YAKLAŞAN BÜYÜK TEHLİKE: ÇOK UYANIK OLMALIYIZ ÇOK

Site Bilgi Panosu

“Eğer bir şey öğrenebileceksem en kötü düşmanımı dinlemek için yirmi mil yürürüm.” Gottfried Leibniz

Önerilen Linkler

Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net

YAKLAŞAN BÜYÜK TEHLİKE: ÇOK UYANIK OLMALIYIZ ÇOK

02/07/2016

Şayet haberler doğru ise IŞİD ülkemize savaş açmış! Demek sırada ülkemiz var, demek Libya, Cezayir, Irak, Suriye derken sıra bize geldi! Global silah ve inşaat lobilerinin gözü doymuyor! Çok uyanık olmalıyız çok!

Din iman, parti pırtı kavgasının sırası değil! Ya hep birlikte var olacağız ya da maazallah Irak'a, Suriye'ye döneceğiz! Radikalizme geçit vermeyelim! Radikalizmle hep birlikte mücadele edelim!

Bunun ilk şartı din hizmetlerinde Diyanet dışı kişi, kesim ve yapıların sağda solda, mahalle ve sokak aralarında din hizmeti veriyoruz adı ve maskesi altında ideoloji aşılayarak örgütlenmelerine müsaade edilmemesidir.

Bu arada Türkiye IŞİD'i değil ilimli denilen muhalifleri destekledi! Ancak bu büyük bir strateji hatasıydı çünkü Suriye'de devlet otoritesinin zayıflamasına ve ic savaşın uzamasına, haliyle de IŞİD vb. radikal çetelerin bu bataklıkta daha çok büyümesine yol açtı! Burnumuzun dibinde bir bataklık kurulunca büyüyeceği, büyüdüğünde derinleşeceği, derken burada hızla üreyecek olan sivri sineklerin bize de sıçrayabileceği pekala öngörülebilmeliydi! Gerçi neredeyse tüm dünya muhalifleri desteklerken biz desteklemeseydik ne değişirdi, orası da ayrı bir konu!

Radikalizm ve dinci bağnazlık dünyanın sorunudur. Hele hele bu coğrafyada yaşayan bizler için bu çok çok daha büyük bir problemdir! Radikalizmle mücadele onu besleyen, ona ilham ve argüman veren, ona motivasyon sağlayan yanlış dini kaynaklarla mücadeleye bağlıdır. Radikalizm bir sonuçtur! Sadece sonuçla mücadele sebeple mücadele verilmeden imkansız bir çaba olacaktır!

Bu akımların daha düne kadar uykuda olması bizi aldatmamalıdır. Daha ziyade geleneksel dini kaynaklardan beslenen, dini ideoloji haline getiren ve din maskesini kullandığı için kolay kolay fark edilemeyen bu sinsi tehlike ilk fırsatta harekete geçecek çok büyük bir beka sorunumuzdur!

Bu konuda üç temel çare mevcuttur.

Bir: Dinin sadece Kur'an olması gerçeğinin hızla yayılması, dindeki fikri parçalanmalara ve bağnazlıklara kapı açan, icazet veren paralel zan kaynaklarının din olmaktan çıkarılması!

İki: Bu akımların büyük ölçüde demokratik rejimlere (mevcut sistemlere) tepki üzerine kurulu bir dini ideolojileri olduğu için onlara bunun yanlışlığını Kur'an perspektifinde ispat edecek, diğer hurafeci öğretilerin geçersizliğini ortaya koyacak ilmi ve fikri çalışmaların hız kazanması!

Üç: Diyanetin misyonunu daha iyi yerine getirmesinin sağlanması!

Dolayısıyla Diyanet asla kaldırılmamalıdır! Bugüne kadar ülkemiz Orta doğuya dönüşmemiş ise, insanlarımız klasik orta doğu zihniyetinden uzak kalabilmiş ise bu büyük ölçüde Atatürk'ün kurduğu Diyanet sayesinde olmuştur! Diyanet ortadan kalktığında her mahallede kurtarılmış dinsel bölgeler oluşacaktır, din daha da fazla dinciklere ayrılacak, her sokakta lokal din adaları / parselleri oluşacaktır. Derken radikal akımlar hızla güçlenecektir. Bugün Almanya'da vs her cemaatin, tarikatın ayrı bir camisinin olması ve çoğunun birbirinin camisine bile gitmemesi bize bu konuda ibretlik bir örnek olmalıdır. Prensip olarak Diyanet olmamalıdır, bu teoride doğrudur, lakin bu coğrafyada yaşamanın özel koşulları ve gereklilikleri olduğu da asla unutulmamalıdır!

Diğer yandan bir din bu kadar ayrışmayı, itişmeyi, kutuplaşmayı, kamplaşmayı, kavgayı, nefreti körüklüyor, tüm bu fitnelerin motivasyonu oluyorsa o din Allah'ın dini değildir, olsa olsa şeytanın dinidir! Bırakalım artık inanç eksenli kavgaları! Yetmedi mi! Bıktırdı, usandırdı artık!

Allah bile bu dünyada en azılı zalimlere dahi mühlet veriyor, hemen tepemize ebabil kuşlarını yollamıyor, hemen tepelerine taş yağdırmıyor! Biz kimiz ki! Bırakalım ak koyun kara koyun yarın belli olsun! Artık din iman üzerinden verilen anlamsız, fitneden başka bir şey olmayan kavgalara ve kutuplaşmalara son verelim! Bize ne o hak yolda yahut bu yanlış yolda! Biz Allah'ın dininin bekçileri miyiz! Biz Allah'ın haşa vekillerimiyiz! Allah elçisine bile sen karışma, sen vekil değilsin onların üzerinde, sen sadece bildir mesajımızı, ötesini bize bırak demiyor mu! Sorunumuz kraldan çok kralcı olmamızda! Sorun bize rahatın batmasında! Sorun cahil, nankör olmamızda ve sürekli kaşınmamızda!

Sorun aynı kitaba iman ettik dedikleri halde bin fırkaya bölünen, dört kişi bir araya gelse iki saat içinde asgari üç fırkaya bölünmeden yapamayan klasik orta doğu zihniyetinden bir türlü çıkamayışımızda!

Sorun demokrasinin, cumhuriyetin, özgürlüğün ne kadar gerekli olduğunu, bunun dinin ruhuna ne denli uyumlu olduğunu hala göremeyişimizde! Sorun Allah'ın dini üzerinden güç, saltanat, ideoloji devşirmek isteyen yobaz kişi ve bağnaz akımlara saç ve sakallarına aldanarak prim vermemizde!

Sorun ne kadar katı olur ve bağnazlaşırsak o kadar makbul bir kul olacağımızı zannetmemizde! Sorun kişisel hata ve günahlarımızı daha radikal olarak telafi etmeyi bir marifet bilişimizde! Unutmayalım: Her aşırılık derin bir eksikliğin telafi çabasıdır!

Sorun esasında Kur'andan, onun ilahi, evrensel mesajından uzaklaşıp onun bunun algılarını, çıkarımlarını, zan ve tahminlerini yani kısaca görüşlerini din diye alıp kula kulluk etmemizde! Sorun aynı delikten belki bin kere ısırıldığımızı halde hala aklımızı işletmeyişimizde! Sorun Allah diye diye, din ve iman diye diye, cehennem, kabir, azap, yılan, çıyan ve zebaniler diye diye yani bunlarla korkutup araya her türlü yalanı ve dolanı din diye sıkıştıranlarca, böylece Allah'ın saf ve katıksız hanif dinini Allah + kul ortaklığından oluşan bir şirket dinine dönüştürenlerce, Allah'ın dinine ortak olanlarca, nefislerini bizlere din diye sunup bitip tükenmeyen din eksenli kavgalara fikri malzeme sunanlarca aldatıldığımızı hala bir türlü görmek istemeyişimizde!

Yorum Yaz

1416 kez okundu. Yazarlar