• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
NAMAZ KILMAYANLARI
11/01/2018

Namaz hakkında ortaya konulan korkutma başka hiç bir ibadet veya amel için yapılmaz. Zekat vermeyenler, sapıklar, katiller, kul hakkı yiyenler, hatta alemlerin rabbine şirk koşanlar ve zulmedenler için bile yapılmayan korkutma nedense namaz kılmayanlar için yapılır. Namaz kılmayanlar hakkında, Allah adına, vahiysiz hüküm bildirmek! Salat sadece namaza indirgenirken hiç sorun görmeyip sıra Kur'anda vakitleri ve şekli "alenen belli olmayan" namaz hakkında azap üstüne azaptan bahsetmek çok düşündürücüdür.

Oysa "Hiç bir şeyi eksik bırakmadık" denilen Kur'anda namaz kılmayanlara en ufak bir tehdit yoktur. Bilakis, "Vay o namaz kılanların haline..." denilmek suretiyle maun namazı kılanlara tehdit vardır. "Sizi ateşe atan neydi dendiğinde biz namaz kılanlardan değildik" şeklinde çevrilen ayet esasında salatı ikame edenlerden değildik anlamındadır. Salatı ikame namaz kılmak değildir. Çok daha fazlasıdır. Bu ayeti namaz kılmadıkları için ateşe atıldılar diye anladığımızda namaz dışındaki hiç bir günahın önemli olmadığı, sadece ateşe namaz kılınmadığı için girileceği gibi bir sonuç çıkar.

Namaz kılmayanların çoğu Allah'a karşı bir kibir içine girdiklerinden veya şükürsüzlükten vs ziyade nefse ağır gelme, tembellik gibi nedenlerle bu ibadeti yerine getirmez. Böylesine bir insani zaaf içinde olmanın en şiddetli azabı hak ettiğini söylemek zorlama bir hüküm olur. Oysa din işlerinde hüküm sadece Allah'a aittir. Bir yandan "Benim şefaatim ümmetimin büyük günah işleyenlerinedir" rivayetini hadis kabul etmek, büyük günah işleyenlere bile şefaat vaat etmek, öte yandan insani zaaflarla namaz kılmayanları koşulsuz bir biçimde, Allah'ın af ve mağfiret takdirine ipotek koyarak kesin bir dille cehenneme yollamak akıllıca ve dine uygun bir yargı değildir.

Sadece namazla salat ikame olmaz, tam tersine eksik kalır. Zaten salat ikame edilmediği, namaza indirgenerek eksik bırakıldığı içindir ki bu ibadet bir çok kişide arzu edilen sonucu doğurmuyor. Buradan da bellidir ki salatı ikame namaz değildir, çok daha fazlasıdır. Daha fazlasını terk etmeyi sorun görmeyip sadece namazın terkini sorun görmek samimi bir tutum değildir. Birileri namazı terk ediyorsa birileri de salatın ikamesini terk ediyor.

Namaz ibadettir. İbadet sadece ve sadece Allah rızası için yapılır. Amaç sadece Allah'ın sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmaktır. Bu elbetteki bir makamla karşılık görebilir. Bunun takdiri Allah'a aittir. Ancak cezasının olmaması gerekir. Çünkü ucunda cehennem vb bir ceza olan bir ibadet sadece ve sadece (saf) Allah rızası için yapılamaz. Cehenneme girmeme vb yan niyetlerle ve başka ek kaygılarla yapılır. Bu durumda niyet değişir, ilahi rızayı kazanmak tek amaç olmaktan çıkar. 

Bu konuda rivayet dininde deniyor ki:

"Namazı özürsüz kılmayan kimseye, Allahü

Teâlâ onbeş sıkıntı verir. Bunlardan Altısı
dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde,
üçü kabirden kalkarkendir.
Dünyada olan altı azap:
1- Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz. 
2- Allahü Teâlâ'nın sevdiği kimselerin
güzelliği, sevimliliği kendine kalmaz. (Namaz kılmayan çok sevimli insan var)
3- Hiçbir iyiliğine sevap verilmez. (Halbuki Allah kim zerre miktarı iyilik ettiyse o zayi edilmez der. Allah namaz yok diye diğer salih amelleri yok sayacak kadar adaletsiz bir ilah mıdır?)
4- Duâları kabûl olmaz. (Sanki namaz kılanların ki kabul oluyor. Olsaydı İslam alemi bu halde mi olurdu?)
5- Onu kimse sevmez. (Namaz kılmadıkları halde çok sevilen milyonlarca insan var oysa)
6- Müslümanların birbirlerine yaptıkları iyi
duâlarının buna fâidesi olmaz. (Müslümanların birbirine ettikleri dua kabul olsaydı halimiz böyle mi olurdu?)
Ölürken çekeceği azaplar:
1- Zelîl, kötü, çirkin can verir. (Yoo. Gayet güzel can veren sayısız namaz kılmayan insan vardır.)
2- Aç olarak ölür.
3- Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür.
Mezarda çekeceği acılar:
1- Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer.
2- Kabri Cehennem ateşi ile doldurulur. Gece,
gündüz onu yakar. Cehennem ateşi dünya
ateşine benzemez. (Allah rahman ve rahim değil miydi? Hem Allah dilediğini affedemez mi? Namaz kılmayanlara ceza vermeye mecbur mu yani?)
3- Allahü Teâlâ, kabrine çok büyük yılan
gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Her gün,
her namaz vaktinde onu sokar. Bir an
bırakmaz.
Kıyâmette çekeceği azaplar:
1- Cehenneme sürükleyen azap melekleri
yanından ayrılmaz.
2- Allahü Teâlâ, onu kızgın olarak karşılar.
3- Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır.)
Namaz kılmayanın ömründe, bereket olmaz.
Ömründe, hayır ve menfaat görmez. Ömrü
çeşitli hastalıklarla, sıkıntılarla geçer. Ma'nevî
huzûru olmaz. Sahip olduğu dünyalıklar onu
rûhî sıkıntıdan kurtaramaz." (Ömründe hiç hastalık görmeyen nice namaz kılmayan var.)
Kaynak: (İhya-u Ulumiddin) 

Tamamına yakını yargı / hüküm bildiren bu bilgilerin hiç birisi Kur'anda yok! Bu bilgiler Kur'anda olmadığına göre bunun adı indirilenle hükmetmemek değil midir? Kur'andan başka indirilen var mı?

Bakın Allah bu konuda ne diyor bize:

"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalim olanlardır" (Maide 45) Bir başka ayette ise Allah elçisine "Aralarında Kur'an ile hüküm ver" diyor. "Müşrikler seni Kur'anın dışına çıkarmak istediler" diyerek Kur'anın dışına çıkamayacağı belirtiliyor. Öyleyse bu bilgiler nereden, nasıl geldi?

Bu bilgiler indirilende yok! Demek ki şu şöyle olacak, bu şu cezayı alacak vb birçok hüküm verilirken bu iş indirilenle yani Kur'anla yapılmıyor.

Allah yine aynı konuya dikkat çeken bir ayette şöyle buyuruyor:

"Yoksa size mahsus bir kitab var da (bu hükümleri) ondan mı okuyorsunuz?" (Kalem 37)

Evet başka bir kitaptan okuyorlar. Başka kitaplardan veriyorlar bu hükümleri!

Elçiye isnat ediyorlar bu hükümleri! Oysa Allah elçinin tek görevi aldığını iletmektir diyor Maide 99 başta olmak üzere bir çok ayette!

Yine şu ayette elçinin sadece vahye uyduğunu, bunun dışında bir şey bilmediğini söylemesi isteniyor:

"De ki: 'Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum..." (En'am 50) Elçi ben sadece vahye uyuyorum, başka da bir şey bilmiyorum derken bu bilgiler elçi adına nasıl olup da din diye orada burada arzı endam ediyor?

Elçinin görevi sadece aldığını bildirmek ise -ki bu Kur'anda çok açıktır, zaten bu sebeple peygamberlere resül yani elçi denilmiştir, ayrıca sadece vahye uymaları tenbihlenmiştir- öyleyse vahiyde bildirilmeyen bu gibi hükümleri elçiye isnat etmek elçiye iftira, Kur'ana itiraz değil ise nedir?

Sadece vahye uyan bir elçi vahiyde yazmayan bu bilgileri ve hükümleri başka bir kaynağı / kitabı mı vardı ki oradan aldı da bize iletti?

 "Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?" (Kalem 36)

"Kahrolsun o zan ve tahminle yalan söyleyenler" (Zariyat 10)

 "Onların çoğu şirk koşarak inanır" (Yusuf 106)

"İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım" (A'raf 16)

Şüphesiz ki en doğrusunu sadece Allah bilir.

 



862 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı