• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
SORUN: CELLADIYLA AYNI DÜŞÜNENLERLE SAVAŞ

EN ZOR SAVAŞ:  CELLADIYLA AYNI DÜŞÜNENLERLE MÜCADELE

Hemen hemen her alanda, en çok da bizim sağlık sektöründe öyle vahametler yaşanıyor ki. Hem de istisnasız herkesin feryat ederek karşı çıkmasını gerektirecek cinsten bunlar.

Ama öyle olmuyor. Birkaç babayiğit kişinin dışında kimsenin sesi çıkmıyor. Dışındakiler bu trajedinin yanında çelik çomak oyunu gibi kalan işlerle meşguller.

Bunu düşününce insan bir an için ben mi yanlış görüyorum acaba diyor, kendinden şüphe edesi geliyor. Mesela ben yoksa gördüğüm rüyamı diyorum bazen, gözümü birkaç kere kapatıp açtığım bile oluyor. Hatta zaman zaman elimin üstündeki eti tırnağımla sıkıyorum. Bakalım acı duyacak mıyım, bakalım sahiden rüyada falan mıyım diye.

Birkaç cesur yüreğin de aynı şeyleri tespit ettiğini görünce yüreğime su serpiliyor. Tamam, şimdi daha da eminim artık doğru yolda olduğumdan diyorum ardından. Denizin dibine doğru inmekte olan heyecanım aniden bulutların üstüne çıkmaya başlıyor.

Bu sefer de insanlardaki, hele hele de toplumun önünde gittiği söylenen anlı – şanlı – unvanlı kişilerin adeta ölülerin sessizliğini andıran duyarsızlığını, hangi mantıkla ve duyguyla toplumların cellatlarıyla aynı sessizlikte kalabildiğini anlamaya çalışıyorum peşinden. Önce alandaki sorunları, sonra bunları anlamaya çalışmak… İş yerimde de hasta ve danışanları… Anlama çabası hiç bitmeyecek anlaşılan.

Sonra bu çabama her derde deva denilen bilim ile cevap bulamıyorum. “Din ayrı bilim ayrı” deseler de bu bilimin konusu gibi duran meseleye bile yine din yetiştiriyor; en sahici, en hakiki görünen cevabı!

“Hayırlı işler zordur” diyor din, özetle. Çünkü bu işin ucunda Allah’ın rızası, onun sonunda ise sonsuz bir mükafat olan cennet var diyor. Bir alim, “Cennet ucuz değil” diyor mesela!

Evet, gerek en doğrusu dururken en vahim yanlışların yapılmasının gerekse bunlara muhalefet liderinin açılışta yaptığı “bu ülke çok güzel” cümlesi kadar bile ilgi göstermeyenlerin bu duyarsızlığının cevabı sanırım burada yatıyor.

Hayırlı işler yapmanın herkese nasip olmayacak kadar önemli bir mesele olmasında…

Aslında her devirde böyle olmuştur bu. Bir kişi çıkabilmiştir ancak, “Dünya düz değil, yuvarlaktır” diye haykırabilen! Çoğunluk “doğru” demek olsaydı bugün dünyayı hala düz diye belliyor olacaktık belki de!

Bir kişi olarak çıkmıştır Hz. İsa yola. Peygamber efendimiz (SAV) de ilk başta bir kişi idi. Sonra iki oldu, sonra üç… Ama yığınları ikna edebilmek kolay olmadı!  Bu güzel ülke için çok şeyler yapan büyük liderimiz Mustafa Kemal de tek kişi sayılır, çıktığı yolun başlarında.

Demek ki çoğunluk doğruluğa delil değil. Öyle ise az olmak da yanlışa…

Bize, ona, şuna, oradakine düşen doğrunun yanında duran, ona omuz veren aza bakıp da morali asla bozmamak. “Doğruların ilk başlardaki kaderidir, yalnızlık” demek… Ufacık bir kase mayanın koca bir kaptaki sütü nasıl da değiştiriverdiğini düşünmek sonra da!

En önemlisi de, kendimiz için milyarları bir çırpıda kolayca harcadığımızı, ama sıra bir fakire yardım etmeye gelince elimizin bir anda nasıl da titreyiverdiğini anımsamak… Böylece hayırlı işlerin ne kadar zor olduğunu, çünkü ucunda sonsuz mükafatlar sakladığını hatırlamak. Ardından, Allah’ın bunu herkese kolay kolay nasip etmeyeceğini de tabi ki!

VELHASIL

“Her değerli şey az kişide bulunur. Mücevher, elmas böyledir mesela. İman da böyledir, amel de. Aynı şekilde doğru ve güzel işlerin  sahibi azdır. Çünkü hayırlı işler mükafatı bol işlerdir, o yüzden herkese nasip olmaz” diyelim; gördüğümüz her yanlışla ve kötülüklerle bıkıp usanmadan mücadeleye devam edelim!

Doğru zamanda doğru yerde durmak bizden; doğru neticeye varıp varamamak ise Allah’tan diyerek…

 Psikolog

İzzet Güllü

  
2909 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın