• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
HABER: ÇIKAN SAĞLIK HABERLERİNİN TEFSİRİ

Basında klasik bir sağlık haberi:

“Haftalarca devam eden öksürük, ciddi bir hastalığın belirtisi olabilir. Uzmanlar, 3 haftadan daha uzun süren öksürüğün akciğer kanseri ya da verem gibi hastalıkların belirtisi olabileceğini açıkladı.

Havaların soğumasıyla, kişinin boğazında meydana gelen tahriş öksürüğe yol açıyor. Uzman Dr. Yelda Turgut, öksürüğün 3 haftayı geçmesinin akciğer kanseri ya da verem gibi hastalıkların habercisi olabileceği söyledi.

Öksürükle ilgili en büyük sıkıntının sigara içenlerin bu şikayeti önemsemediğini belirten doktorlar, öksürüğün şiddeti ve süresi arttıkça baş ağrısı, idrar kaçırma, uyku bozukluğu ve kusmaya neden olabileceği gibi; kalpte ritim bozuklukları, yemek borusunda yırtılmalar, bayılma nöbetleri, kaburga kırıkları, gözde kanamalar ve boyunda fıtıklaşma gibi sorunlara da yol açabileceğini ifade etti. Öksürükle birlikte yüksek ateş, terleme ve kilo kaybı yaşanıyorsa uzmanlar, hastaların mutlaka bir doktora başvurmaları gerektiğini belirtti.”

TÜRKÇE TEFSİRİ

Bu tip yazılar ne hikmetse sabit aralıklı pekiştireçler olarak, yani düzenli olarak telkin – servis ediliyor piyasaya. O sebeple azıcık da olsa işkillenelim; biraz olsun yukarıdaki haberi eleştirel bir gözle analiz edelim diyorum!

Dikkat ediniz: Üst cümlede öksürük hakkında (tek başına) ciddi bir hastalık belirtisi olabilir deniyor. En alttaki bağlama cümlesinde ise başka belirtilerle beraber zikredilerek, şunlar – şunlarla birlikte olursa mutlaka hekime gidilmesi gerektiğine değiniliyor.

Eğer öksürük (girişte değinildiği gibi) tek başına ciddi bir hastalık belirtisi olabiliyorsa neden başka belirtilerle birlikte görülünce (son cümlede bahsedildiği üzere) doktora başvurulması gerektiği öğütleniyor. Yahut, eğer öksürük tek başına o kadar önemli değil ise, başka belirtilerle anlamlıysa neden ilk başta (tek başına bile) “öksürük ciddi hastalık belirtisi olabilir” deniyor.

Yine bu günlerde ekranlarda vs. malum, saman nezlesinin reklamı yapılıyor. “Kutsal tıp” gerçek hastalıkları çözdü; toplumlardaki hasta ve hastalık sayısını azalttı! Sıra saman nezlesine kadar geldi sanırım.

 

AMAÇ VE SONUÇ

Maksat milleti kaygılandırmak, hatta korkutmak! Böylece hastanelere hasta akışını hızlandırmak…

Malum, artık hastadan ve hastalıktan beslenen koca bir sektör var.

Malum, artık her hastane hasta sayısını artırmakla yarışıyor, övünüyor; düşürmekle değil.

NEDEN ELEŞTİRİYORMUŞUM, BİR DERDİM Mİ VARMIŞ

Neden bu işleri eleştiriyor muşum! Birileri bunun altında hep başka şeyler arıyor. Siz “hakkıyla” eleştirmezseniz eleştiren birileri mutlaka çıkar. Bu bugün ben olurum, yarın bir başkası olur. Aslında tıp okumak istemişim de okuyamamışım da; bazı aklı evvellere göre asıl neden bu imiş! Hemen belirteyim ki hiç öyle bir niyetim ve gayem olmadı. Mesleğimi aşık olmak derecesinde seviyorum. İnsanlara iğnesiz, ilaçsız; hiçbir alet ve edevat kullanmadan, yani yüzde yüz kendi öz – bilgi kapasitemle faydalı olabildiğimi görmek acayip derecede haz ve onur veriyor bana.

O HALDE HALA NİYE Mİ

O halde hala niye mi eleştiriyorum!

Peygamber efendimiz bir hadisi şeriflerinde buyuruyor ki:

“Eğer benim bildiklerimi bilseydiniz çok ağlar; az gülerdiniz.”

Bu gerçeği kendi durumuma uyarlayayım:

Sevgili okuyucular; bu sektörde, özellikle de kendi alanımda şayet benim bildiklerimi bilseydiniz ya oturur, “Bana ne ya, salla başı al maaşı” derdiniz. Böylece eleştiriyi düşmanlık zanneden, dolayısı ile daha dostunu - düşmanını dahi ayırt edemeyen nice kişinin açık boy hedefi haline gelmezdiniz. Ya da kağıdı - kalemi elinize alarak kılıçları çeker; skandal boyutundaki yanlışlıklarla savaşa tutuşurdunuz!

Ben bu sonuncusunu tercih ettim.

Size de tavsiye ederim!

Hayat esasında bir insanlaşma sürecidir. Bu nedenle ya bir yol bulan ya bir yol açan ya da (hiç olmazsa) yoldan çekilen olmak gerekiyor.…

Yine peygamberi deyimle ya bir kötülüğe elimizle ya dilimizle tavır almak; bunu da yapamıyorsak (hiç yoktan iyidir diyerek) kalben tasasını bari güdebilmek icap ediyor.

Ancak, kesinlikle ve kesinlikle kuyunun ağzına düşen bir taş olmaktan uzak durmak lazım geliyor.

Bilirsiniz; kuyunun ağzına düşen bir taş ne kendisi su içer ne de başkasının içmesine müsaade eder!

Psikolog

İzzet Güllü

  
2320 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın