• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
Kavramlar Zihin İnşa Eder
14/01/2013

Kavramlar zihin inşa eder! Ne kadar kısa bir cümle değil mi. Ancak önemi dünyalara değer bir hakikati ifade ediyor. Tıpkı koca bir hazineyi açan basit, ufacık bir anahtar gibi. Anahtarın değeri nesne oluşunda değil; açtığı kapıda saklıdır! 
 
Kavramlar zihin inşa eder. Ve somut ya da soyut; dünya üzerindeki hemen her şey "bir biçimde inşa olmuş" zihinlerin ürünüdür. Savaşlar, barışlar... Evlilikler, boşanmalar... Uçaklar, uzay mekikleri... İlerlemeler, her türlü geri kalmalar... İstisnasız her şey...
 
Sözgelimi terör sorununa Kürt sorunu kavramıyla yaklaşırsanız bu basit bir kavram tercihi olmaz! Kısa süre sonra bakış açısını (haliyle ruhsal tepkileri) ılık bir ilkbahar günündeki hoş duygulara dönüştürür. 
 
Benzerine diğer personelde "rüşvet" denilen bir olguya siz sağlık sektöründe "eşantiyon" kavramıyla yaklaşırsanız tüm ruhsal algılayıcılarınız bu olguyu babanın evladına aldığı marka kazak kadar masum olarak görmeye başlar.
 
Kavramsallaştırma sadece ağır olan şeylerin önemini hafifletmekle kalmaz; hafif olan şeyleri de ağırlaştırma gücüne sahiptir.
 
Mesela soruna hastalık dediğinizde o bir anda en ağır hastalık etkisine dönüşüverir. O yüzden peygamber efendimiz, "Yalancıktan hastalanan sahiden hasta olur" demiştir. Yalan olan bir hastalık algısı sahiden hasta yapabilecek bir güce sahiptir. Sonu hastalıkla neticelenen bu süreci ilk olarak doğuran da yine kavramlardır. Çünkü kavramlar algı oluşturur; kişiler ise -dış dünyadaki gerçeğe değil- sahip oldukları algılara göre tepki üretir. Bu yüzden bir insan çok iyi de olsa sizin için önemi olmaz; siz onu kötü olarak biliyorsanız ona kötüymüş gibi tepki verirsiniz.
 
Bu nasıl mı olur? 
 
Soruna hastalık dediğinizde, sorunu böyle kavramlaştırdığınızda zihniniz bir müddet sonra ona göre inşa olur. Hastayım düşüncesiyle inşa olmuş bir zihin yatıp - kalkma, doldurup - boşaltma, boğuşma didişme, kaçma - kaçınma ve savaşma mekanizması yoluyla sorunu kısa sürede hastalık boyutuna dönüştürür. Ardından da en alakasız yaklaşımlar devreye girmeye başlar. İlaçlar, ameliyatlar, şok tedavileri ve daha fazlası... Öyle ya hastalık olur da tedavi olmaz mı!
 
Yani hastalık kavramı hastayım zihnini - düşüncesini; bu düşünce de gerçek hastalıkları - duyguları inşa eder. Ne demiştik: Kavramlar zihin inşa eder, her şey insan zihninin ürünüdür! Uçak, gökdelen, teleskop inşa edebilen zihin kendisine direkt olarak bağlı olan bir duygu biçimini ve hastalığı mı imal edemeyecek!
 
"Hasta oldum" derseniz hastalığınıza katkı yaparsınız ancak. Bunu zaten çağrışımı çileye ve ölüme yakın olan "hastalık" sözcüğü ile "oldum" (çünkü bu sözcük kesinleşmişlik bildirir; ruhumuza artık hep öyle kalınacakmış mesajı verir) kavramları sağlar. 
 
"Yıllar önce doğumumla başlayan, günü geldiğinde ise ölümümle bitecek olan uzun yaşam yolculuğumun şu sınırlı evresinde kimilerine göre hastalık kimilerine göre zor diye tarif edilen günler yaşıyorum" der, durumunuzu bu şekilde "geçici bir dönem" olarak tanımlarsanız ruhunuz da yaşadıklarına ona göre muamele çeker. Çünkü zihninden ona göre emir ve komut alır. "Tehlike var yoğunlaş" ya da, "Geçici bir evreymiş, enerjin iktisatlı kullan, boş yere fazla kilitleme kendini" şeklinde...
 
İçgüdü demekle en hayret verici davranışları, illüzyon deyince de en akıl almaz şeyleri açıkladığını sanan insanoğlu isim takmakta zorlanır mı hiç! Evet içgüdü kavramlaştırması en hayret verici şeyler karşısında yaşanması en tabii duygu olan hayretinizi törpiler (oysa bunlar biz hayrete delim; sonra da etkilenip değişelim diye vardır aslında); illüzyon tanımlaması da en garip olaylara bile sakız çiğneyerek yaklaşmayı, sonra da hiç düşünmeden üzerinden öylece geçip gitmeyi sağlar. Kavramlaştırma çok önemlidir.
 
"Yardım etmeyeceksin, çünkü kimse bilmiyor; görüyorsun bak, değmiyor..." kavramlaştırması kısa bir süre sonra bambaşka bir zihni inşa eder. Bu zihinler çoğalınca öyle bir dünya meydana gelir ki başta bu kişilerin kendisi olmak üzere içinde yaşayan herkesi ruhen boğar. Bu boğulmanın adı bazen şu olur bazen de bu... Ne demiştim, isim takmak bu işlerin en kolay olanı! 
 
Bunun yerine, "İyilik başkası hak ettiği için yapılmaz; biz iyi olmayı hak ettiğimiz için yapılır. Bir bahane ileri sürerek iyilik yapmayı yanlış buluyorsak şayet aslında biz iyilik yapmayı hak etmiyoruzdur. O sebeple görünmez bir el tarafından bu kör düşünce bize musallat edilmiş, ayak bağı yapılmıştır sadece" der. Bu türden bir kavramsallaştırma apayrı bir zihin inşa eder haliyle. Bu zihinler iyiliğin zaten karşılığı olmadan yapılan şey demek olduğunu anlar. Bu anlayış öyle bir yaklaşım inşa eder ki koca dünya bir anda değişiverir. Öbürleri sürekli; iyilik etmek ihtiyacı ile aslında bunun kötülük olduğu düşüncesi - mengenesi arasında çırpınırken onlar ışıltılı ve insanca bir dünya imar eden Mimar Sinan'lara dönüşürler bir anda. 
 
Bu dağ kadar büyük farkı sağlayan da zihindir. 
 
"Üzülme, rahatla..." kavramı üzüntüyle rahat olmak arasında (aslında beyinde hiç olmayan) bir zihinsel / sanal bağ inşa eder. Böylece kişiler üzülürlerse rahat olamayacaklarına inanmaya, bu inançları dolayısı ile de üzüntüden vs. daha fazla rahatsızlık duymaya başlarlar. Rahat etmek için ya uzak durmak ya da kurtulmak zorunda hissederler kendilerini. Bunun için de bu insani duygularıyla sürekli içli - dışlı olurlar, hatta sürekli boğuşurlar; tüm bunlarla onu kendi elleriyle beslerler. Onun için hep söylüyorum: Her bilgi gıda yahut şifa değildir. Bazıları zehirdir. Piyasa malesef ki NLP, Kişisel Gelişim vs. adı altında bilinçaltlarını zehirleyen (beyinleri kurgulayan ve bazı şeylere yatkın hale getiren) düzinelerce yanlış ve bilime ters bilgi ile doludur. "İste ve başar, motive ol ki başarasın" şeklindeki "güya" teknik öneriler de böyledir. 
 
SONUÇ 
 
Ne konuştuğunuza, neyi nasıl kavramlaştırdığınıza dikkat edin. 
 
Çünkü onlar evvela zihninizi, sonra da ruhunuzu inşa ediyorlar. 
 
Siz aslında dışınızdaki dünyada değil; bu ruhun içinde ve onunla baş başa yaşıyorsunuz!


2293 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı