşuna demiyor sürekli akledin, siz hiç akletmez misiniz diye! Allah boşuna mı diyor, "İnsanların en kötüsü aklını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerdir" (Enfal 22) diye! Bunlarsa bizi asırlardır akla düşman etti, aklını işletmeye zındıklık dedi!
 
Bir hocaya tabiiyet şart derler. O halde biz nasıl akledeğiz? Tabiiyetin olduğu yerde akletmek olabilir mi, oluyor mu? Akıl hoca efendilere ipotek edilmiyor mu? Gassalın elindeki meyyit anlayışı ana prensip olmuyor mu?
 
Din ilim işi ise nasıl akledeceğiz? İlim gereken bir yerde kuru akıl nasıl işler?
 
Bakın örnekler verdim. Sonuç hep aynı:

Gerçekler soru sormaya, aklı işletmeye bağlı! 

Dinde sonradan ortaya çıkan her şey bid'attır derler, malum! Peki dinde vahiy dışında sonradan ortaya çıkmayan ne vardır? Öyleyse neden hiç kimse aşağıdakilere bid'at demez? 
 
Tarikatlar mı?
Cemaatleşmek mi?
Hadisler mi?
Tefsirler mi?
İçtihatlar mi?
Kıyası fukaha mı?
İcma-i ümmet mi?
Medreseler mi?
Fıkıf, kelam vb. şeyler yani dini denilen ilimler mi?
Mevlitler mi?
Maaşlı imamlık kurumu mu?
Bilali Habeşi ezanı okurken para aldı mı?
 
Bunların ve çok daha fazlasının hangisi dinde sonradan ortaya çıkmadı ki?
 
Sonuç
 
Gözünüzde büyüttüğünüz hemen her sektörde böyle yaman çarpıklıklar, akla durgunluk verecek gariplikler vardır.
 
Gerçekler her zaman ilimle değil; aklını kullanınca açığa çıkar. Hele hele de gizlenen, maskelenen, saklanan gerçekler... 
 
Bu yüzden Allah ilim ehline dinde ayrıcalık tanımaz. Dini ancak ilim ehli anlar, din çok zordur, şu şu ilimler lazımdır demez.

 Ya ne der? 

"Onu (dini, Kur'anı) yalnızca temiz akıl sahipleri anlar" der. (Ali İmran 7)
 
Yukarıdaki ayette Allah "...Tevil etmeyin, bu yetki bana aittir" dediği, açıkça bunu söylediği halde asırlardır o ayet şu manaya gelir; bu ayetin anlamı aslında öyle değildir, böyledir; filanca ayetin en az sekiz manası vardır vs. diyenlerden, böylece ilahi mesaja rağmen açıkça tevil vs yapanlardan gerçeği öğrenmek imkansızdır.
 
Allah indirilenle hükmedin, böyle yapmayanlar kafirlerdir, zalimlerdir dediği halde asırlardır indirilmemiş olanla yani rivayetlerle, ulema görüşleriyle vs. hükmedenlerden gerçeği beklersek ne acıdır ki sonuç hüsran olmaya mahkumdur.

(Bakın indirilenle hükmetmeyenlerin esasında kimler olduğu da yine aklını işletince ortaya çıkıyor.)


 



1067 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı