• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
BİR PROFESÖR YALAN SÖYLER Mİ
10/10/2014
PROFESÖR YALAN SÖYLER Mİ
 
"Bir profesör yalan söyler mi? Mecbur kalınca söyler"

Belli televizyon kanallarında her sene düzenli olarak depresyon propagandası yapılır. İsmini vermek istemiyorum ancak bu kanal bile hep aynıdır. "Dünya sağlık Örgütü diyor ki" denilerek bu örgütün zamanın birinde yaptığı bir uyarı yeni bir açıklamaymış gibi belli aralıklarla sürekli servis edilir. 
 
Bu konuda bilirkişi olarak ekrana çıkarılan bir - iki tanıdık sima vardır. Yine bu klasik depresyon propagandasından birisine daha şahit olduk bu günlerde! Burada yapılan çok kısa röportaj içerisinde peş peşe tam üç yalan topluma gerçekmiş gibi sunuldu. Amaç bir fikri olmayanlar hakkında yeni bir algı yaratmak, var olan düşük profilli mevcut depresyon algısını da daha ürkütücü olan yeni bir algıyla değiştirmek olsa gerek!
 
Bu kısa röportajda iki - üç dakika içerisinde peş peşe ateşlenen üç - dört yalana göz atalım:
 
Birincisi: Depresyon çağın en... bilmem ne hastalığıdır deniyor. Bir defa depresyon bir hastalık değildir, bozukluktur. Bunu tüm mesleki kitaplar böyle yazar. Bir duygu durum bozukluğudur. Depresif bozukluk diye geçer. Bu tanımlama bir dil sürçmesi ürünü değildir. Bu bozukluk tanımlaması hastalık yerine dalgınlıkla kullanılmış da değildir. Hastalık olmadığı için bu soruna bozukluk denilmiştir. Bozukluk "sorun" manasında bir kavramdır. Ancak psikiyatri ısrarla bu mesleki ve bilimsel gerçeği çarpıtır, kitaplarında bozukluk diye geçen bu sorunu halka ısrarla hastalık diye pazarlar. Çünkü piyasaya hastalık olarak sunulan bir tıbbi malın alıcısı daha fazla olur.
 
Röportajdaki ikinci büyük yalan % 15 ölüm riski var söylemidir. Bu rakam depresyona giren her 100 kişiden 15'i ölüyor demektir. Bırakın gerçek rakamları bu oran sizce gerçek olabilir mi? Atılır ama bu kadar da atılmaz... Demek ki depresyonu kale alıp da kliniklere koşan kişi sayısında düşüş var! Bu yüzden abartılı bir rakamla haddinden fazla bir korku yaratılamaya çalışılıyor.
 
Üçüncü yalan: "Bir kişide öfke varsa, eskiden kızmadığı şeylere son günlerde kızıyorsa maskeli depresyondur." deniliyor. Bir defa öfke çoğu zaman stresten kaynaklıdır. Öfke çoğu zaman zihinsel yahut ruhsal yorgunluk nedeniyle ortaya çıkar. Yine son günlerde artması tek başına depresyon kriteri sayılan öfkeyi doğuran son günlere özel bazı nedenler (borç, iş yükü, iletişim sorunları gibi) olabilir. Yani öfke çoğu zaman doğal bir nedene bağlı doğal bir sonuç olarak ortaya çıkar. Ancak ünlü profesöre göre bunların bir önemi yoktur. Son günlerde artan bir öfke varsa bu maskeli depresyon olduğunu (olabileceğini falan değil bizzat olduğunu) gösterir. Tek bir kriterle depresyon tanısı aşamasına geçilmiş. Psikiyatri hızlı ilerliyor. Kişi az çok depresyonu tanır da "başka belirtim yok ki benim, nasıl depresyon oluyorum" derse "maskeli bu, başka belirtileri sen göremezsin ki, maskenin altında olanı ancak biz görürüz, hem de hiçbir tıbbi tahlil vs. olmadan" de ve geç...
 
Bahar depresyonu, kış depresyonu, hafif depresyon, major depresyon, iki uçlu depresyon, maskeli depresyon... Doğan ya da şahin marka arabalar gibi seriye bağlanmış, her kişiye hitap eden bir depresyon türü mutlaka var artık. "Depresyon normal bir duygusal hal değildir, ağır bir sorundur" derler ama "hafif seyreden depresyon" diye bir depresyon türü mevcuttur. Bu alanda çarpık, tutarsız, ironiyle dolu olmayan ne vardır ki!
 
Doğal mevsimsel geçişlere ruhun verdiği doğal geçici tepkilere bile mevsimsel depresyon denilir. Mevsimsel geçişlerde beyin mi bozuluyor yoksa beynimiz bu doğal geçişlere doğal uyum tepkileri mi veriyor? Bilim "mevsim dönüşleri, boşanma, göç, travma, ayrılık, sevilen kişi yitimi gibi belli yaşam olaylarına ve dönemlere vücudun verdiği tepkiler hastalık değildir" demiş, kimin umurunda... Bu ve artık unutulmaya yüz tutmuş diğer (ayırıcı) tanı kriterlerini düşün, gerek psikiyatrik bozukluk sayısı şuan istatistiklere yansıyanın onda birine düşmez ise gelin yüzüme tükürün...
 
Röportajda öfke tek başına maskeli depresyon göstergesi olarak anlatılıyor. Olabilir bile denmiyor, maskeli depresyondur deniyor. Bir belirti tek başına bir sonunun yeterli bir tanı kriteri oluyor yani. Maskeli... Yani siz anlayamazsınız, bunu ancak uzmanlar bilebilir mesajı! Peki maskeli ise sen nasıl biliyorsun? Elinde bunu saptamak için hangi görüntüleme yahut laboratuar tahlilin var? Gerek yok ki. Uzman olmak yeterli. Psikiyatri öyle diyorsa öyledir. O yüzden zaten ancak 100 kişiden sadece 12'sine doğru teşhis koyar da bunu bir kez olsun sorun görmez. Bu yüksek özgüvenle hala onu bunu iki - üç dakikada etiketlemeye devam eder.
 
Eskiden üç - beş belirti yeterli olurdu şimdilerde görüldüğü üzere tek bir öfke belirtisi bile kafi geliyor. Tıbbın diğer branşlarında belirti şayet altta bir patolojiye götürürse hastalık değeri taşır. Ancak psikiyatride buna gerek yoktur. Belirtinin bizatihi kendisi hastalık saymak için yeterlidir. Öfke varsa maskeli depresyonunuz vardır. Tıpkı öksürük varsa akciğer kanseriniz var demek gibi...
 
Son yalan da şu: Önce ilaçlı tıbbi tedavi, sonra çare olmazsa ilaç artı terapi...
 
Bu düpedüz yalandır. Hiçbir kitap böyle demez. Her tıbbi kitapta en etkili ruhsal tedavi ilaç artı terapi olarak yazar. Burada da göz göre göre yalan söylenmektedir. Depresyon gibi düşüncelerin, algının, bakış açısının yani psikolojik süreçlerin birebir olarak belirleyici olduğu bir sorunda ilk aşamada sadece (tek başına) ilaçlı tedavi gerekiyormuş. Şayet çare olmazsa ikinci aşamada ilaçla birlikte terapi devreye giriyormuş!
 
Birincisi bu çok büyük bir yalan ve halkı aldatmaktır.
 
İkincisi algı, düşünce, otomatik düşünceler, yanlış bilişler, algısal çarpıtmalar gibi içinde (teoride kendilerinin de kabul ettikleri) bir yığın psikolojik unsur barındıran bir soruna bir dahiliye hastalığına yaklaşır gibi ilk aşamada sadece ilaçla yaklaşan bir psikiyatrinin insan doğasına ve sorunlara doğru yaklaşıyor olabilmesi, haliyle de sağaltımda başarılı olabilmesi mümkün müdür? 
 
Yıllardır yazdığım halde hala tek bir cevap alamadığım meşhur sorumu yeri gelmişken yinelemek istiyorum: Dedikleri gibi madem beyinde kimyasal bir eksilme vardır, madem ilaçların içinde de bu eksikliği giderecek kimyasal madde mevcuttur. O halde neden her yüz kişinin yüzünde de başarılı olunamamaktadır? Neden çoğu kişide tedavi en az 6 ay, çoğu zaman 2, 3, 5, hatta 10 yıl sürebilmektedir? Bu kadar uzun zamanda tamamlanamayacak derecede engin bir kimyasal düşüş mü mevcuttur? Bu nasıl bir kimyasal düşüştür, bu nasıl bir ilaçtır ki her yüz kişinin tamamında da iddia edilen eksikliği bir türlü tamamlayamıyor, bu neden çoğu vakada aylarca, yıllar boyu sürüyor? Bir şeker ilacı şekeri anında dengeliyorken, bir tansiyon ilacı tek bir tabletle bile tansiyonu düzenliyorken, doğru dozda başlanmış bir antibiyotik en ağır enfeksiyonu bile sekiz on günde gideriyorken bu nasıl oluyor?
 
Diğer yandan etkili bir terapi ile tek başına iyileşen binlerce depresyon denilen vaka neyi ispat eder peki? Terapi ile yani soyut bir metotla beyindeki kimyasal bozulma tamir mi olmaktadır? Terapi ile kanser, verem, migren, gastrit, ülser tedavi olabilir mi? Madem dedikleri gibi depresyon da tıpkı bunlar gibi tıbbi bir hastalıktır, öyleyse neden sadece konuşmakla bile düzelen binlerce vaka örneği mevcuttur? 
 
Bu arada geçenlerde genç bir kıza ağır depresyon demişler. Hastanede yatmasının, ağır antidepresanlardan kullanmasının şart olduğunu söylemişler. Kız sahiden de en ağır depresyonun tipik tüm belirtilerini taşıyordu! Şu günümüz gençliği ve meşhur erkek tripleri işte. Kızın sevgilisi bir hafta geçmeden pişman olup geri geldi. Kızda bir sevinç, bir neşe, bir keyif sormayın... Kız birden ayağa kalktı, eski mes'ut günlerine geri döndü. Depresyondan eser kalmadı. Efendiler soruyorum size: Oğlan geri dönerken yanında serotonin mi getirdi? Bu örnek bir istisna değil, keşke öyle olsa. Bu alandaki benzer garabetlerin rutin bir örneği sadece.
 
(Bu yazımdaki verilere psikiyatri onlar depresyon değildir diyerek karşı çıkacaktır. Not: Bunların hepsi bir hekim tarafından depresyon teşhisi konulmuş kişilerdir)
 
Bu yazımda konu ettiğim yalan ve çarpıtmalar belli kişilerle sınırlı bir olgu da değildir. Ünlü bir Amerikalı psikiyatrist dünyada best seller olan bir terapi kitabında üst satırda depresyon kimyasal bir bozukluktur derken hemen altta (unutmuş olmalı ki) depresyonun tamamen düşünce hatalarıyla, algısal çarpıtmalarla vs. ilgili bir sorun olduğunu ifade edebilmektedir.
 
Velhasıl psikiyatri yalanlar üzerine kurduğu mesleki tahtını sürdürmeye, oluşturduğu hastalık algısıyla ve korkutmacasıyla zihinleri en tabii insanlık halleri üzerine kilitleyerek sorunların hızla yaygınlaşmasına hizmet etmeye devam etmektedir. Bu yüzden bu alandaki sorunlar bu branşın popülaritesindeki ve yaygınlığındaki artışla paralel bir biçimde artmaya devam etmektedir.


1663 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
7 Milyarı Kesip Doğrayacak Mıyız? - 16/01/2023
T.C. Teheccüde Kalkmıyor - 16/01/2023
Dini Olan Devlet Tağutlaşır
 Devamı