• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
BİR TEVHİT DİNİNİ BİR TESLİS DİNİ HALİNE DÖNÜŞTÜRMEK
11/01/2015
Mevcut dini gelenek dini sadece Kur'an olarak kabul etmez; Kur'an + rivayetler + ulemanın görüşlerinin bir bütünü olarak telakki eder. Oysa bu üçleme (teslis) inancı Kur'ana aykırıdır. İslam bir tevhit dinidir. Tevhit sadece ilahı değil, kaynağı da birlemek demektir. Kaynak bir'lenmeden itikat bir'lenemez. Birlenemediği ortada! Dinin lime lime, parça parça olması ve farklı dindarlık tiplerinin oluşması başta olmak üzere din eksenli hemen hemen tüm sorunların tek nedeni dinde kaynak sayısındaki artıştır.

Kur'ana bakıldığında dinin sadece vahiy olduğu çok açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Kur'andaki "Ey Muhammed de ki: Ben sadece bana vahyolunana uyarım" vb. ayetler bunun bariz bir ispatıdır. Dinin ve hükmün tek sahibi Allah'tır. "Allah hükmüne kimseyi ortak kılmaz" denir Kur'anda! Allah dininde hisse sahibi değildir; dininin tek sahibidir.
 
Bu yalın gerçeğe rağmen din adamları dinin kaynağını üçlemişler, böylece ortaya sadece Kur'an olmayan, bir yığın zan, yalan, hurafe ve bid'at ile dolu bir dinin çıkmasına yol açmışlardır. Bağnazlığın da, radikalizmin de, din adına işlenen vahşiliklerin de, dinde gösterilen şu ya da bu çelişkilerin de, sürekli dinimize yapılan açık yahut gizli saldırıların da temel nedeni Kur'an dışı kaynakların din haline getirilmiş olmasıdır.
 
Bugün din adına bir cinayet işlendiğinde İslam barış dinidir, İslamda masumu öldürmek yoktur vb. sözler söyleyen din adamları samimi değildir. Çünkü onların itikadına ve oluşturdukları anlayışa (algıya) göre din sadece vahiy değildir. Rivayetler de, tevil ve tefsirler de dindir. Bu havuzun masum insan tanımı, adam öldürmeye yaklaşımı Kur'an gibi değildir. Sıkışınca sanki kendilerine göre din sadece Kur'anmış gibi yaparak "dinde adam öldürmek yoktur" vs. demeleri gerçekçi değildir. Evet Kur'ana göre böyledir. Ancak bunların oluşturduğu dini geleneğe göre din sadece Kur'an değildir ki!
 
Oysa "din sadece Kur'andır, Kur'anda masum insanları öldürmek yoktur" demeleri gerekir lakin bunu diyememektedirler. Çünkü din diye oluşturdukları yapının büyük bir bölümü rivayet kültürü üzerine kuruludur. Bu sebeple rivayetlerin toplum zihnindeki etkisinin yok olmasına gidecek olan bu kapıyı kendileriyle çelişmek pahasına kapalı tutarlar. 
 
Kur'an dışı zan kaynaklarının din haline getirilmesinin, din adına bunca yalanın, hurafenin, çelişkilerin, vahametlerin ortaya çıkmasının tek faili din adamı sınıfıdır.
 
Kur'anda açıkça "Dini parça edip gurup gurup olanlar... Senin onlarla işin yoktur... Onların işi Allah'a kalmıştır" dendiği halde ümmetin ayrılığında rahmet görenler, bu ilahi hükme rağmen açıkça "fırka fırka, mezhep mezhep olmak haramdır" diyemeyenler, Kur'anda bir ayette Araplar eleştirilirken Arap kelimesini dilimize -ayet üzerinde operasyon yaparak- Bedevi diye çevirenler (Arap algısı zarar görmesin adına), yine Kur'anı kelime kelime çevirirken "resul" kelimesini dilimize elçi diye çevirmeyenler, olduğu gibi bırakanlar, ancak "Kur'andan başka hangi hadise inanırlar..." ayetine gelince tam tersini yaparak "hadis" kelimesini "hadis" olarak bırakmayıp "söz" diyerek dilimize tercüme edenler (peygamberin elçi olduğu anlaşılmasın, dinde otorite kabul edilmeye devam edilsin ve hadis algısı yara almasın diye), böylesine ayetler üzerinde oynayarak algı operasyonu yapanlar bugün dinimizin geldiği noktanın bir numaralı sorumlularıdır.

Sadece bu kadar mı? Keşke öyle olsa!

Kur'anda "Müteşabihin tevili Allah'a aittir. İlim ehline düşen bunu böyle kabul etmektir" deniyor, biz ilim sahibiyiz diyerek tevil ve tefsir yapıyorlar.
 
Kur'anda Allah'ın inanan herkesin dostu olduğu söyleniyor, bunu "Allah dostu" diyerek belli seçkinlere hasrediyorlar.
 
Allah Ya Muhammed günahın için tevbe et diyor; peygamberler günahsızdır, çünkü onların ismet sıfatı vardır diyorlar.

Allah peygamberin şahsında insanlara sadece sana vahyedilene uy diyor; sadece vahiy olmaz, bu sapıklıktır diyorlar.
 
Allah bu kitabı sadece akıl sahipleri anlar diyor; yo kuru akıl olmaz, derin ilim sahipleri anlar diyorlar.
 
Allah bu kitap noksansızdır diyor; Kur'anda her şey yok ki diyorlar.
 
Peygamber ben sadece bir kulum ve bir elçiyim diyor; olur mu, peygamber o zaman sadece postacı diyorlar.
 
Allah velileri dost edinmeyin, size ben yeterim diyor; velisi olmayanın velisi şeytandır diyorlar.
 
Şefaat sadece Allah'a aittir diyor Allah; bizim efendi hazretleri, şehitler, evliyalar şefaat edecek diyorlar.
 
Hidayet Allah'tan diyor Kur'an; direkt Allah'a yaklaşamazsın, aracılar şart diyorlar.
 
Evet... Kur'anın "ihtiyaçtan arta kalanı verin" şeklindeki apaçık emrini 1/40 yapanların, "Ey Muhammed sen sadece elçisin" manasındaki ayetlere rağmen elçiyi müstakil bir kaynak / otorite görerek dinde / hükümde Allah'a eş - ortak koşanların, "Cuma günü çağrıldığınız zaman koşun" şeklindeki cinsiyet ayrımı gözetmeyen emri sadece erkekler olarak çarpıtanların, daha böyle bir sürü Kur'anla çelişen bir dini algının ve pratiğin doğmasına yol açanların dinin kaynağını birken üçlemesine (teslis) şaşırmamak gerekir.
 
Zaten tarih boyunca tüm dinlerin tahrifatı ateistlerce yahut deistlerce değil; din adamı sınıfı eliyle olmuştur. Bu sebeple Allah "din adamlarını rabler edindiler" diyerek bu tehlikeye dikkat çeker. Din adamı sınıfının din üzerinde söz sahibi olmasını ilahlık olarak tanımlar. Yine "onu (dini, kitabı) sadece temiz akıl sahipleri anlar" diyerek din üzerinde din adamı sınıfına otorite ve imtiyaz tanımaz, akleden her temiz akıllı kişinin dini en doğru şekilde anlayacağına işaret eder.
 
Yazımızın başına dönelim. Hadislerin din adamlarınca dinde kaynak kabul edilmesi dinin bu hale gelmesinin en temel nedenidir. Bugün birçok yalan, yanlış, hurafe ve bid'at meşruiyetini bu havuzdan almaktadır. Hatta öyle ki hadis denilen sözlerin oluşturduğu anlayış ayetlerden bile daha kuvvetlidir. Çoğu yerde hadis denilen bu sözlerin beyanları ayetleri bile nesheder hale getirilmiştir. Ayetlerin apaçık manaları hadis denilen bu sözlerle tevil edilmekte (örneğin "dinden döneni öldürün" rivayeti "dinde zorlama yoktur" ayetinin önüne geçebilmektedir,) böylece ayetler hükmen geçersiz kılınabilmektedir.
 
Din sadece Kur'an olduğunda ortaya çıkacak olan İslamla din Kur'an + Rivayetler + Ulema görüşleri üçlemesi olduğunda ortaya çıkan İslam anlayışı ve algısı birbirine tamamen zıttır. Birincisinin neticesi sevgi, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve tevhid akidesidir; ötekinin sonucu ise nefret, çatışma, dışlama, hizipçilik ve savaştır. Sorun dinde değildir; bu üçleme yoluyla oluşturulan din algısındadır. Gizli din düşmanları, en çok da münafıklar ve müşrikler sözü edilen rivayet kültürünü bu sebeple çok severler ve hararetle savunurlar. Rivayetler ve yorumlar dinimizin yumuşak karnıdır. Hadisler zannedildiği gibi peygamber sözü değildir; peygambere ait olduğu iddia edilen sözler olduğu halde bu sözlere karşı çıkmayı peygambere karşı gelmek gibi takdim ederler. Böylece, bu algı oyunuyla ve çarpıtmayla bu havuzu savunmaya gayret ederler.
 
Müddei yani iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir. Aklını kullanan bir Müslüman için "hadisleri inkar eden din düşmanları" vb. yalanı / iftirası bu iddiayı gözü kapalı kabul etmek için yeterli bir sebep değildir. Bir kere hadis denilen bu sözlere iman dinin bir zarureti, imanın bir cüzü değildir. İmanın şartları bellidir. İmanın şartları arasında hadislere iman yoktur; sadece elçinin elçi olduğunu kabul etmek, yani Allah'tan vahiy getirdiğine iman etme zorunluluğu vardır. Elçi olduğuna iman zorunludur. Bunu bile alenen çarpıtarak kitleleri psikolojik baskı altına alarak bu hadis denilen sözleri kabule zorlamak oldukça düşündürücüdür. Bu ne kadar aciz kalındığının ispatıdır.
 
Hadis denilen, dinde üçleme (teslis akidesinin) oluşmasına, sadece Allah'a ait olan hükmün elçisine ve ulemaya da verilmesine yol açmak suretiyle şirke düşülmesine, dinin bir çelişkiler yumağı ve hurafe sistemi gibi algılanmasına, din adına işlenen birçok sömürünün, cinayetin vs. dinden gibi kabul edilmesine, dinin parça parça, ümmetin ise bu hale gelmesine (bu konuda fazla söze hacet yok) sebep olan rivayet kültürünün dinde kaynak olduğuna dair tek bir delil yoktur; ancak bunun aksine dair birçok delil mevcuttur. İşte bunlardan birkaçı:
 
1.Bu sözler peygamberimiz (SAV) devrinde yazılmamıştır. Bu sözler de dinin bir parçası olsaydı vahyi yazdıran peygamberimiz bu sözleri de mutlaka ya ezberleterek yahut kayda aldırarak mutlaka korumaya aldırırdı. Hatta peygamberimizin benden vahiy dışında bir şey yazmayın diye tembihte bulunduğuyla ilgili sahih hadisler mevcuttur. Hz. Ömer'in hadis metinlerini yaktırdığına dair de sahih hadisler bulunmaktadır. Sahih denilen sözlere itimat gerekiyorsa bu hadislere de iman kaçınılmazdır. Bir kısmına inanıp bir kısmı reddedilebilen sözler dinde kaynak olamaz. Din bizim seçimimize havale edilmiş değildir. Bizim seçerek aldığımız şey din değildir. İşime gelen hadis din işime gelmeyen atılabilir, din değil! Bu kabul edilebilir mi!
 
Hadislerin yazdırılmamasını ayetlerle karışma riski... bahanesiyle izah etmeye çalışırlar. Bu kişiler aslında Allah'ın Kur'anı koruyacağı beyanına itimat etmemektedirler. Kaldı ki yazıya geçirilince neden karışsın? Üzerine "şu kuran" "şu da hadis" notu düşülemez miydi? Hem hadis de Kur'an gibi din ise ve zaruriyse karışsa bile ne olurdu ki(!?) Ayetler kayda alınacak ama aynen onlar gibi din kabul edilen, dinin bir kısmı muamelesi çekilen hadisler alınmayacak... Yani dinin bir bölümü korunurken bir kısmı korunmayacak, birilerinin nisyan ile malul olan hafızasına / uhdesine terkedilecek! Böylece asırlardır bitmeyen hadisdi - değildi, yok sahihti - yok sahih değildi tartışmasına ve bunun yığınla komlikasyonuna sebep olunacak! Bu mümkün mü? Allah koruyacağını beyan ettiği dinini tartışmaya açık bırakır mı?
 
2. Sahabe de bu sözleri yazmamıştır. Tabiin de... Ta ki hicri 250 - 300'lü yıllara kadar. Hadis denilen bu sözler şayet dinde kaynak ise peygamberimiz, sahabeler, tabiin dinimizi eksik bıraktı da bu eksikliği ta 300 sene sonra Buhari vs. mi tamamladı? Bu kabul edilebilir mi? Allah elçisine indirdiği dinini 300 sene sonra gelecek bir zatın seçimine bırakır mı? Buhari'nin şunu aldım, bunu attım şeklindeki seçimi bizim dinimiz olabilir mi? Hadis dinde kaynaktır demek peygamberimize hem "Kur'anda emredildiği şekilde sadece vahye uymadı, kendi de din ikame etti ve dinde kaynak olan sözlerini kayda aldırmayarak / korumayarak dini eksik bıraktı" iftirası değil midir? Bunu kabul etmek mi peygamber sevgisidir yahut reddetmek mi? Peygamberimizi bu iftiralardan, dinimizi bu saçmalıklardan koruma çabasına peygamber düşmanlığı demek ne kadar düşündürücü! Düşman kim aslında?
 
3. Allah bir ayette "Bugün dininizi kemale erdirdim" buyuruyor. Hicri 200-300'lerde derlenip toparlanan sözleri dinin olmazsa olmazı saymak "Allah (haşa) yalan söylüyor. Din ayetlerle kemale ermedi. Din 300 sene sonra, hatta asırlar sonra ulemanın da görüşleriyle vs. kemale erdi. Hatta ve hatta tefsirler, teviller, fetva, içtihat vb. kurumlar devam ettiğine göre din halen tam da kemale ermedi" demek değil midir? Vahiyle kemale eren (tamam olan) bir dine sonradan ilaveler yapmak bid'at değil midir? Hani dinde sonradan ortaya çıkan her şey bid'attı? Bu telakki sadece Allah'a ait olduğu belirtilen hükme / dine ortak olmak demek değil midir ayrıca? Ortaklığın bir diğer manası şirk değil midir?

Bu kabul "Ey Allah'ım, sen her ne kadar "Bugün dininizi tamamladım" desen de din ayetlerle (Kur'anla) tamam olmadı, kemale erme şurada kalsın! Buhari olmasaydı, ulema tevil, tefsir etmeseydi dinimiz eksik kalacaktı, ve işin ilginci sen bizi eksik bir kitaptan imtihana çekecektin" iftirası değil midir? Ey hadisleri dinde kaynak kabul etmeyenlere din düşmanı diyenler! Kim iftira ediyor, kim din ve Allah düşmanı bu durumda?
 
4. Hadis denilen bu sözlerden bazıları istediği kadar Kur'ana uysun, bu elçiye ait olduğuna yüzde yüz delil değildir. Yüzde yüz olmayan şeyin adı zandır. Zan din olamaz. Allah "Onların çoğu ancak zanna uyar" diye ikaz eder bizleri! Sahih denilen bir eserde bile onlarca hurafe varken sahihliği nasıl delil ve ölçü sayabiliriz? Bu olgu sahihlik kriterlerinin ne denli sağlıksız olduğunun apaçık ispatı değil midir? Bir metre sürekli yanlış ölçüyorsa o artık uzunluk ölçüsü sayılabilir mi? Onun ölçtüğü diğer ölçümlere güvenilebilir mi?

Özetle: Hadisler kesin değildir. Kesin olmayanın adı zandır. Zan din olamaz. Kaldı ki bu sözler zan değil; kesin dahi olsa dinde kaynak kabul edilemez. Çünkü din sadece vahiydir. Bu Kur'anda çok açıktır. Hadisler yani peygamberimize ait olduğu iddia edilen sözler din olsaydı peygamberimiz bunları ihmal etmez, hatta yazılmasını yasaklamaz, ayetler gibi onları da kayda aldırır, böylece bu tartışmalara mahal vermezdi. Nokta!

Peygambere itaat eden onun gibi sadece vahye uyar, onun yazdırmadığı, hatta yasakladığı sözleri din kabul etmez. Öyleyse kim elçiye itaat ediyor kim etmiyor bu durumda? Yavuz hırsız nasıl da ev sahibini bastırıyor değil mi?
 
5. Bir delil daha! Hadis olmadan olmaz ise İslamı kabul eden sahabe ayetleri alarak hemen başka ülkelere tebliğe gidiyordu. O zaman bu sahabe daha tüm hadisler ortada ve yanında yokken dini eksik mi tebliğ ediyordu? Burada yeni iman edenlerin dini eksik mi kalıyordu?
 
6. Bir başka delil daha! Hadisler Buhari vb tarafından sağdan soldan toplanmadan ve bir araya getirilmeden önce bu sözler orada burada dağınık haldeydi. İkisi filancada, beşi falanca kişide vs.! Peki Buhari ile sahabe devri arasındaki 250-300 sene boyunca yaşayan Müslümanlar tüm hadislerden (tamamından, topluca) haberdar değildi. Çünkü dediğim gibi, hadis denilen bu sözler birçok yerde, birçok kişide dağınık haldeydi. Hatta bir kısmı kilometrelerce ötede bulunuyordu. Öyleyse tüm hadislerden topluca haberdar olmayan bu kişilerin dini / imanı eksik miydi? Neresinden bakılsa dökülüyor bu gelenekçi anlayış!
 
Görüldüğü üzere hadislerin din olmadığı kesin! Yine görüldüğü üzere (yazımın başında belirttiğim gibi) hadisleri asırlardır din ve kaynak diye sunanların bize din adına nasıl da yalan söyleyebildikleri ortada! Öyleyse geleneğe, ataların dinine değil; aklın rehberliğinde vahye uymak, dinin sadece vahiy olduğunu idrak etmek gerekiyor. Allah'ın buyurduğu üzere onların çoğunun şirk koşmadan iman etmeyeceği bilinciyle bu konuda azınlık içinde olmayı doğru yolda olunduğuna ekstra bir delil saymak icap ediyor.
 
Dinimizi sadece Allah'a has kılmak, peygamberimizin resül yani elçi olduğuna iman ederek onu Allah'a eş tutulmaktan ve bu tür hadis kılığı altında kendisine isnat edilmiş iftiralardan ve oluşturulan algı sonucu çirkin karikatürlere vs. konu olmaktan kurtarmak gerekiyor. Dinin parça parça edilmesinin, dindarlığın genetiğinin bozulmasının, dinin bir hurafe yığını ve çelişkiler sistemi gibi gösterilmesinin, çoğu insanın dine uzak durmasının, hatta dine düşman olmasının, çoğu insanın inkar ve tahkiki iman arasında bocalayıp durmasının vebali rivayet kültürünün din haline getirilmesidir; buna son verilmesi gerekiyor.

Sonuç olarak:

Allah "İleride (kıyamet günü) bu kurandan sorulacaksınız" diyor (Zuhruf 44). Bitti. Demek ki Kur'an yeterli! Allah bizi yetersiz bir kitaptan sorguya çekecek değil! Söylüyor zaten sadece bu kitaptan sorulacaksınız diye! Öyleyse dini zorlaştırmanın, bulandırmanın, dallandırıp budaklandırmanın, çelişkiler içinde kalarak zihnimizi, kalbimizi, vicdanımızı, ruhumuzu boğmanın manası yok! Rivayetlere girerseniz çıkamazsınız. Ayıklamakla bitecek gibi değil! Hem birilerinin ayıkladığı, seçip önümüze koyduğu bizim dinimiz olabilir mi? Misyonerler on yıllardır dinimize hadisler üzerinden vuruyor. Hala da hadis de hadis demek bu sözleri sadece vahye ortak koşmak değildir; aynı zamanda onlara koz vermektir. Bu ise taşınması güç büyük bir vebaldir.
 
Öyleyse ey insanlar! Allah'ın dinine yardım edin ve onu sonradan musallat edilen bu bid'at, zan ve hurafe ağırlığından kurtarın!
 
Ne mutlu Allah'a şirk koşmadan iman edenlere!
 
Ne mutlu zanna uyan çoğunluktan olmayanlara!
 
Ne mutlu dini ve hükmü sadece Allah'a has kılanlara!
 
Lailahe İllallah! Muhammeden resulullah" -Ben iman ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur! Yine ben inanırım ki Muhammed (SAV) Allah'ın elçisidir-









1969 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı