• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
PSİKİYATRİ NASIL "HASTALIK" ÜRETTİ

Önce tamamı bir duygu türü olan sıkıntıya, üzüntüye, kaygıya, korkuya vs bir ölçü koydu.

Bir şeyin şiddeti artınca niteliği değişmezdi oysa. Grip hafifken de şiddetliyken de griptir ama o azını duygu, çoğunu hastalık ilan etti. Çünkü hastalık imal etmeliydi, buna ihtiyacı vardı. Yola bu amaçla çıkmıştı. İlaç için hastalığa, hastalık için bir hekimlik dalına ihtiyaç vardı.

Sadece duygulara mı?

Düşüncelere de ölçü getirdi!

Hatta davranışlara da!

Onları da normal anormal davranış, olumlu olumsuz düşünce diye kategorize etti. Hem de kolayca. O tanımlayarak, ölçü koyarak, kategorize ederek hastalık üretir. Onun sorun, hastalık üretirken ki metodu bilim değildir, kanaattir. Hem de öyle bilimsel bir kanaat de değil, tamamen bozuk bir felsefi kanaat! İlaç lobilerinin dizi dibinde oluşan bir kanaattir bu. Bu yüzdendir ki hastalık ölçüleri sürekli değişir.

Böylece kitleleri durup dururken bir gurup duyguya, düşünceye, davranışa karşı aşırı duyarlı hale getirdi.

Şayet bir gurup duygu, düşünce, davranış anormal ise insan ona karşı ilgisiz kalabilir mi?

İlgisiz kalamazsa yoğunlaşmaz mı?

Yoğunlaşma olur da duyarlılık artmaz mı?

İnsan bir şeye duyarlı hale gelir de ondan etkilenmez mi?

Etkilenmemizin esas nedeni hasta olmamız mı yoksa artırılan bu duyarlılığımız mı? Hiç böyle düşünmediniz değil mi? Eminolun profesyonellerin de hiç birisi böyle düşünmedi.

Merdiven çıkarken ortaya çıkan kalp çarpıntısı etkilemiyor ama evde ortaya çıktığında deliye dönüyorsak bir kez daha düşünmelisiniz.

Yani demem o ki mesele statükonun bize anlattığı gibi bir hastalık yahut bozukluk meselesi değil. Mesele tamamen kodlanma ve kodlandığımız yönde etkilenme meselesi. Mesele doğru bilgi yanlış bilgi ve bu bilgi ile inşa edilen bir algı meselesi.

Neden son senelerde sorunlarımız yaygınlaşıyor ve biz bunlardan daha çok etkileniyoruz sanıyorsunuz?

Psikiyatri zihinlerimizi öyle kurguladığı, öyle kodladığı için! İnsan beyni kodlandığı yönde psikoloji üretir. Bir davranışı, mesela parkta öpüşmeyi ayıp diye kodlamışsa utanma hissi, suçluluk duygusu; normal diye kodlamışsa keyif, zevk vs üretir.

Niye bu sorunlar yaygınlaşıyor? Çünkü bu sahte bilim popülerleşiyor. Popülerleştikce de daha çok kişiye virüs yayıyor.

Bu, sadece bir örnektir. Hemen her sorun bu şekilde tıplaştırılarak ilaca müsait hale getirildi. Alışkanlığa bağımlık, duyguya bozukluk, korkuya fobi dendi.

Evet...

Örneğin sıkıntının azına duygu, çoğuna bozukluk dedi. Ardından da bozukluğa kaşla göz arasında hastalık muamelesi çekti. Bu sebeple bozukluk dedi zaten. Çünkü onu hastalık diye itelemek çok zor olmazdı. Ha bozukluk ha hastalık. Benziyor birbirine. En azından kavram olarak. O kavramları iyi kullanır.

Böylece en insani duygu türünü ilaca açık hale getirdi.

Daha sonra belirti varsa hastalık var diye diye belirtilerle hastalık arasında zihnimizde çağrışımsal bağlar kurdu.

Oysa o belirtiler, mesela halsizlik, isteksizlik, keyifsizlik, sıkıntı vs sadece hasta olunca değil, normal durumlarda da, mesela yorgunken de vardı. O bunu önemsemedi. Bu belirtilerin ikisi üçü bir araya geldiyse bunu hasta saymak için yeterli gördü.

Halbuki sevgilisinden ayrılan bir ergenin psikolojisi bile en az sekiz on belirtiyi aynı anda üretir. Hatta bir borç yükü altına giren de. Tıpta belirtilerin ortaya çıkması hasta saymak için yeterli değildir. Bu belirtilerin tahlil, tetkik neticesinde bizi altta bir anomaliye götürmesi gerekir. Psikiyatri için buna gerek yoktur. Bir kaç belirti bir araya gelmiş ise siz hastasınızdır.

O kitaplarında bozukluk geçen sorunları toplumlara hastalık diyerek çarpıtır. O bu konuda toplumlara yalan söyler. Ruhsal yardımda cinayete eş değer bir eksen kaymasına yol açar. Hastalık yokken hastalık var gibi yaklaşıp ona göre tıbbi tedavi düzenlemekten daha korkunç bir eksen kayması ne olabilir ki? Bu iletişimsel bir sorunu silahla çözmekten daha makul bir yol değildir. Neden mi iyileşemiyorsunuz? Çünkü hasta değilsiniz ve hasta muamelesi görüyor, alakasız bir yardım alıyorsunuz. Bu yoldan vazgeçilir mi? Asla. Psikiyatri mesleki varoluşunu bu çarpıtmaya ve onun yaşamasına borçludur.

Psikiyatri bu kadar kötü niyetli olabilir mi? Evet. Psikiyatri korkunç derecede kötü niyetlidir. Öyle olmasa bozukluğa hastalık der de algıyı, düşünce süreçlerini, psikososyal faktörleri vs yok sayarak meseleyi sadece serotonine indirger, bir ruhsal soruna eklem romatizmasına yaklaşır gibi sadece ilaçla yaklaşır mıydı? Sizce de burada bir niyet bozukluğu sorunu yok mu? Sahi, niyet bozukluğu neden hastalık sayılmaz ki? O da bir bozukluk değil mi sonuçta?

Evet... Belirti ile hastalık arasında mutlak bir bağ kurdu. Bir belirti sanki sadece hastaysak varmış, varsa mutlaka hastaymışız gibi sinsice bir hava estirdi. Bu şekilde bilinçaltlarımızı kodladı. Beyinlerimizi programladı. Hastanelerde basit bir soruya bile resmi giriş yapmadan cevap vermeyenler saatlerce ekranlarda programlar yaptı.

Böylece insanlar kaygı, korku gibi son derece insani duygular (bunlara belirti, semptom, hatta her birine tek başına bozukluk bile dedi) yaşarken bilinçaltının "Eyvah hastayım, eyvah hastalığım nüksetti" şeklinde tepki vermesi yani kaygı ve korku koşullanması geçirerek psikoloji üretmesi sağlandı. Evde ortaya çıkan kalp çarpıntısı psikoloji üretiyor çünkü bilinçaltınız onu hastalık nüksetmesi olarak algılıyor. Merdiven çıkarkenkini ise normal yorumluyor, hiç bir psikoloji üretmiyor. Sizi belirtiler, bu belirtilerin hastalık olması falan mı etkiliyormuş yoksa temeldeki hastalık inancınız mı? Bu inancı psikiyatri ve onun öz güveni düşük olan, ona yakın durdukça kendisini daha değerli hisseden psikoloji inşa etti.

Bu arada biz psikologların çoğu bozukluk ile hastalık arasındaki farkı bile bilmez. Bilenler de bu farka basit bir ayrıntı muamelesi çeker. Öyle olmasa bu trajik çarpıtmaya benden başka değinen ikinci bir profesyonel daha olurdu. Bozukluk ile hastalık arasında kırık ile çıkık arasındakindan daha büyük bir fark vardır. İkisini aynı görmek kırıkla çıkığı aynı görmeye, dolayısıyla da aynı tedaviyi uygulamaya benzer.

Tekrar mevzumuza dönelim. Artık psikoloji de üretilmişti ve hazırdı, adı da, tedavisi de...

Sonra terapiyi kenara itmeliydi.

Terapi olursa az ilaç kullanılırdı çünkü.

Onu da tedavidir, herkes yapamaz, zordur, özel eğitim gerekir vs diye diye yani yine bir hile ile kenara itti. Bu oyuna psikologların hemen hepsi geldi. 4 senelik fakülte eğitimini terapi yapabilmek yani bir kişi ile oturup da bir saat konuşabilmek için yeterli görmeyen nice psikolog 4 günlük paralı kurslara katılmayı terapist olmak için rahatlıkla kafi görebildi. Artık çoğunun fakültede aldığı unvan en sonlarda. Onun önünde iki üç günlük kurslarla aldıkları başka unvanlar dizili.

Çoğu hastanelerde 5,6 psikolog neden tek odada çalışıyor, niye ya terapi yapamıyorlar ya da aylar sonraya randevu veriliyor sanıyorsunuz? Sadece ilaç verebilmeyi, sadece ilaçla tedaviyi mazur ve masum gösterebilmek için. Hani iyi niyet nerede?

Artık sadece psikolojiler değil adı da hazırdı. Hem de ilaçla tedavisi, hatta sadece ilaçla tedavisi de...

Sorun hastalık değildi ama tedavisi tıbbiydi.

Sonunda artık acılar uzayabilirdi. Bu şekilde daha çok ilaç kullanımının önünde hiç bir mani kalmadı.

Bunun mazereti zaten hazırdı:

Bu sorun tıpkı şeker hastalığı gibi bir hastalık, kronik. Siz hiç terapiyle düzelen şeker hastalığı duydunuz mu? Ama bu sorunlar doğru bir terapiyle düzelebiliyor. Siz hala düşen şekeri, tansiyonu, B12 vitamini ölçen tıbbın azalan serotonini neden bir türlü ölçemediği sorusuna bu sektörün makul bir cevap verebildiğine inanıyorsunuz? Bu sektör en az 100 sene daha yani toplumun en az yarısını ilaç bağımlısı yapmadan bu hormonu asla ölçemeyecek, daha doğrusu ölçmeye yanaşmayacaktır. Madem bunlar da şeker hastalığı gibi bir tıbbi hastalık, buyurun tahlile yollayın hadi? Bu psikolog psikiyatrist düşmanı, kıskanıyor bizi dışında zeka seviyenize daha uygun cevaplar bekliyorum?

Ha bu arada hastalık olmayan sorunları bir hastalık kabul edip alakasız tıbbi tedavilerle çözmeye çalışma garabeti neticesinde sonuç alınamayınca suçlu hazırdır. Sorunun kendisidir. Kroniktir. Bu da yeterli gelmezse yedek bahane de hazırdır:

"Herkesi tedavi ettik, tek sen dirençli çıktın" propagandası...

  
1252 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın