• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu

Psikiyatri

PSİKİYATRİYE GİTMEDEN ÖNCE OKU

1. Evvela sorunlarınızın adını internet ortamında dolaşan yazı ve makalelere bakarak koymaya çalışmayın. Bunun sanıldığından daha vahim sonuçlarının olduğunu bizzat gördüğüm vakalardan biliyorum. 

2. Unutmayın: Psikiyatride şikayetçi olunan her sorun bir hastalık demek değildir. Son dönemde yaşadığınız her belirtiyi bir hastalık olarak görmeye, diğer bir tabirle "hasta" olmaya, kendinizi illaki bir hastalık kategorisine sokmaya bu denli hevesli olmayın. Ben "hastayım" der, ortalıkta "şu belirtim var, bu şikayetim de..." diye eteğiniz tutuşmuş gibi dolaşırsanız şayet size bir teşhis koyacak mutlaka bulunur. Bu, bir… 

İkincisi, "Eğer hastalık varsa tedavi vardır." Bu gerçeğin ortaya koyduğu en önemli hakikat şudur: Hasta iseniz ancak o zaman ilaç kullanmanız gerekir. Çünkü ilaç bir tedavi ajanıdır. Psikiyatri ilaçları her sıkıntılı anınızda (tıpkı kafa dağıtmak için içilen içki ya da esrar mantığıyla) kullanılmamalıdır. 

İlaç kuşkusuz ki bir zehir değildir; ancak ilaçların birer şeker tableti olmadığı da unutulmamalıdır. O yüzden bir sorun yaşadığınızda, “Nasıl olsa güvencem var, zaten SSK da ödüyor” diyerek bedeninizi gereksiz yere "ilaç çöplüğüne" çevirmeyin. 

(Bu konuyla ilgili bir hastamın veciz bir anekdotunu aktarmak istiyorum. Çocuk aynı zamanda danışanım olan babasına, “Baba annemin neyi var, her gün hastanede” diye sormuş. Babası oğluna şöyle cevap vermiş: ”Oğlum annenin bir şeyi yok, SSK’sı var!”

3. Bir psikiyatri uzmanınca sorunlarınıza herhangi bir “hastalık” teşhisi konulduğunda hekiminize, “Bu işlemi ne kadar sürede yaptığını, bu alanda hastalık teşhisinin üç - beş dakikada nasıl konabildiğini” sorun, bunun cevabını mutlaka isteyin. 

4. Bu alandaki sorunlar doku, organ hastalıklarına benzemez. Duygu, düşünce, davranış boyutu ile sosyal kökeni, çevresel ve ailevi, kişisel yönleri de olan, adı üstünde "psikolojik" sorunlardır bunlar… O halde gittiğiniz uzmanın size birebir psikolojik destek yahut terapi almanızı önerip önermediğini mutlaka sorgulayın. 

(Çağdaş Batıda tamamen bedensel görünümlü -kanser vb- hastalıklara dahi psikolojik destek verilirken bizde psikiyatrik sorunlarda bile bundan imtina edilmesi, bu alandaki sorunların tamamına organikmiş gibi yaklaşılması ne kadar acı ve düşündürücü, değil mi! Hele hele bir de bunun "toplum yararı adına" denilerek yapılması! Allah'tan bu toplum artık o eski toplum değil!) 

Uzmanınızca, “Herkes terapi yapamaz, Terapi yapacak kimse yok ki…” denirse şayet (ki muhtemelen böyle denilecektir. Bu tutumun gerçek nedenini biz psikologlar gayet iyi biliyoruz), “…Yarım yamalak bile olsa eksik bir terapi hiç verilmeyen terapiden daha iyidir. Sorunlarımı çözemese bile en azından beni destekler. Bu ise sadece ilaç almaktan daha iyidir, yan etkisi bari olmaz” deyin, mutlaka bu "bütünleyici - destekleyici- çözümleyici" hizmeti hekiminizden talep edin. Aksi takdirde salt ilaçla tedavi iyileşme yolunda büyük oranda eksik kalacaktır. 


ÖNEMLİ: Psikiyatri ilaçları tek başına "yüzde yüz etkili olsalar bile" tedavinin zaten yarısıdır. Kaldı ki bu ilaçların etkinliği son yıllarda ciddi oranda tartışılmaktadır. Bu durumda terapisiz yardım ile tedaviniz önce % 50'lere, bir de ilaçların tartışmalı (düşük) etkinliği sonucu sağaltımınız neticede % 25'ler civarına düşürülmektedir. Aslında siz temelde % 25'lik bir yardımla ancak % 100 alındığında ortaya çıkacak olan bir sonucu, yani iyileşmeyi bekliyorsunuz demektir. 

O yüzden ilaçlar psikiyatride (alanın doğası gereği) tedavi kuşunun bir; terapi de diğer kanadıdır. Tek kanatlı tedavi kuşu sizi iyileşme diyarına (en azından her zaman için) kolay kolay uçurmaz. Belki bir süre uçuyormuşsunuz hissini vererek sizi biraz yükseğe çıkartabilir, evet…. Ancak oradan düşürmek daha da örseleyici olabilir. 

(“…O kadar ilaç kullandım, ama bir türlü iyileşemedim… Demek ki artık hiç iyileşemeyeceğim…” zehirli inancını pekiştirir. Eksik bırakılan tedavilerin bir diğer vahim sonucu da kişileri, "iyileşmenin önündeki en büyük engel" olan bu negatif algıya ve duyguya sokmasıdır…)

5. Hadi üç – beş ayı bırakalım. 1, 2, 3 yıldan buyana ilaç kullandığınızda çok daha fazla dikkat edin. “Bu nedir böyle… Bu kadar sürede yeni doğan bebekler kreş çağına geldi. Delice aşkla evlenen kaç çift ise evliliklerini çoktan tüketip de boşandı. Bu sürede hantal mahkeme sürecindeki pek çok dava bile karara bağlandı. Özü ve esası kimyevi bir madde ise bu ilaç, etkisi kimyevi ise madem, neden etki etmiyor. Daha neyi bekliyor… Karaciğerimi ya da böbreklerimi iflas ettirmeyi mi” diye sorgulamanızın vakti gelmiş de çoktan geçiyordur. Bunun nedeni muhtemelen tedavinizin ilaca indirgenerek yarım / eksik bırakılmış olmasıdır.

Psikolog

İzzet Güllü



BU BÖLÜMDEKİ TÜM SAYFALAR HENÜZ YAPIM AŞAMASINDADIR.

 

Her titreme sara nöbeti değildir.

O yüzden Nöroloji soğukta kalmış bir kişinin

"bedenindeki titremeye"

bakarak epilepsi nöbeti geçiriyor demez.

Ancak psikoloji / psikiyatri ayrılığın ayazında kalmış bir kişinin

"ruhundaki titremeye"

bakarak depresyon geçiriyor der!