• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
RUHUMUZ NE ZAMAN ADAM OLUR
17/02/2013
Ruhumuz ne zaman adam olur?
 
Biz ne zaman "adam" olursak o zaman!
 
Yani?
 
Şöyle ki: 

Pasta börek günü onu bunu çekiştirmek yerine gün görmüş, birikimi taşmış, ufku açık, zihni temiz, ruhu doygun bir büyüğün sohbetini dinlemeyi yeğleyebildiğimizde...

Evlerimizde sadece eşya ve tabak - çanak dolabı değil; kitap dolabı da bulundurabildiğimizde...

Kendimize ya da ailemize fazladan alınacak her bir eşya için en az bir kitap alma cezası kesebildiğimizde...

Sonra da böyle bir cezaya can kurban diyebildiğimizde...

Çocuklarımıza harçlık vermek için, bunu hak etmeleri için beni sinir etmemen kafi yahut misafir gelecek örtüyü bozmaman yeterli... demek yerine düzenli kitap okuma şartı getirebildiğimizde...

Bedenimizin dışını giyimle, takıyla, tokayla süslediğimiz kadar beynimizin içini okuyarak, öğrenerek ışıl ışıl bezeyebildiğimizde...

Düğünlerde sürekli ve sadece takı - toka - bilezik takarak kuyumcu zengin etmek yerine eşlere evlilik mahremiyetleri, sağlıklı bir evliliğin temel prensipleri, evlilikte kadın ve erkeğin rolleri gibi konuları işleyen, içi zehir değil gıda dolu olan kitaplar hediye etmeyi seçebildiğimizde...

Sevgililer gününde partnerlerimize yaldızlı kupa bardak yahut kalpli yastık falan almak yerine kalbin paslanan gözeneklerini açan, en ufak bahanede bunalan çıtkırıldım ruhlara ferahlık iksirleri saçan ilaçlar yani kitaplar hediye etmeye başlayabildiğimizde...

Çocuklarımızı Pepe, Cinderella oyuncakları yerine kitap aldığımızda sevinecekleri şekilde eğittiğimizde...

Külüstür arabaya binenleri değil; hiç kitap okumayanları, ekrandan geçen alt yazıları okumayı okumaktan, pahalı ve lüks giyinmeyi gelişmekten sanan kof gelişmişleri ayıpladığımızda...

Son model arabaya binenlere değil de söz, tutum ve eylemleri derin bir bilgi ve kültür hazinesi üzerine binen gerçek zenginlere gıpta etmeyi başarabildiğimizde...

Bunun için azgınlaşmış nefislerimizi yenebildiğimizde...

Akşam yatana kadar kumanda elimizde sürekli ve nefes almaksızın televizyon okuma ve raflara bakarak kitap seyretme alışkanlığımızı tam tersine evirip çevirebildiğimizde...

Televizyonu çamaşır makinesi gibi işimiz bitince kapatabildiğimizde... Bunun için evde küçük çaplı bir meydan muharebesi çıkmamasını sağlayabildiğimizde...

Ruhumuzu kirleten, aile ve kültür ocağımızın tam da orta yerine incir ağacı dikmeye çalışan "soytarı" dizilere ağzımız açık bakarak prim vermekten, böylece kendi katillerimize kazma ve kürek taşıma zilletinden kurtulabildiğimizde...

Her akşam çoluk çocuk hep birlikte ve sıra ile, belli pasajlar halinde, yani düzenli olarak kitap okuma alışkanlığı kazanabildiğimizde...

Çocuklarımıza bırakılacak en hayırlı mirasın kirası iyi bir ev, müşterisi sağlam bir iş yeri ve modeli yüksek bir araba değil; iyi bir ahlak ve düzenli kitap okuma alışkanlığı olduğunu görebildiğimizde...

Boş şeyleri saatlerce konuşmayı, uyduruk esprilere gülmeyi, her lafa laf vermeyi, her alınganlaştığımız tavra laf sokmayı altta kalmamak yahur marifet zannetme huyumuzu terk ettiğimizde...

Onla bunla uğraşma huyumuzu bıraktığımızda, iftira atanın yüzüne, "Çok ayıp, çok çirkin..." sözünü yapıştırıp dedikodu edene de hiç çekinmeden, "Bu doğru değil, lütfen, daha olmasın..." diyebildiğimizde...

Bu konularda eşlerimize en ufak bir terslikte hiç çekinmeden rest çekerkenkinden daha cesur ve aktif olabildiğimizde...

Kötülükler karşısında pasif tepkili olma huyumuzdan, iyiliklerekarşı da aktif katılımlı olamama sıkıntımızdan kurtulabildiğimizde... 

Dünyanın sanıldığı gibi aleni kötüler yüzünden değil, ona sessiz kalan gizli yığınlar yüzünden bu hale geldiğini hiç gocunmadan kabul edebildiğimizde... 

Can sıkıntısına anksiyete demek ve gerçek çözümü müşfik ilaç sektörünün şefkatli kollarına doğru savurmak yerine "zihin küflenmesi" diyebildiğimizde...

Üzüntüye de aynı şekilde depresyon hastalığı yerine beyin içeriğinde fakirleşme ve buna bağlı olarak gelişen adaletli düşünememe sorunu gözüyle bakabildiğimizde...

Yani bunların, "Sıkıntım da sıkıntım... Yandım, öldüm, bittim... Sıkıntım var sıkıntım var... diye yirmi dört saat sadece bu sorunları düşünme, bunların etrafında sürekli Afrika'daki yamyamlar misali "gulu gulu dansı" etme adaletsizliğimizin bir ürünü olduğunu "derin bir bakışla" yakalayabildiğimizde...

Yani yağmurla uğraşmak, iklimle didişmek, bulutlarla savaşmak yerine sadece ve sadece şemsiye kullanmayı akıl edebilecek ve kullanabilecek zihni kapasiteye ulaşabildiğimizde...

Alarak, satarak, yeniden alarak dışımızda maddi bir dünya değil; okuyarak, düşünerek, sorarak, merak ederek, edinerek, didinerek, öğrenerek beynimizde engin bir bilgi, birikim ve ufuk dünyası kurabildiğimizde...

"Geçmiş geçmişte kaldı. Gelecek ise henüz gelmedi. Öyleyse anı yaşa" türü şeytani mesajlar veren sakat psikolojik akımları ve hasta felsefeleri terk ettiğimizde...

Bunları kişisel gelişim zannetmediğimizde; "insanın bugünü dünden ve yarından etkilenir" gerçeğini görebildiğimizde...

Evet en azından bunları olsun becerebildiğimizde...

İşte o zaman ruhumuz adam olur!

İşte o zaman yüzümüze nur, gözümüze fer, hayatımıza neşe tekrar geri iner! 



2447 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı