• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
METOT: ALGIYI DEĞİŞTİR; HASTALIĞA DÖNÜŞTÜR

< Resmi nasıl görüyorsunuz? Aslında yatay çizgiler düz ama siz eğik görüyorsunuz! Dolayısı ile burada göz değil; algı sorunu var! İnsanoğlu sadece gözü bozuk olduğu zaman değil; algısal sebeplerden dolayı da sorunlu algılayabiliyor demek ki. Mevcut ruhsal yardım statükosu işte tamamı bu kabil olan ruhi durumlar için faturayı algıya değil; göze çıkarır >

Sıkıntıya semptom derseniz önce adı anksiyete olur.

Ardından da, "Demek ki hastaymışım" diye düşünmeye başlayacakları için insanlar hasta olurlar.

Biri olunca diğerinin olması gayet doğaldır; çünkü bu eşyanın tabiatı gereğidir.

Bir de, “Çok tehlikeli, literatürde var” vs. dediniz mi insanlar sadece hasta olmuş olmakla kalmazlar; akın akın kliniklere doğru koşmaya da başlarlar.

Aynı kavramsallaştırma mantığı ile sürekli, "Azap oldu kapladı her yeri" derseniz kış önce olumsuz bir mevsime; ardından da insanlar için yeni bir stres kaynağı haline dönüşür.

ALGIYI DEĞİŞTİR, HER ŞEY DEĞİŞSİN

Ünlü bir düşünür, "Bu asrın en büyük keşfi, algıları değiştirmekle hemen her şeyin değiştirilebileceğinin öğrenilmiş olmasıdır" demiştir.

Sahiden algının insanların ve dış dünya üzerindeki öneminin keşfi, atom bombasını icat etmek kadar büyük bir öneme haizdir.

BU BAĞLAMDA

Önce iyi seçilmiş kavramlar sokuluyor devreye. Sonra bunlar sık sık tekrar ediliyor.

Bu kavramlar kısa sürede algıları biçimlendiriyor. Böylece algılarımızın ipi elimizden alınıyor.

Algı değişince doğal olarak düşünceler ve duygular değişmeye başlıyor. Çünkü kişi için gerçek, algıladığıdır.

Artık bu sinsi sürece hizmet etmeyen çok az şey kaldı. Ana haber bültenleri dahi bu değirmene su taşır hale dönüşmüş vaziyette.

ÖRNEK

Kar hayatı felç etti 

Kış her tarafı esir adlı

Kış erken bastırdı

Kış cehennem azabına dönüştü

Şükür kar yurdu terk ediyor

Şükür artık güneşli günler geliyor (sanki kışın ortasında bu iyi bir şeymiş gibi)

Kış...

Kış...

Kış...

vs. diye diye muhteşem bir mevsim olan kışa ilişkin algılarımız şekillendiriliyor.

ALGIYI DEĞİŞTİR, HASTALIĞA DÖNÜŞTÜR

Böylece kışın sevgi, coşku, neşe, heyecan gibi duygularla olan doğal bağı koparılıyor; lafzı kaygı, korku, sıkıntı ile özdeş bir hale dönüştürülüyor.

Fıtri kod değiştiriliyor; zihinlerimizde kavram ile duygular arasında yeni bir çağrışımsal bağ kuruluyor. Derken muhteşem bir mevsim olan kış bile zihinlerimiz ve ruhlarımız için büyük bir stres faktörü haline getiriliyor.

Psikoloji söyler: Her şeyi olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz.

Böylesi önemli bir iş biz sıradan insanların kendi uhdesine bırakılır mı hiç!

Bırakmıyorlar da haliyle!

Sadece MODA ile neyi nasıl giyeceğimize karar verilmiyor artık. ALGI ile neyi nasıl düşüneceğimize de karar veriyorlar. 

SONUÇ

Algılarımız, haliyle psikolojimiz yönetiliyor. Bu nedenle her faktör sinsice kurgulanmış.

Artık ekranlar, yazı ve makaleler, bazı doktor tavsiyeleri, NLP, Kişisel gelişim türü çoğu uygulamalar hasta ve hastalık ile dönen kapitalist tedavi statükosunun değirmenine su taşıyor. Bu değirmen de önce belirtiye semptom diyor, birkaç belirtinin bir araya gelmesine sendrom yahut bozukluk damgasını yapıştırıveriyor ardından. Beyinde bir patoloji olmasın isterse. Oldu mu size yeni bir hastalık daha!

Statüko semptom, sendrom, bozukluk, serotonin, risk yüksek, tehlike var, intihar olasılığı korkutmalarıyla; ayrıca telkin, propaganda, mantıksal çarpıtma, bazen düşünene saldırma bazen de tuhaf bir suskunluk haliyle ama ne yapıp edip bu haksız ve insanlara zarar veren şöhretini yaşatmaya devam ediyor.

ARADAKİ FARKA BAKIN

Nöroloji titremeye bakarak, göğüs hastalıkları sadece öksürük vb. belirtilere bakarak hemen epilepsi yahut hastalık var demiyor. İnceliyor, şayet altta bir bulguya ulaşırsa titremeyi ya da öksürüğü vs. hastalık sayıyor. Belirtileri sadece ipucu kabul ediyor.

Bu statüko ise titremenin yani belirtilerin bizatihi kendisini bozukluk sayıyor.

Sıkıntıya anksiyete, üzüntüye de depresyon diyor. Birkaç belirti varsa ve şiddeti de azıcık fazla ise hastalık sayılması için kafi!

Hatta şiddeti azsa bile…

Hafif seyreden depresyon diyor ona da! Hiç belirti vermese bile depresyon sayabilme kudreti mevcut yani. Ona da maskeli depresyon diyor.  Yapıştır etiketi; olsun hastalık! Hastalık oldu mu hasta işi kolaydır. “Hastalık var” de yeter ki. Sonra millet hastaymışım, hasta mıymışım, iyileşebilir miyim diye düşüne düşüne zaten hasta olur. Sen hastalık üret; hastayı beyin üretir zaten ardından! Dedim ya düşüne düşüne zaten hasta olur ondan sonra millet!

Mesaj açık: Maskenin altında olanı sen bilmezsin; ben bilirim. Sen istediğin kadar yırtın depresyon değilim ben diye. Gözüme kestirirsem seni depresyona öyle bir sokarım ki ben!

ÖNCE MANTIĞA BAKIN SONRA DA OTURUP ÇAY DEMLEYİN

Yoğun halsizlik, hızlı nefes alıp verme, terleme, hatta titreme, konuşmada güçlük, hızlı kalp çarpıntısı vb. Bakın kaç belirti saydım; çoğu da bayağı şiddetli. Sizce bu kişinin hastalığı nedir?

Belirtilere de sayısına da şiddetine de aldanmayın. Bu kişi az önce birinci gelmiş ve start çizgisine daha şimdi ulaşmış dünyaca ünlü bir atlettir.

Gördünüz mü belirtilere bakmanın yanlışlığını; anladınız mı bu statükonun içler acısı hastalık mantığını?

Hafif seyreden depresyon diyerek hafif sorunları bile çarkı içine alan, maskeli depresyon diyerek siz bilmezsiniz, gerekirse biz hiçbir belirti yokken bile sizi depresyonda sayabiliriz demeye getiren,

Kış mevsimi depresyonu yahut mevsimsel depresyon diyerek kışın en tabii ruh halini bile hastalık sayan,

Bunu yaparken de, “Olumsuz yaşam olayları sonrası yaşanılan hiçbir süreç hastalık değildir” ( yani pc başında çok oturunca ki göz veya baş ağrısı hastalık değildir) ve, “Kişilerin iş, mesleki ve toplumsal hayatta işlev kaybı olmalı” gibi en temel kriterleri bile göz göre göre yok sayan,

Yıllardır ruha doku ve organ muamelesi çeken,

3 – 5 dakikada milleti olmayan hastalık halleriyle kolayca etiketleyen,

Kansere bile psikolojik destek verilen bir dünyada ruhsal dediği sorunlar için bile psikolojik yaklaşımları dışlamış, işi sadece ilaca indirgemiş bir statüko bu!

O yüzden yabancı bir psikiyatristin bizzat itiraf ettiği gibi psikiyatri bir bilim değildir; güçtür.

Dikkat edelim.

Ununu başkalarının yiyeceği bir değirmene buğday taşıyan hamal olmamak için, hatta bu değirmende bizzat ruhumuzun un yapılmaması için biraz olsun bilgili ve uyanık olmak, daha da önemlisi bunun farkındalığı içersinde hareket edelim!

Bu yazıların amacı zaten sırf eleştiri olsun diye eleştirmek değil; maskeli gerçekleri göstermek, farkındalığınızı artırmak, böylece sizi koruyacak bir reçete işlevi görmek!

Bu statükonun zihinlerinizde hastalık algısı ve hastayım ben inancı inşa ederek bozduğu ruhunuzu tersi yönde bir algı inşa ederek düzeltmek! Düzelmeniz için kimyasal metotlara değil; doğru algı eğitimine, yeniden bir inanç inşasına ihtiyacınız var çünkü!

Tansiyonu tuz bozuyorsa tam tersini yapar da tuzu azaltırsanız tansiyon düzelir ya; aynen öyle!

Unutmayın: Hatalı algının ürünü olan sorunlar sadece ve sadece doğru bir algı kazanımı ile düzelir! 

Psikolog
İzzet Güllü

  
12222 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın