• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
İNANÇ İNKAR İŞİNE NASIL YAKLAŞMALI
26/05/2016

Değerli bir meslektaşım "Klasik dini eğitimle büyüdüm! Allah'a aşkım çok fazla! Fakat ayetler bana basit geliyor. Allah'ın kitabında kendinden sık sık bahsetmesi bana saçma geliyor, bu konuda sizin düşünceleriniz benim için çok önemli" demiş! Ben de bu konuda çoğu kişinin benzer şeyler yaşadığını bildiğimi için bir yazıyla cevap vermeyi uygun buldum!

Hemen belirtmem gerekir ki inanma işinde hiç kafa karıştırmayan açmazlar/paradokslar olmadığını söylemek oldukça güç! Ben itikat işini inanma ya da inkar şeklinde karşımızda duran iki zorunlu seçenekten en akla yatkını olarak görüyorum! Tıpkı evlilik gibi! Evlilik de öyledir. En kusursuz, en mükemmel yaşama şekli değildir evlilik. Sadece diğer zorunlu seçenek olan bekarlıktan nispeten daha iyidir, daha uygundur. Din ve inanma işine de böyle bakmak gerekir. Bu konuya bence Hz Ali'nin "Ya varsa" sözündeki mantığıyla ve tamamen akılcı bir üslupla yaklaşmak gerekiyor. 

İnanma işinin şüphesiz akla tam oturmayan bazı yönleri var lakin bu yine de diğer seçenek olan inkardan her zaman için daha mantıklıdır, daha makuldür. Akıl en ufak bir olasılığa karşı ihtiyatlı olmayı telkin eder. Var olmamız, çevremizdeki canlı ve cansız evren bunun en güçlü kanıtıdır. Dolayısıyla bir yaratıcının olması kuvvetle muhtemeldir. Yoksa hiçbir şey kendi kendine olmaz. Yaratıcı varsa din, kitap işinde zaman zaman akla tam yatmaz gibi görünen bazı hususlar bulunsa bile yine de bu ihtiyat prensibi gereği hareket etmek, Hz. Ali gibi düşünerek "Ya varsa" demek ve ona göre bir itikati anlayış geliştirmek bana daha akılcı bir yaklaşım gibi geliyor.

Öte yandan "Bana şöyle geliyor, ayetler basit gibi görünüyor, Allah kendinden niye bu kadar çok bahsediyor, bu bana saçma görünüyor" gibi cümlelerle ifadesini bulan subjektif yargılarımızı nesnel gerçekler gibi de görmemeliyiz kanaatini taşıyorum! Bu birkaç kişiye böyle gelebilirken başka kişilere hiç de öyle gelmeyebilir! Malum çoğu subjektif yargımızı nesnel veriler değil; zaman zaman sağlıksız da olabilen duygusal ve bilinçaltı süreçler de belirleyebiliyor. 

Bir çok kişi aslında mantıklı gerekçelerle değil hissi tepkilerle ve duygusal/psikolojik sebeplerle inkara yönelir. Örneğin Allah niye sakat insan yarattı, niye (haşa) adil davranmadı gibi! Bu konuya "O Alemlerin rabbi ise istediği gibi davranır, kimseye hesap vermeye de mecbur değildir" şeklinde de cevap verilebilir. Burada (haşa) bir adaletsizlik dahi olsa bu Allah'ın olmadığına değil; en fazla adil olmadığına delil olabilir. Buna rağmen bir çok kişi bu tür düşünce hatalarıyla meseleyi inkar boyutuna taşır, genelde hissi sebeplerle inkara yönelir.

Meslektaşımın örneğindeki hususa gelince! Bugün bir lider bile kendinden bahsedilmesini severken alemlerin rabbi olan bir gücün kitabında biraz olsun kendisinnden bahsetmiş olması bence çok değildir! Böylesi muaazam bir güce bunu çok görmemek lazım gelir. Bakın ben de böyle bakıyorum bu meseleye! Demek ki bu hususlar subjektif hususlar ve herkes farklı farklı algılayabiliyor. Kaldı ki ben nesnel olarak baktığımda Kur'anda Allah'ın dikkat çekecek ve rahatsız edecek derecede kendinden bahsettiğini düşünmüyorum açıkçası!

Bir diğer yanılgımız da mantık algımız hakkındadır. Mantığımıza yatmayan şeyleri hemen reddetme ve inkar etme eğilimine sahibiz. Oysa şu hayatta mantığımıza yatmadığı halde var olan çok şey mevcuttur. Mesela ufacık kara deliklerin koskoca galaksileri yutmasını hangi mantık kabul edebilir? Güneşin milyonlarca yıldır yandığı halde potansiyelinden bir şey kaybetmemesi, ısı ve ışığında hiç azalma-eksilme olmaması bana hiç de mantıklı gelmiyor. Öyle ya, yanan her şeyin mantıken önce azalması, sonra da tükenmesi gerekir. Ama görüyoruz ki hiç de öyle olmuyor! Yine dünya fişek hızında döndüğü halde en ufak bir sarsıntı hissetmiyoruz! Burada da böyle!

Bu ve daha da çoğaltabileceğim örnekler akıl ve mantık çok çok önemli olsa da din/iman işinde tek mutlak ölçüt olmaması gerektiğini, bunun en azından kainat ve din hususunda daha fazla böyle olduğunu gözlerden ırak tutmamak lazım geliyor.

Özetle

Din işinde çoğu kişi gibi benim de kafamı karıştıran hususlar var! Mesela ben çok genç yaşta ölen kişilerin imtihanlarının yarım kaldığını düşünüyorum, bunu anlamakta hala zorluk çekiyorum! Başka aklıma yatmayan hususlar da bulunuyor! Bunun, din işinin yakinen içinde olan ve akılcı yaklaşan, aklını kullanan çoğu kişi için de bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Ancak yukarıda da belirttiğim üzere şu hayatta bu konuda daha fazla seçeneğe sahip değiliz. Ya inanacağız ya inkar edeceğiz. Ben her şeye rağmen birincisini ikincisinden daha akıllıca buluyorum! Birinci ikincisinden bana daha gerçekçi, en önemlisi de daha kazançlı geliyor. Bu işe biraz da kar - zarar, kazanç - kayıp gözüyle bakmamız icap ediyor. 

İnkarın bize kazandıracağı hiçbir şey yok! Şahsen ben inanmamız için bir tek delil bulunsaydı da geri kalan tüm işaretler aksini gösteriyor olsaydı dahi inanmayı seçerdim, kendimi bunun için zorlardım. Riske girmeyi istemezdim. Aksi bir kabulün kaybettireceği çok şey söz konusu! Dediğim gibi bu konuda Hz Ali gibi düşünmek ve "Ya varsa" şeklinde bir mantıkla yaklaşmak gerekiyor.



1152 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı