• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu

OKB'NİN DİNDAR İNSAN VERSİYONU: VESVESE

OKB NİN DİNDAR İNSANLARA YÖNELİK VERSİYONU: VESVESE (Takıntı) HASTALIĞI (ANOTOMİSİ VE TEDAVİSİ)

OKB'NİN DİNDAR İNSANLARA YÖNELİK VERSİYONU: VESVESE HASTALIĞI (ANOTOMİSİ VE TEDAVİSİ)

Takıntı hastalığının dini literatürdeki karşılığı vesvesedir. Bu sabah iş yerimdeki bilgisayarımı açtığımda bir okurdan gelen “hocam dini takıntılarla ilgili de bir yazı yazın lütfen” sözü üzerine daha henüz görüşmelerim başlamadığı için hemen klavyenin başına geçtim; bu yardım talebine de elimden geldiği, dilim döndüğü, aklım erdiğinde cevap vermeye çalıştım.

Dini yaşantı alanında ortaya çıkan bu takıntının bilinen adı vesvesedir dedim. Vesvese, sürekli gerçek dışı düşünsel telkin altında olmak, sonra da manasız yere şüpheye düşmek demektir. Bu benim tanımım, bu konuda pekala sözlüğe de bakılabilir ve sorunun özünün bu minvalde olduğu görülebilir.

Öncelikle söylemeliyim ki vesvese yahut tıbbi adı OKB olan bu hastalık adeta içimizdeki şeytan gibidir. Nedense ben bu hastalığı zeki, işi gücü bizle uğraşmak olan, bu yolda en kurnaz taktikleri kullanabilen dinamik bir varlık, adeta içimizdeki ikinci bir kişi olarak düşünmüşümdür. Eti ve kemiği olmaması dışında işlevleri itibariyle sahiden bu hastalık içimizdeki ikinci bir kişidir.

Vesveseyi, içimizdeki bu sinsi ve dinamik düşmanın dini yaşantısı güçlü olan kişilere yönelik olarak kullandığı özel bir taktik olarak düşünmek pekala mümkündür. Yani bu OKB hastalığı kişilere yaşantılarını, inançlarını, genel yapılarını vs. göz önünde bulundurarak yaklaşır, bir bakıma nabza gör şerbet verir. Bu sinsi ve kurnaz taktik icabı vesvese, dindar kişilere “şeytan bazen sağdan yaklaşır” sözünde olduğu gibi dini kaygılarını önceletecek, bu yöndeki hassasiyetlerini gıdıklatacak şekilde musallat olur.

_"Abdest aldım ama kabul oldu mu ki, sanki kabul olmadı gibime geliyor, çünkü içimde bu yönde bir his var."

_"Kollarımı az yıkadım galiba, çünkü içim tatmin olmadı, demek ki daha fazla yıkamalıyım."

_"(Gusül abdesti alırken) bedenimde kuru yer kaldı sanki, dur biraz daha su dökeyim. Olmadı, bu yetmedi, daha da fazla… Olmuyor, biraz daha… Daha da…"

BU SORUNUN DOĞASININ ANA KODU

Bir sorunla etkili mücadele edebilmek için evvela o sorunun doğasını doğru tanımak gereklidir. Dindar kişiler bu sorunu yani vesveseyi nefisleri gibi düşünmelilerdir. Zaten vesvese, nefis denilen ve sürekli kötülüğü isteyen yapının farklı bir kılık altındaki, dindarların hayatına girerkenki özel görüntüsüdür. O halde vesveseye nefisleri gibi bakmak, onu öyle algılamak - anlamlandırmak, sonra da "tıpkı nefislerine davrandıkları gibi davranmaları" gerekir.

Sürekli kötülüğü isteyen ve her fırsatta bunu telkin den nefse nasıl ki “nefsim böyle yap dedi, o halde yapmam gerekiyor, içimde yoksa tatminsizlik kalır” denmiyor, benzer bir biçimde aynı mücadele yaklaşımı vesvese telkinine karşı da kullanılmalıdır. Diğer bir anlatımla vesvese ile mücadelede nefisle mücadeledeki taktiğin aynısı hayata geçirilmelidir. (“vesvese = nefis” denilebilir demiştik).

VESVESE İLE MÜCADELENİN ŞİFRESİ

1.Doğru Ön Hazırlık Safhası: Öncelikle dini ritüellerinizin ana prensiplerini bir kağıda yazın. Örneğin abdestte kollar kaç kere yıkanır, gusülde farz nedir sünnet nedir, ağza kaç kere su verilmelidir, sağ ve sol omuzlardan kaç kere su dökülmelidir. Bunları biliyor olsanız bile daha da somutlaşması ve etkili olması bakımından bunları bir kağıda okunaklı bir şekilde yazın. Sonra bu dini ritüeli (tekrarlayan uygulamayı) bu kağıttaki düzene uygun olarak yapın.

2.Davranış Aşaması: …Ama’ya, fakat’a, lakin’e, öyle mi olmalıydı yoksa böylemi olsa iyiydi’ ye takılmadan, bu kağıttakilere bakın ve yapmanız gerekenleri yapın. Unutmayın, bir şey pek çok şekilde yapılabilir. Bazen istediğimiz için yaparız bazen de sırf yapmak zorunda olduğumuz için. Her ikisinde de yapılması düşünülen iş yapılmış olur. Ne ile, hangi duyguyla ve neden yaptığımızın çoğu zaman bir önemi yoktur.

Öyleyse yapılması gereken her iş sırf yapılması gerektiği için yapılmalıdır.

3.Duygulara Yaklaşım Aşaması: Sonra içinize dönüp bakın, hisleriniz “tatmin olduğunuzu” mu söylüyor yoksa “bir şeyler eksik kaldı” demeye mi çalışıyor. Muhtemelen içinizdeki vesvese sesi “olmadı, daha da uzatsaydın, bak için buruk, üstelik sıkıntı da var, demek ki olmadı” diyecektir. Desin, siz hiç aldırış etmeyin.

“Aldırış edilmemiş negatif hissiyatla hiç ortaya çıkmamış bir negatif hissiyat arasında ne fark vardır!"

“Negatif hissiyat sırf ortaya çıktığı için değil, siz bunu önemsediğiniz için sorun yaratıyor, sizi bu denli rahatsız ediyor. Hırsız evinizin önünde görüldüğü için evinizi soymuyor; onun bu adımları sizin kapıyı açık unutma davranışınızla karşılık görünce olumsuz sonuç gerçekleşiyor.”

Unutmayın:

Hisler irrasyonel duygulardır, çoğu zaman gerçeği yansıtmazlar. Yani içinizdeki his öyle dediği için siz öyle olmuş olmazsınız.

“Hislerinize yaklaşımınız rüyalara yaklaşımınız gibi olsun. Rüyada zengin olduğunuzu görünce “demek ki zengin oldum” deyip hemen ev araba almaya kalkıyor muyuz? Hayır! Neden peki? Çünkü rüyanın yaşanmış içeriğine rağmen günlük yaşam gerçeğimizi yansıtmadığını biliyoruz. Hisler de işte böyledir.”

( İyi hisle kötü his arasında ne fark vardır? Bir zamanlar iyi hisse kötü, kötü olanına da iyi deselerdi, hisleri beynimize şimdi olduğunun tam zıddı bir biçimde kodlasalardı şayet, bu hislerimize yine aynı şekilde mi tepki verirdik? Farklı tepki verince ise şuan olduğu gibi mi etkilendirdik, bunun üzerinde biraz düşünün. )

( Kurtulmak için her zaman savaşmak ve illa ki yok etmek gerekmez. Savaşmak bazen yok etmek değil, daha da körüklemek demektir aslında. Hislerin doğasına kulaktan dolma bilgilerle yaklaşanlar, bu işi basiretli bir gözle kavrayamayanlar hisleri yok ettirmek gibi bir kör dövüşüne neden olurlar. Bu mantık, arkamızdan gelen gölgemizle savaşa tutuşturulmaktan başka bir şey değildir. Oysa gölge ile savaşılmaz. Gölgeyle savaşmak gölgeyi değil, o gölgenin sahibini perişan eder ancak. Ya da bu klasik mantık, “kötü rüya gördün, etkilendin, bak kötü oldun. O halde rüya görmeni ortadan kaldıralım” düz mantığına benzer. Rüya görmek yok edilemez. Önemli olan rüyanın mantığını doğru öğretmektir. Kötü bir rüya görmemek ile kötü rüyanın kötü bir şey olmadığını öğretmek aynı psikolojik sonuca götürür. )

SONUÇ:

İçinizdeki düşman olan vesvese size “kirli kaldın, pis oldun, abdestin kabul olmaz, olsaydı içinde bu duygular mı olurdu” diyen yalancı bir ajandır.

Bırakın desin, herkes meşrebinin gerektirdiğini, işini, vazifesini yapıyor sonuçta. Ona işini yaptı diye kızmayın. Siz işinizi yapıyor musunuz, ona bakın.

Söz konusu siz ve yaşadığınız sonuç ise onun ne dediğinin değil, sizin ne yaptığınızın önemi vardır. Duymak demek illa ki inanmak zorunda olmak demek değildir. Duymak ama inanmamak da mümkündür. (Tıpkı hırsızın kapıya kadar gelmesi ama sizin kapıyı açmamanız gibi. Onun gelmesi önemli değil, sizin kapıyı açıp açmamanız önemli. Onun gelmesi sizin kapıyı açık unutmanız durumunda önemli olabilir ancak.)

Diyelim ki inandınız, bari inanmış gibi davranmayın. (Madem iyileşeceksiniz, ikisinden birini de yapın artık. Onu yapma bunu yapma ama iyileş. Bu işler bu kadar beleş mi böyle kardeş).

Evet, vesvese ajanını nezaketen dinleyin ama dediklerini yapmayın. Yapmamak için illa ki duymamak şartmış gibi davranmayın. Enerjinizi, işin kolayına kaçarak “vesvese demesin ki ben de yapmayayım” yanlış zemini üzerine yöneltmeyin. Önemli olan ne duyup duymadığınız değildir, duyduktan sonra ne yaptığınız ya da yapmadığınızdır. Yapıp yapmama işinde ise dediğim gibi, duyup duymamanın fazla bir önemi yoktur.

İçinizdeki his ya da düşünce size kabul olmadı derse, “yo oldu” da demeyin. Bu yaklaşım beyninizin öbür köşesinde bekleyen “ya olmadıysa” düşüncesini tetikler. Bu düşünce tetiklenince vesvese yine beslenmiş, aynı gıdasını almış olur. İstem dışı gelişen “Kabul olmadıysa” hissine karşı “olmamış olabilir, olmasın, iyileşince olur. Benim için şimdilik önemli olan halis niyetim ve iyileşmem” deyin. Yani umursamaz cevaplar verin. Gerçek dışı bir doğası olan vesveseye onu ciddiye alıp gerçekçi cevaplar vermek onu besler. Cevap verilmeli ama bu doğasına uygun, yani umursamaz olmalıdır.

DAHA DA ÖZETİ ŞU

1. Yapman gerekeni yap, içinde yaşaman gereken hisleri de yaşa bir süre, ne olur sanki. Sanki ilk defa yaşıyorsun, sanki eriyeceksin.

2. Artı, içindeki hislere bakıp adım atma, dışındaki gerçeklere bakıp at adımını.

“Bu iradeyi ve kararlı adımları makul bir süre boyunca sürdür,
Sonra da yıllardır kıvrandığın bu şeytani illetten ilelebet kurtul.”

Psikolog
İzzet Güllü