• https://api.whatsapp.com/send?phone=05521012184
  • https://www.twitter.com/@kifsamer
  • https://www.instagram.com/psikologizzetgullu
  • https://youtube.com/@psikologizzetgullu
Algı Tamircisi
www.izzetgullu.net
İYİ NİYET HANİ BUNUN NERESİNDE
10/06/2018

Size kurtulmak istediğiniz psikolojiyi yaşatan hasta oluşunuz ve o hastalığın belirtisi diye öğretilen bazı semptomlar değildir; hatalı öğrenmeler ile yanlış kodlanmalardır. Hatalı algılarınız, yanlış inançlarınızdır. Aynı belirtiler, söz gelimi ani kalp ritmi artışı merdiven çıkarken de vardır ancak hiç bir psikoloji üretmez. Bakın insan beyni hastalık yokken de belirti üretiyor. Bakın insan bir belirtiden sırf o belirti ortaya çıktığı için etkilenmiyor. Onu nasıl algılıyorsa o yönde, neyle ilişkilendiriyorsa ona göre etkileniyor.

Bir insan fareyi yılan diye algılarsa yılan görmüş gibi etkilenir. Gerçekte o hayvanın fare olmasının hiç bir önemi kalmaz. Çünkü insan gerçeğe değil, algıladığına tepki verir. Kişi için gerçek, algıladığıdır.

Psikiyatri işte sonuç yaratmada bu kadar etkili olan bir algı ve inanç faktörünü senelerdir acımasızca yok sayıyor. Ver ilacı yolla. İlaçla algı mı değişir? İyi niyet hani bunun neresinde? Bu kadar önemli olan algıya 5 mg antidepresan kadar değer vermeyen bir sektör iyi niyetli olabilir mi? Ondan sonra İzzet Güllü niye bu sektörle uğraşıyor. Kimle uğraşayım? Leyla ile Mecnun dizisinin önümüzdeki haftaki konusuyla mı?

Bir insan ortaya koyduğu bir eylemi beynine ne kadar ayıp ve günah diye kodlamış ise o kadar çok etkilenir. O eylemi işlediği için mi? Hayır. O eylemin ayıp ve günah olduğu yönündeki algısı ve inancı ne kadar kuvvetli ise o eylemden o oranda fazla etkilenir. Aynı eylemle ilgisi algısı farklı olan, mesela bunu ayıp veya günah diye kodlamayan birisi aynı eylemden hiç etkilenmez.

İşte statüko bu muazzam algı faktörünü yok sayıyor. Meseleyi sadece serotonine, ilaca indirgiyor. İlaçla algı düzelir mi? Ondan sonra oturup özür dileyeceği, hatasından döneceği yerde doz artır, olmadı aynı grup ilaçtan bir tane daha ilave et yani sivri biberin yanına dolmalık biber de ekle, insanlar farklı bir ilaç aldığını zannetsin, böylece insanların hem itimadını hem de umudunu sömür; zamanını, yıllarını çal. Adı da ruhsal tedavi olsun.

Esasında Psikiyatri bu çarpıtmaya mahkum. Zira mesleki varlığını bu çarpıtmaya borçlu o. İnsan psikolojisinin, toplum ruh sağlığının en büyük düşmanı psikiyatridir. O var olduğu sürece dertlerimiz bizi daha çok etkilemeye, daha fazla insan dert sahibi olmaya mahkumdur. Bir grup ilacı yaşatmak için psikiyatriye gerek yoktur. İlaca ihtiyacı olan, alkol etkisine ihtiyaç duyan sarıkantoron kullanır. Aynı sonucu, aynı alkol etkisini daha az maliyetle daha az yan etkiyle almak varken bir sektör neden yaşatılır ki? Bir meslek sırf varoldu diye bunca yalanına ve sömürüsüne rağmen yaşatılmak zorunda olmamalıdır.

Neyse. Konumuza devam edelim biz. Örneğin korku algınız ne kadar bozuk ise bir korkudan o oranda çok etkilenirsiniz. Ve bu sektöre itimadınız ne kadar fazla ise bir korkudan o kadar çok korkarsınız. Bir insana ne kadar çok güvenirseniz onun yalanı sizi o kadar çok etkiler. Aynen bunun gibi.

Bu sektör azı duygu, çoğu hastalık diyerek korku, kaygı gibi en doğal insani duygularımızla bilinçaltımız arasında kaygı ve korku koşullanması yaratıyor. Bu sebeple de siz bir kaygı veya korku yaşarken bunu kötü, olumsuz bir yaşantı, bir hastalık işareti, hatta hastalığın kendisi olarak görüyor, öyle yorumluyor, bundan bir felaket anlamı çıkarıyor, haliyle de daha fazla etkileniyorsunuz. Sektör size korkudan daha fazla korkmayı, kaygıdan daha çok kaygılanmayı öğretiyor. Zaten bu sebeple sorunlar uzman sayısı ile paralel bir şekilde yaygınlaşıyor.

Panik atak, takıntı veya anksiyete. Hatta depresyon... Hepsinde ortak olan faktör hatalı kaygı ve korku algısıdır. Kötüyüm, çok etkiliyor diye tanımladığınız yaşantının odak noktasında ya kaygı var ya sıkıntı var ya da korku. Bunların anormal belirtiler değil, çoğu zaman bizi koruma amacı taşıyan bir duygu biçimi olduğunu ne zaman öğreneceğiz?

Azsa da duygu çoksa da duygu. Bir duygunun azı duygu ise çoğu da duygudur. Duygudan kim korkar? Onu hastalık, kötü bir yaşantı, felaket olarak algılayan kişiler. Bu korku ve kaygı koşullanmasını sektör yarattı. Yarattığı yetmedi bir de yaşatıyor. Seni şu şu belirtiler etkiliyor, gel seni tedavi edelim, bu kaygından, bu korkundan (yani yağmurdan) kurtaralım diyerek bu hatalı öğrenmeleri, hatalı algıları hem beslemeye hem de daha da derinleştirerek yaşatmaya devam ediyor.

Ortada bir şey yok. Ortada ya sıkıntı var ya kaygı var ya heyecan var ya korku var. Bunların hepsi duygu. Sadece bir duygu. Tekrar soruyorum: Duygudan kim korkar? Onu bir felaket zanneden insanlar korkar. Bir fareden kim korkar? Onu yılan zanneden insanlar. Çare o farenin yılan olmadığını öğrenmek, bu yöndeki hatalı algıyı ve inancı değiştirmektir. Fare ile savaşmak, fare kovalamak, fareden kaçmak değil.

Evlilikte heyecan bitti diye psikoloğa, sınav öncesinde ise heyecan çıkktı diye psikoloğa koşarız. Neden? Evlilikteki heyecanı güzel bir duygu diye kodlamışızdır. Sınav öncesindeki heyecanı ise kötü, zararlı diye kodlamışızdır İnsan beyni, bilinçaltı kodlandığı yönde psikoloji üretir. Bu örnek senelerdir anlatmaya çalıştığım hakikati anlatmaya bence tek başına bile yeter. Hatta artar bile. Peki bizi kim kodluyor? Çevremiz, statüko, okuduklarımız, işittiklerimiz.

Basit, ufacık bir soru sorsanız size resmi giriş yapmadan cevap vermeyenler sabahtan akşama kadar ekranlarda programlar yaparak kodluyorlar sizi. Açıp okuyun yazılarını, makalelerini. İzleyin videolarını. Çözüme dair kayda değer tek bir ipucu veriyorlar mı? Varsa yoksa hangi belirti varsa hangi sorun vardır, hangi sorun varsa hangi yerden yardım almalısınız. Tek gaye, tek dert bu. Kaygı pompalama, şüphe uyandırma, korkutma, kliniklere adam çekme tuzağı ile dolu her yer.

Unutmayalım:

Celaleddini Rumi'nin dediği gibi oltaya et takanlar bunu cömert oldukları için değil, balık avlamak için yaparlar. Bu sektör iyi niyetli olsa yardımı sadece ilaca indirger miydi? Bu sektör iyi niyetli olsaydı bozukluğa hastalık der miydi? Buna itiraz etmez miydi? Buna benden başka itiraz eden neden başka ikinci bir kimse yok? Bunca yalana, sömürüye benden başka itiraz eden neden ikinci bir kimse yoktur?

Tekrar soruyorum:

Hani iyi niyet, nerede?

 

 



1033 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Birkaç Fikri Kırıntı - 26/12/2023
Sabahın beşinde
LAİKLİK DİNSİZLİK MİDİR - 24/12/2023
.
Yerli Selefiler Milli Robot Yapmış - 03/02/2023
Hatalı Kandil Algısı - 26/01/2023
Kandil Var mı Yok mu?
Son Risale Dersi - 23/01/2023
Buldum Deme, Hep Ara
Niyet Ettim Kırbaç İçin Namaz Kılmaya - 22/01/2023
Allah Dışı Kaygılara Kulluk Ettirmek
Şu Zamanda Akla Kurt Düşürmenin Önemi - 22/01/2023
.
Mutsuz İnsan Projesi - 21/01/2023
.
Ruhlarımızdaki Şeriat Çatışması - 19/01/2023
Şeriat Yok Diye Yanacak Yıyız?
 Devamı