Duyuru >>> Yazı ve makalelerimi cep telefonu üzerinden daha rahat okuyabileceğiniz www.senhastadegilsin.com adlı yeni web sayfam yayında... Yayında olan 3 adet kitabımı Trendyol'dan veya Minel Yayınevinin 0530 944 5006 no'lu telefonundan temin edebilirsiniz. Yayında olan kitaplarımla ilgili okuyucu görüşlerinin bir kısmına ise sol sütunda yer alan "Önerilen Linkler" bölümünden ulaşabilirsiniz. Güncel paylaşımlarımı YouTube kanalımdan ve @pskizzetgullu kullanıcı adlı İnstagram ve Twitter hesabımdan da takip edebilirsiniz. Bunun için sağ üstteki ilgili sosyal medya ikonlarını tıklayarak bu hesaplara daha kolay ulaşabilisiniz. Psikolog İzzet GÜLLÜ Videolarıyla hayatları değişen insanların çektiği ses kayıtlarını Youtube kanalımdaki "Canlı Tanıklar" kategorisinde dinleyebilirsiniz. Kliniklerde çözülemeyen sorunlar evlerde çözülüyor. Psikolog İzzet GÜLLÜ videolarıyla ve Sen Hasta Değilsin eseriyle nice uzak yerlerde ne çok hayatlar değişiyor. Tek yanlı her uyarıcı (bilgi, eğitim, sohbet, kanal, program vb.) şartlandırır ve robotlaştırır. Çok yönlü beslenmeyen her zihin bir süre sonra kalıplara ve klişelere hapsolur. Dinlediği hocaları, okuduğu kitapları, izlediği programları çeşitlendirmeyen insan özgür olamaz ve kendi zindanında yaşar.
İnternette kadın kırbaçlamaya dair çok sayıda video var. Lakin bir tanesi çok farklı. Sanki ilk defa günah işleyen bir insan görmüşler! Beş altı genç erkek, her biri elinde kırbaçla kadını sağlı sollu kırbaçlıyorlar. Kadının suçu ise dışarı tek çıkmakmış! Yüzüne, kafasına, her yerine dakikalarca vuruyorlar. Allah'ın koymadığı kanunları koyuyorlar. Allah'ın vermediği cezaları veriyorlar. Allah, din gününün (günahları yargılama gününün) tek sahibi benim dediği halde, din gününün sahibi ve yargı işinin ortağı gibi davranıyorlar, günah yargılıyorlar. Sonra da çıkıyor ve "Allah'tan başka kanun kural koyucu yoktur, O hüküm yetkisinin tek sahibidir, tek otorite O'dur" diyorlar. Bu kadar basit çelişkileri bile göremiyorlar. Günahkar insanoğlunun başkasına gelince bir anda melek kesilip günah yargılaması! Allah'lığa kalkmanın, başkasının ilahı olmaya kalkışmanın ve riyakarlığın bir resmi olsaydı eğer, kesinlikle bu olurdu. Bu coğrafyaya önce din eğitimi değil; önce felsefe, önce mantık, önce düşünce, önce algı, önce sorgulama eğitimi gerekiyor. Gerçekten de akıldan ve bilimden uzaklaşan toplumlar asla iflah olamıyor. Hayatta tek hakiki mürşidi ilim ve fen olan milletlerle tek mürşitleri Ahmet efendiyle Mehmet efendi olanların hali ortada!
Demokrasi kültürü ya hiç oluşmamış ya da geç oluşmuş, böylece çok yönlü zihinsel girdilerden uzun süre mahrum kalmış, en önemlisi de tek yanlı ve sınırlı kaynaklardan beslene beslene zihnen gelişmemiş ve olgunlaşmamış toplumlar üretilmiş zeki fikirleri, yazıları, filmleri vb. takdir de tercih de etmezler. Çünkü bunlar onlara kendi yetersizliklerini hatırlatır. Bu sebeple, kendi idrak seviyelerine daha yakın üretimleri tercih ederler. Bu onlara, "Ne var sanki! Bunu biz de yapabiliriz" duygusu verir. Bu duygu ise derin bir haz kaynağıdır. Bu yaygın olgu, hemen her alanda daha üst düzey üretimleri değil, genel eğilimi memnun edecek, onlara kendilerini iyi hissettirecek sığ yapıları/yapımları teşvik eder. Her alandaki yozlaşmanın bir diğer temel nedeni de budur. Bir çivi bir naldan, bir nal bir attan, bir at bir kumandandan, bir kumandan bir ordudan, bir ordu bir devletten eder demişler. Aslında koskoca bir devletten eden şey sadece basit bir çividir. Zincirleme gelişen bu nedensellik ilişkisini fikirler için de düşünebiliriz. Bir fikir üzerine ideoloji kurulur. O ideoloji üstüne yaşam tarzı oturtulur. Yaşam tarzı üzerine ise kin, öfke, nefret, kavga... Hatta savaş, acı, zulüm ve göz yaşı. Ya da sevgi, barış, kardeşlik. Ve gelişme, kalkınma, refah... Dikkat edilirse olumlu veya olumsuz yönde gelişen tüm zincirleme sonuçlar ilk olarak fikirle başlıyor. İşte bir fikir bu kadar önemlidir. En büyük güç bilgi ve fikirdir. Amerika'yı her alanda bu denli güçlü kılan da sahip olduğu bilgi ve ürettiği fikirdir. Geri kalan, taassup içinde boğulan ülkeler de aslında bilgisizliğin, fikirsizliğin ya da yanlış fikirlerin eseridir. Bir fikri üreten de onu doğru ya da hatalı kılan da algılama becerisidir. Algılama becerisi doğru yöndeki çabalarla hem oluşturulabilir hem de geliştirilebilir. İsabetli ve yaratıcı fikirler ancak doğru algıların ürünüdür. Doğru algılama kapasitesinin gelişmesi ise daha ziyade sorgulama ve analitik düşünme çabasının içselleşmesiyle ve bir kültür haline gelmesiyle mümkündür. Maalesef ülkemizde birçok insan dindarlaştığı ölçüde, çoğulcu bir toplum olarak barış içinde yaşamamıza vesile olan demokratik kültüre ve cumhuriyet değerlerine düşman haline geliyor. Demokrasi, laiklik ve Atatürk nefreti adeta imanın 7. şartı haline getirilmiş durumda. Bu durum orta ve uzun vadede ülkemiz için ciddi bir beka sorunu oluşturmaktadır. Hemen her alanda nice yeni fikirler ve bakış açıları geliştirmiş deneyimli bir psikolog olarak bu konularda da elbette söyleyecek çok sözüm var. Bu sebeple, son derece özgün detaylara ve çok önemli püf noktalarına değinen, haliyle de birçok hususta ezberleri bozan son 9 makalemi özellikle okuyun, okutun ve paylaşın. Din üzerinden kin ve nefret tohumları eken, demokrasi iklimini ya hiç oluşturamayan ya da zaman içinde yok eden toplumların perişan hali ortadadır. Bu konuda duyarlı olalım. Unutmayalım ki cehaletin ve ondan kaynaklanan bağnazlığın bedeli çok ağırdır. Bağnazlığın ve gericiliğin eskiden beri el altından hep beslendiğini, hem hiziplere bölerek ayrıştırmak hem de aklı, sorgulamayı ve bilimi değersizleştirici çabalarıyla toplumu geri bırakmak için sinsice bir enstrüman olarak, bir silah olarak kullanıldığını sakın unutmayın. Fevzi Çakmak'ın dahi ta o tarihte dediği gibi, bu yapıların bir çoğu emperyalizmin ileri karakollarıdır. "Onların işi istişareyledir (ortak akılladır)" ayeti Cumhuriyetin, "Senin dinin (yolun) sana, benimki de bana" ayeti de laikliğin ve demokrasinin en temel dini referansıdır. Bunları ve daha fazlasını öğren. Bilgi özgürleştirir, cehalet köleleştirir. Dini ideoloji haline getirerek ve dini duyguları kullanarak hayatın her alanında hakimiyet tesis etmeye çalışan özgürlük karşıtı otoriter dinci hiziplerin seni kendine, ailene ve çevrene karşı dinsiz/imansız gibi hissettirmesine izin verme. Bu vb. konularla ilgili panzehir paylaşımlar yayında. Takipte kal. Terapilerin temel amacı değişim sağlamaktır. En etkili değişim aracı ise telkindir. Ancak modern tıp ve modern psikoloji kadim bir olgu olan telkini ihmal etmiştir. Telkin sistematik (düzenli) olarak yapılan tekrarın adıdır. Düzensiz olarak yapılan tekrar, velevki tekrar olsa da telkin değildir. Bir tekrar düzenli bir biçimde yapılınca telkine dönüşür ve ancak o zaman sonuç üretir. Zira ancak bu şekilde içselleşme sağlanır. Bir toprak parçası rastgele adımlarla değil, peşpeşe gelen düzenli adımlarla patikaya (yola) dönüşür. İşte o zaman gidip gelme kolaylaşır ve ulaşım sağlanır. Telkin ağaçtır. Kimisi ondan odun yapar, kimisi mobilya. Benim terapi anlayışım telkin değildir, telkin üzerine kurulu bir sistemdir.
Hatalı algı, hatalı koşullanmalar, bazı yaşam olayları vs bir duygu, bir düşünce ortaya çıkarırsa adı hastalık.
Daha beterlerini, aşağıdaki gibi gerçek semptomları ilaç ortaya çıkarırsa adı yan etki yani cici etki.
Yerseniz! Yerseniz!
Aşağıda antidepresan ilaçların bazı yan etkilerine örnekler veriliyor.
İnsani bir duygudan, son derece normal bir düşünceden kurtulmak için bunları göze almaya/satın almaya psikiyatrik tedavi diyorlar.
Yerseniz!
Aşağıda antidepresan ilaçların bazı yan etkilerine örnekler veriliyor.
İnsani bir duygudan, son derece normal bir düşünceden kurtulmak için bunları göze almaya/satın almaya psikiyatrik tedavi diyorlar.
Yerseniz!
Önce tamamı bir duygu türü olan sıkıntıya, üzüntüye, kaygıya, korkuya vs bir ölçü koydu.
Bir şeyin şiddeti artınca niteliği değişmezdi oysa. Grip hafifken de şiddetliyken de griptir ama o azını duygu, çoğunu hastalık ilan etti. Çünkü hastalık imal etmeliydi, buna ihtiyacı vardı. Yola bu amaçla çıkmıştı. İlaç için hastalığa, hastalık için bir hekimlik dalına ihtiyaç vardı.
Sadece duygulara mı?
Düşüncelere de ölçü getirdi!
Hatta davranışlara da!
Onları da normal anormal davranış, olumlu olumsuz düşünce diye kategorize etti. Hem de kolayca. O tanımlayarak, ölçü koyarak, kategorize ederek hastalık üretir. Onun sorun, hastalık üretirken ki metodu bilim değildir, kanaattir. Hem de öyle bilimsel bir kanaat de değil, tamamen bozuk bir felsefi kanaat! İlaç lobilerinin dizi dibinde oluşan bir kanaattir bu. Bu yüzdendir ki hastalık ölçüleri sürekli değişir.
Bir otogalerinin parkına arabamı bıraktım. Ertesi gün geldim ne göreyim. Bakıyorum ediyorum arabam yok. Öğrendim ki adam yanlışlıkla benim arabayı satmış. Pişkin pişkin gülümseyerek parasını ödüycez, geri alamayız, müşteri Hatay'da, o da hurdaya vermiş diyor.
Yahu 2005 model araba, modeli yeni sayılmaz tamam da daha 78.000 km'de olan tertemiz bi araba hurdaya mı gider diyorum, alaycı bir şekilde gülümseyerek yapacak bişey yok diyor. Ara belki daha vermemiştir diyorum. Gizli saklı bir köşede telefonla arayıp gelerek yok, gitmiş diyor. Ve işim var diyerek çıkıp gidiyor.
Daha fazla bişey desem silah falan kullanır diyorum. Kendi dükkanı, haklı olur. Bu haklılık fikri onu cesaretli kılabilir. Bunu düşünüyorum. Aklıma ilk gelen yarın molotof hazırlayıp adamı çalışırken dükkanıyla beraber ateşe vermek.
Öyle kötü oldum ki. Az önce uyanınca fark ettim. Allah'tan rüyaymış. Hala etkisi sürüyor. :) Cidden aynen bu rüyayı gördüm az önce.