• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
HAYATTAN NEFRET ETMEK ANORMAL BİR ŞEY MİDİR
23/02/2014
Hemen belirtmeliyim ki hiç bir duygu anormal değildir. Her duygu içinde bulunulan yahut karşı karşıya olunan durumlara en uygun bir tepki biçimi olarak ortaya çıkar ve bu bağlamda düşündüğümüzde her birisi duruma en uygun duygu biçimidir.
 
Hayattan nefret eden kişi durup dururken, mesela bir sabah yatağından uyanır uyanmaz ansızın hayattan nefret etmez. Bunu doğuran, muhtemelen de uzun zaman öncesinden beri peşpeşe gelişen bir dizi olumsuzluklar yaşanmıştır. Kişi bu sebeple elinde olmadan hayattan nefret eder hale gelmiştir.
 
Nefret duygusu hayatın yaşattıklarına verilen ve kısmen de olsa adaleti sağlayarak kişileri bir nebze de olsa rahatlatan, o bana bunları yaşattı ise bak ben de ondan nefret ettim manasına gelen bir dengeleyici ve teskin edici tepki türüdür. 
 
Hiç bir duygu anormal değildir. Hayattan nefret etmek de. Önemli olan yaşamak için hayatı sevmemiz gerektiği inancına sahip olup olmamaktır. Yaşamak için yaşamı sevmeleri, ondan nefret etmemeleri gerektiğine inanan kişiler hayattan nefret etmeyi elbetteki zararlı ve kötü bir duygu olarak algılarlar. Çünkü hayattan nefret ettiklerinde hayatı yaşamak için imkanları ve hiç bir haklı gerekçeleri kalmamış gibi düşünürler.
 
Oysa doğru olan hangi duygu içinde olursak olalım hayatı yaşamaya mecbur olduğumuz inancıdır. Hayatı duygularımıza bakarak değil; bir görev bilinci ile yaşamalıyız. Allah bizi yaratmıştır, dolayısı ile de vademiz dolana dek yaşamaya mecburuz. İster nefret dolu olarak isterse de ona delice bir tutku ile bağlanarak... Duygular biz izin verdiğimiz takdirde hayatımızda belirleyici olabilirler. Yoksa hiç bir duygunun bize rağmen hayatımız üzerinde belirleyici olabilme kudreti yoktur. 
 
Sorun nefret duygusuna sahip olmak yahut olmamak değildir; sorun nefret dolu eylemlerde bulunmaktır. Duyguları hayatımıza yansıtmak, yaklaşım ve eylemlerimizi bu (yahut herhangi bir) duygunun belirlemesine müsade etmek, bu konuda zayıf ve iradesiz kalmaktır. Bu sonucun doğmaması için sürekli içimizdeki bu duygularımızla boğuşmaktır. "Nefret varsa bu eyleme geçer, geçmemesi için bu duygumdan kurtulmalıyım" hatalı algısıdır esas sorunumuz! Kendimizi duygularımız karşısında zayıf, çaresiz ve edilgen kabul etmemizdir. Sonra da doğamızla, bir amaca binaen ortaya çıkan, yüzü şer gibi görünen ama özü hikmetli olan en tabii duygularımızla savaşarak zayıf düşmemiz ve çaresizliği öğrenmemiz, sonra da ilelebet yanlışa teslim olmamızdır.
 
Doğru bir nefret yahut yaşam algımız olduğunda hangi duyguya girdiğimiz, hangi duygu içinde ne kadar ve neden kaldığımız bir mana ifade etmez. Bu durumda ha nefret etmişizdir ha çok sevmişizdir; önemi yoktur. Çocuklarımızdan bile bazen nefret ederiz. Böyle olduğunda onları kapının önüne mi koyarız? Elbette ki hayırdır. Çünkü tutum ve yaklaşım belirlemede duygular tek başına belirleyici olmaz! Bu hayatı yaşama konusunda da böyledir. Duygulara tapınan, hislerini rehber edinen modern insan bunu nereden bilsin!
 
Hayattan nefret ediyorum. 
 
Hayatı iyi yaşamak için bu duygumdan kurtulmalıyım. 
 
Hayatı iyi yaşamaya engel olan bu duygu engel olduğu için anormaldir.
 
Çoğu kişinin algısal şeması böyle işler.
 
Hayır...
 
Beyniniz, ruhunuz içinde bulunduğunuz yaşam evresinde olup bitenler neticesinde son derece işin doğasına uygun bir duygusal tepki veriyordur. Her şer gibi görünende mutlaka bir hikmet vardır.
 
Hayatı bir süre ondan nefret ede ede yaşayacaksınız.
 
Nefret rüzgara benzer. Nefret duygusu yaşamaya engel olan, dolayısı ile kötü ve zararlı bir duygu değildir. Rüzgar uçmaya engel değildir. Bilakis uçurtmalar rüzgara rağmen uçar. Rüzgara sırtını vererek değil... Hayat bazen nefret ede ede yaşanırsa kişileri yükseklere taşır.
 
Hayat bir dönem ondan nefret ederek de yaşanabilir.
 
Hayatı yaşamaya engel olmayan bir duygu ne kötüdür ne de anormaldir.
 
Mutlaka haklı gerekçelerle oluşmuştur, bir süre bizde yatıya kalacaktır, günü geldiğinde de çekip gidecektir.
 
Her yaşantı o yaşantıya uygun duyguların yaşanma vaktidir. Vakti gelen her duygu yaşanır. Vakti geldiğinde ve sırf vakti geldiği için yaşanılan hiç bir duygu anormal değildir. Allah dahi duygulara ve düşüncelere günah yazmaz. Çünkü O her duygunun sadece bir duygu, her düşüncenin de sadece bir düşünce olduğunu çok iyi bilir. Bunu bilmeyen bizleriz.
 
İyi duygu kötü duygu, sağlıklı düşünce sağlıksız düşünce ayrımını bizler yaptık. Kötü dediğimiz duygu ve düşünceler kötü olduğu için değil, biz onları kötü bellediğimiz, kötü ve zararlı olduklarına inandığımız için bizi kötü olarak etkiledi. Aslında kötü olarak da etkilemedi. Sadece etkiledi. Bu etkilenmeye kötü demek de bizim sonradan yaptığımız bir tanımlamadır. Velhasıl insanlar ruhen ne çekiyorsa bu tanımlama hataları yüzünden çekiyor.
 
 


3431 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı