• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
ALGI TAMİRCİSİ DİYOR Kİ (SON OLAYLAR HAKKINDA PSİKOLOG GÖRÜŞÜ)
21/12/2013
Müslüman kul hakkı yemez algısını müslüman hem kul hakkı yer hem yedirir hem de üstünü kapatır algısına çevirme riski bulunan zor bir süreçten geçiyoruz!

İktidar yolsuzluğun üzerine açıkça gittiği intibasını verebilseydi (belki de gitti ama o intiba verilemedi) de kamuoyu desteğini daha çok artırsaydı iyi olmaz mıydı? Bu neden yapılamamıştır?

Hükümetleri sanıldığı gibi bu tür olaylar değil; bu tip olaylar sonrasında sebep olunan hatalı algılar ve yaklaşımlar sıkıntıya sokar! O halde asıl önemli olan dışarıdan yapılan ve bazen iyi niyetli bazen de kötü maksatlı olabilen müdahaleler değildir; onlara nasıl karşılık verildiğidir, nasıl bir algı yaratıldığıdır.

Bu tür operasyonları veya müdahaleleri önlemek her zaman için iktidarların ellerinde olmasa bile bu algıyı oluşturmak verecekleri yaklaşımlarla tamamen kendi ellerindedir. Yani yaşanılan süreçte yıpranıp yıpranmamak tamamen kendilerine bağlıdır. O halde panik olmaya gerek yoktur. Sakin olmak gerekmektedir. En akılcı tepkiler en sakin psikolojilerden çıkar!

Çoğu zaman algı gerçeğin önüne geçer. Kişiler için gerçek; algıladıklarıdır. Gerçekte ne olduğu değil; nasıl bir algı yaratıldığı önemlidir. Bu süreçte ne yazık ki böyle güçlü bir algı oluşturulamamıştır! Yazık olmuştur! Ancak çok da geç kalınmış değildir.

İki yahut üç bakan çocuğu bir partinin köklü imajından, koskoca bir halkın desteğini ve güvenini sarsmaktan daha fazla nasıl önemli olabilir? Maalesef ki sanki böyleymiş gibi bir izlenim yaratılmıştır.

Tekrar vurguluyorum: Sorun iddia edilen yolsuzluk değildir; bu olayın üzerine gitme konusundaki çekimser görüntü, halkta uyandırılan şüphe ve güvensizliktir. Bunu anlamak çok güçtür.

Aynı gece polis müdürlerini görevden almak! Halkta uyandırıdğı algı: Demek ki korktukları bir şey var!

Ertesi gün iki ek savcı atamak ve onlara yetki vermek! Halkta Uyandırdığı algı: Demek ki üzerini kapatmaya çalışıyorlar!

Öbür gün savcılara bağlı operasyon yapma yetkisini almak, mutlaka en üst emniyet müdürüne verilecek genelgesi yayınlamak! Halkta uyandırdığı algı: Ucu bakanlara vs. dokunan bir suçla ilgili operasyon yapmadan önce en tepedeki amire yani (dolaylı olarak) bize haber vereceksiniz! Çünkü en tepedeki amiri biz atıyoruz!

İki bakan oğlu emniyet sorgusundan, savcıdan ve mahkeme aşamasından geçsin ve hapse girsin! Ama bir kere olsun "böyle bir olasılık var" dememek, dış mihraklar demeye devam etmek! Halkta uyandırdığı algı: Bizi saf yerine koyuyorlar!

Tüm ilgisiz polis müdürlerine operasyon yapmak! Bunların çoğunun kaçakçılık ve organize işler müdürü olması! Halkta uyandırdığı algı: Bir daha böyle operasyonlar yapın da görün bakalım!

Daha ortada sadece adli bir olay varken ve deliller ciddiyken peşin bir hükümle hemen "çete var" iddiası! Halkta uyandırdığı algı: Üzerimize gelir, ucu bizlere dokunan böyle operasyonlara devam ederseniz hepinizi çete kapsamına sokarız, haberiniz olsun!

Sonra kalkıp biz üzerini kapatmıyoruz, üstüne gidiyoruz denilmesi! Halkta uyandırdığı algı: Çok komiksiniz!

Bu kadar hatalı mesaj verip sonra da doğru anlaşılmayı beklemek ne kadar akılcı bir tavırdır? Bunca hatalı algı oluşturup sonra da kişilere bizi yanlış anlıyorsunuz diye kızmak doğru değildir! Millet böyle algılarken, siz böyle algılayacak bir yığın koz verirken onlar durumu nasıl sizin arzu ettiğiniz yönde algılayabilsin, bu mümkün mü? 

Bunlara hiç gerek yoktu oysa! Bunlar halkı boş yere tedirgin, güvensiz ve şüpheci yaptı! Bir bakıma suç kabullenilmiş ve bundan dolayı bir tedirginlik hali doğmuş gibi bir algıya sebebiyet verildi. Oysa karşılarında sağduyusu güçlü, eğitim ortalaması düşük olsa da suçun şahsiliği türü prensipleri basiretileriyle idrak etmiş bir kitle vardır!

Bunların yerine çıkıp sonuna dek bu operasyonun arkasındayız denilseydi, bu mesaj güçlü bir tonda vurgulansaydı mesele rutin bir adli olay olarak kalacak, gündemi dahi fazla işgal etmeyecekti. Bu hatalı mukabele neticesinde ilgili meseleyi bu noktaya taşımak hata olmuştur. Bireysel bir suç isnadı partinin tüzel kişiliği meselesi haline getirilmiş, mesele bu kişilikle özdeş gibi algılanmıştır. Gereksiz bir alınganlık yaşanmış, bu gereksiz ve abartılı alınganlık toplu müdafa ve agresif saldırı hatasını getirmiştir.

Yolsuzluk her dönemde olur. Hatta eski dönemlerde daha fazla olmuştur. Ak parti melekler partisi değildir. Kimse kimsenin kalbine, ahlakına yüzde yüz garanti veremez. Bu başbakanımızın bir kabahati değildir. O iyi niyetiyle birilerini ilgili makama atar, bu kişiler farklı çıkarsa yahut zamanla arzu edilmeyecek şekilde değişmeler - dönüşmeler olursa ne yapılabilir. Ortalama bir Türkiye partisidir Ak parti. İçinde sağ - sol eğilimli, değişik ahlaki ve felsefi yapıdan birçok kişi bulunmaktadır. Merkez partisidir yani. Sanki hepsini derin dini eğitimler almış gibi görmek, her bir ferde medrese mezunu din alimleri yahut mollalar gibi yaklaşmak ve böyle bir beklenti geliştirmek doğru değildir. Hepimize gelince verdiğimiz hata hakkını onlara gelince çok görmek, dahası bunları büyütmek ve geneline teşmil etmek çok yanlıştır. Artık abartma huyumuzdan veya indirgemeci algılardan kurtulmalı, olağan meseleleri son derece olağan görmeye alışmalıyız! 

Böyle görmek ve meseleyi abartmak ucuza oy devşirme uyanıklığıdır, bel altından vurmaktır, etik değildir. Milyonlara hitap eden koskoca bir partide bir - iki sıkıntılı kişi çıkması otomatik olarak bir partiyi toptan kötü, diğer siyasi akımları ise anında en doğru seçenek haline getirmez, getirmemelidir de! Bu gibi olaylarda ilgili parti oylarının çok düşmemesi halkın bu olayları tasvip etmesi yüzünden değildir; meseleyi böyle basiretli algılaması nedeniyledir; yani pire için yorgan yakmak istenmeyişi, sapla samanı gayet iyi ayırması sebebiyledir. Çoğu zaman sapla samanı halk gayet iyi ayırıyor, asıl ayırması gerekenler ayıramıyor ne yazık ki!

Bu süreçte benim anlayamadığım husus; münferit olgulara partinin tamamı zan altındaymış gibi yaklaşılması, bireysel olan ve bireyleri bağlayan suç isnatlarına; partinin tamamını hedeflemiş gibi toptancı ve aşırı alıngan bir refleksle karşılık verilmesidir; bu tutum yanlış olmuştur.

Bunun çok güçlü bir nedeni ülkemizdeki ucuz ve çok da ahlaki olmayan muhalefet anlayışı ve refleksidir. Her meselede hemen partinin bütününü hedef alan ve (çalışarak, üreterek değil de) yıpratarak yükselmeyi hedefleyen bu sakat muhalefet şekli muhatabın ister istemez toplu savunmaya geçmesine yol açmaktadır. Karşılıklı işleyen ve birbirini besleyen bu hatalı etki - tepki süreci yolsuzluklarla hakkıyla mücadele etmeyi bile olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahiptir.

Tekrar ediyorum: Bu münferit olayı tüm partinin var oluşu ve yok oluşu gibi algılamak yanlış olduğu gibi bunu partinin geneline teşmil etmek de muhalif sesler için uyanıklıktır, fırsatçılıktır, bel altından vurmaktır, dolayısı ile hiç ahlaki değildir.

"Mahkemeye intikal etti, gereken yapılıyor, hukuki süreç işliyor, mahkemelere güveniyoruz, herkes yargılanabilir, yargılanmak hemen suçlu demek değildir, bekleyip göreceğiz, bu süreç hukukun işlediğini gösterir" denilseydi bu kadar fırtına kopmazdı, herkes işine - gücüne bakardı.

İktidar bu meseleyi gereksiz yere üzerine alınmış ve hükmü şahsiyetiyle ilişkilendirmiş, rutin bir adli meselenin gereksiz yere bu denli büyümesine yol açmıştır!

Bireysel suçları tüzel kişilik için imaj bozucu bir tehdit gibi algılamak ve hemen savunucu bir mantıkla refleks göstermek haklı olarak yolsuzlukla mücadele konusunda bundan sonrası için beyinlerde soru işaretleri oluşturmuştur.

Bu süreç topyekun bir saldırı gibi görülmüş, çok katı ve topluca savunmaya geçilmiş, hatta ayaküstü ve peşinen hayali düşmanlar üretilmiş, hayali - kurgusal senaryolar devreye sokulmuş, nice masum kişiler ve kesimler zan altında bırakılmış, böylece halkta tedirginlik hali, şüphe ve güvensizlik doğmasına yol açılmıştır. Sıkıntı buradan doğmuştur! Şuan bir çok düşman dışarıda ellerini ovuşturmaktadır.

Yanlış bir algı ve ona bağlı olarak gerçekleşen hatalı bir reaksiyon sonucu bireyleri bağlayan sıradan bir adli mesele önce parti sonra da kutuplaşma ve kinleşme yani ülke ve devlet meselesi halini almıştır.

Velhasıl yine ifrat ve tefrite düşülmüş, itidal denilen çizgi yakalanamamıştır. İktidar hiç suç olasılığı yokmuş gibi yapmış, meseleyi sadece dış güçler meselesi olarak görmüş, bunu ortada bazı deliller varken yapmaya çalıştığı için inandırıcılık sıkıntısı yaşamıştır.

Muhalefet ise her zamanki gibi münferit bir olayı abartarak tüm iktidar suçlu algısı yaratmaya, böylece iktidarın imajını aşağıya çekerek kendisi yukarıya çıkmaya çabalamıştır, etik bir çizgiyi takip etmemiş, işin kolayını ve ucuz yolu seçmiştir. Bu iki zıt ve uç yaklaşım birbirini karşılıklı olarak beslemiş, ülke gündemi ve halk bu iki zıt kutup arasına sıkışmış kalmıştır. 



3094 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı